Bıkkın bir nefes verdiğimde nefesim oldukça yüksek çıkmıştı. Yavuzu uyandırmaktan korkarak elimle ağzımı kapattım ama nefesi çoktan vermiştim. Şimdi ağzımı kapatsam ne değişecekti?

Bakışlarım ürkekçe Yavuza döndü. Neyse ki uyanmamıştı.

Makyaj çantamı alıp gardıroptaki aynanın önüne oturdum. Önüme gelen ıslak tutamlarımı geriye doğru gelişigüzel topladım. Boynumdaki Yavuz morluklarını ve gözaltımdaki yorgunluk morluklarını kapattım. Her zaman yaptığım gibi hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımın doğal dalgalarını belirginleştirip biraz köpükle destekledim.

Kulağıma en sık kullandığım küçük halka küpelerimi takarken kulağıma Yavuzun uyku mahmurluğuyla "Sevgilim."deyişi doldu. Sessizce hazırlanmaya odaklandığım için sessizliğin içinden yükselen sesle irkildim.

Omzumun üzerinden yatakta elinden destek alarak doğrulmuş gözlerini zorlukla açan adama gülümsedim. "Günaydın." Sesimin bu kadar enerjik çıkmasını asla beklemiyordum.

"Günaydın da..."dedi. Yüzünü ovarak devam etti. "Sen erkenden ne yapıyorsun?"

Makyaj çantamı hızlıca toplarken "Hazırlanıyorum."dedim.

"Çok erken değil mi daha?"

Makyaj çantamı, köpüğümü ve tarağımı kucaklayıp aynanın önünden kalktım. "Burası düğün evi sevgilim. Düğün evinde gün erken başlar."

"İyi de düğün yarın."dedi kendini geriye atarken.

Kucağımdakileri valizin içine atıp bir çorap aldım.

"Tamam, ama sonuçta bugün de düğünden önceki gün. Çok düğün görmedim ben. Bir Pınarınkini gördüm. Onda da tüm akrabaları bir gün önceden gelmişti eve. Yakınlar, akrabalar gelir, kız kıza bakımlar falan yapılır. Gün erken başlar o yüzden."

Çok yakından şahit olduğum tek düğün Pınarın düğünüydü. Düğün için onların memleketlerine gitmiştik ve köyde kalan akrabaları hep düğünden bir gün önce gelmişti. Ev dopdoluydu o gün. Halaları, teyzeleri, amcaları, dayıları hep vardı. Koşturmayla geçmişti gün. Pınarın heyecanı, düğün bakımı derken çok yorucu olmuştu.

Elimde çoraplarla yatağa oturduğumda huysuzca "Bana ne? Geleni gelin düşünsün."diyen Yavuzun elini kolumda hissettim. Beni geriye çekip başım karnının üstüne gelecek şekilde zorla yatırırken "Ben karımla uyumak istiyorum."dedi.

Yedi yaşında bir çocuğa dönüşen kocamla kıkırdadım. Kolu göğsümün altından bedenimi sararken soluma doğru döndüm biraz. Bedenimi yukarıya çektim. Sol kolumu karnına koyup destek alarak durdum üstünde.

Hareketimle iki koluyla birden sardı bedenimi. Gerçekten uykusuna böyle kaldığı yerden devam edecek gibi gözüküyordu.

Sağ elim dağınık saçlarına ulaştı. "Sevgilim."dedim hayranlıkla yüzünü incelerken. Bu adam nasıl bu kadar masum, nasıl bu kadar tatlı olabilir? Hem de kaslısından...

"Hım."diye mırıldandı.

Güldüm. "Gece muhtemelen erken kaçılacak yataklara. O zaman uyuyalım."

"Olmaz."diye mırıldandı elini enseme koyup yatmam için beni baskılarken.

"Ama ayıp olacak. Tıkırtı sesleri geliyor. Kahvaltı hazırlıyorlar muhtemelen. Yardım etmem lazım."

Memnuniyetsiz bir ifadeyle gözlerini araladı. "Güzelim misafiriz biz. Misafire iş yaptırılmaz." İkna olmam için belki yeterli bir açıklamaydı ama ikna olmadım. Sonuçta yardım etmezsem ayıp olacaktı. Saygıydı bu.

Keşke Olsaydı Where stories live. Discover now