31. Bölüm: "3C'nin Favorisi"

Mulai dari awal
                                    

"Cevahir...Öhö..." dedi eliyle ağzını kapatıp öksürürken. Gözleriyle bir şeyi işaret ediyordu.

Ay bir de kaş göz yapıyor! O kaşın gözün yamulsun da bir daha sevgili bulamaya e mi Çağlar!

"Ne? Ne oldu?" Etrafıma bakındım ama hala kaşıyla bir şey işaret ediyordu.

"Cevahir... Şeyin açık..." Gözünü aşağıya, göğüs hizama kaydırdı. İşte o an uyandım.

Kafamı aşağıya indirip baktığımda açmış olduğum gömleğimi ve onun yüzünden görünen kısa atletimin içerisinden sütyenimi ve göğüsüm bir kısmını fark ettim.

"Tövbe ya Rabbi!" diye inleyip anında arkamı döndüm Çağlar'a. "Bakmadın değil mi? Bak caiz değil yanacağız alevlerde Çağlar! Allah'ım vallahi bilerek yapmadım çok günah yazma!" Boş bulunup hızlıca konuşmaya başladığımda bir yandan da düğmelerimi iliklemeye çalışıyordum. "Bari yarım artı günah yaz onu da Çağlar'a yaz benim bir suçum yok!"

Arkamdan bir kıkırtı yükseldiğinde sinirim yeniden tepeme tırmandı. Düğmelerimi iliklediğimden emin olup tekrardan ona döndüm. Tek eliyle ağzını kapatmış kıkır kıkır bana gülüyordu. Hayır artık komik olan neyse!

"Neye gülüyorsun gülüm, söyle de bizde bilelim!" diye atar yaptığımda Çağlar elini yavaşça indirip hiçbir şey yokmuş gibi salladı.

En sonunda kendini susturabildiğinde elinde ki poşeti uzattı bana. "Yemek getirdim. Soğuyacak. Beni içeri davet etmeyecek misin?"

Kaşlarımı kaldırdım. Oh, paşaya bak hele! Bir de içeri girmek istiyor. Hayır yani sanki biz on yıllık kankayız. Ne bu rahatlık anlamıyorum ki. Kesin bunu kıçı başı açıkta kaldı. Ondan. Bunun da devreleri benimkiler gibi arada yanıyor.

"Hayır," dedim bugün kendi sınırlarımı iyice aşarak. Hem iki kez atar yapmıştım hem de şuan Çağlar'a baya posta koyuyordum. Heyt be! Valla şuan kendimi öpebilirim! Annem görse benimle cidden gurur duyar!

Önce katı yüz ifademe baktı, ardından da bana sormadan ayakkabılarını çıkarıp evime daldı.

"Ay!" dedim o yanımdan geçip içeri girerken. "Davet edilmeyen eve girilmez! Kaka, kaka! Taş olursun taş!"

Arkasından bağırdım ama o kendi halinde bulup mutfağa doğru ilerledi bile. Ay cidden anlamıyordum ben bu çocuğu! Hızla kapıyı kapatıp peşinden gittim bende. Böyle kafasında ki o sarı saçlarını kırpa kırpa atacaktım kapıdan dışarıya görecekti vallahi!

Mutfağa girdiğimde poşetten iki hazır kapalı tabak çıkardığını gördüm. Ohh kendi eviymiş gibi kullanıyordu valla, sanki ben misafirliğe gelmiş gibiydim.

"Sana, giremezsin, demiştim." Dedim sinir bozucu bir sesle. "Seni tanımıyorum bile."

"Yo, tanıyorsun. Adımı biliyorsun ya." Poşettekileri çıkarıp poşeti katladı ve bir kenara koydu. Ardından mutfak masasının üzerindekileri kaldırmaya başladı.

Ha adını biliyordum ya sorun yok... Ne bileyim ben tecavüzcü müsün, tacizci misin, hırlı mısın hırsız mısın, değil mi ama?

"İstemiyorum seni evimde! Hem sen benim evimi nereden biliyorsun?" Aklıma gelenle yerimden zıpladım. "Ay yoksa sen beni mi takip ettin? Sapık mısın? Takipçi misin? Ay yoksa saplantılı bir psikopat mısın? Ayyy yetişin komşular!" Ellerimi birbirine çarpıp tezgahın üzerinde ki kutudan tahta kaşıp alıp silahmış gibi ona doğrulttum.

Çağlar bir an için arkasını dönüp bana baktı ve elinde tahta kaşıkla her an saldırmaya hazır bir kız gördüğünden herhal bastı kahkahayı. Bu çocuğun iki de bir de bana gülmesi sinirimi bozuyordu artık ha!

FAVORİTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang