Bu konu hakkında daha sonra konuştuğumuzda daha ılımlı konuşabilecekken bunu yapmadığı ve kullandığı kelimelerin ağırlığı altında ezildiğini söyleyerek defalarca özür dilemişti benden. O anki kırgınlığımı gidermeye yetmezdi ama bu özürler. Kendimi rezil bir durumun ortasında bulmuştum ve oraya hoşlandığım adam tarafından sürüklenmiştim.

O geceki gerçek düşüncesini bana anlatmıştı. Kanepede yatacağını ortamı yumuşatmak adına olmayan espri anlayışını zorlayarak söylemiş meğerse. Beni öptükten sonra ortadan kaybolup geri yanıma gelen biri olarak bu sözlerinin ne manaya geldiğini düşünmeden söylemiş.

Beyinsiz!

Sözlerinin geldiği mana içini acıtsa da telafisi olmadığını bildiği için kendini en boktan şekilde bana ifade etmeye çalışmaya devam etmiş.

Gerçekten beyinsiz!

Ona en samimi halimle beni öpmek zorunda mıydın, diye sormuştum.

Onun beni öpmesi beni umutlandırmıştı. Hoşlanıyordum ondan ve Merve benim masamda ölmüşken Merve'nin sevgilisine aşık olmak beni utandırıyordu. O beni öptüğünde onun da benden hoşlandığını düşünmüştüm.

Benim samimi soruma karşılık kafası karışık bir şekilde cevap vermişti bana.

'Öpmek zorunda değildim. Bir özel kuvvet askeri olarak zor durumlarda doğru kararlar almak üzere yetiştirildim. Seni öpmemin yanlış olduğunu bile bile doğru yolu aramadan öptüm ben seni. İçimdeki karmaşadan mantıklı düşünemedim. Yanlış olduğunu bilsem de seni öptüm. Şimdi düşününce sanırım ben seni öpmek istediğim için öptüm. Belki de Çolak benim içimdeki isteğin bahanesi oldu. Ne seni öperken ne de öptükten sonra asla basit bir kadın olduğunu düşünmedim. Aksine sen çok dişli bir kadınsın. Kendi karmaşam yüzünden sana da kendini kötü hissettirdim. Özür dilerim.'

Onun gözlerindeki, sözlerindeki ve sesindeki samimiyete inanmıştım ben.

Yavuz "Emredersiniz komutanım."diyerek telefonu kapattığında sürüklendiğim geçmişten bugüne geldim.

Kucağındaki bacaklarımı sarıp üzerime eğildi. "Sıkıldın."dedi. Dudaklarını üzerimdeki gömleğin bitimine bastırdı. Üst bacağımdaki sıcak dudaklarıyla, bilinçsizce rahmimin üzerinde dolandığını fark ettiğim elimi saçları arasına daldırdım.

"Sıkılmadım."dedim başımı olumsuz anlamda sallayarak.

Dudaklarını bacağımdan çekip kendini patates çuvalı bırakır gibi yatakta yanıma bıraktı. Karnımın üzerindeki elimi tutup parmaklarımla oynamaya başladı.

"Çok ciddi bir konu konuşuyor gibiydiniz. Bir sorun yok değil mi?" Laf arasında Yavuz babasından da bahsetmişti. O şerefsizlerin arasında olduğunu biliyorum babasının. Ona zarar gelmesini istemem.

Yavuz buna dayanamaz.

Sıkkın bir nefes verdi. "Var aslında."

Bedenimi Yavuza çevirdim. Elimi yanağına koyup "Gizli bir şey değilse... Anlatırsan dinlerim."dedim.

"Gizli değil."dedi. Yerini rahatlatıp kolunu belime doladı. Mavi hareleri gözbebeklerimi delip içime akarken konuşmaya başladı. "Ankara'da görev yapan, mesleği ondan öğrendiğimi söylediğim bir komutanımdan bahsetmiştim sana."

Hatırladığımı belli eder şekilde salladım başımı. Çok sever ve saygı duyardı o komutanına. Hatta Kopuz baba derdi ona, bana ondan bahsederken. Teğmenliğinde ve üsteğmenliğinin ilk yılında onun emrinde görev yapmış. Sonrasında tayini çıktığı için Karabayır'a gelmiş.

Keşke Olsaydı Where stories live. Discover now