Buldum

302 47 190
                                    

Hastane koridorunda otururken Murat ve Ceren koşarak yanıma geldi.

Oturduğum yerden onlara baktım.

Ceren'in gözleri yaşlıydı.

Murat, "Duyar duymaz geldik. Durumu nasıl?" diye sorduğunda titreyen sesimle "Bilmiyorum." dedim.

"Hastaneye getirilirken çok kan kaybetti, durumu çok kötüydü."

Ceren, eliyle ağzını kapatırken Murat'a "Bizi bırakmaz, değil mi?" diye sordum.

"Bilmiyorum." diyen Murat ile önüme döndüm.

Tutunabilecek bir dal arıyordum.

Tolga için bir şeyler yapabilmek istiyordum.

Koridorun başında orta yaşlı bir çift göründüğünde Ceren şok içinde onlara baktı.

"Anne? Baba?"

Kadın endişeyle "Oğlum nasıl? İyi mi?" diye sorduğunda Ceren, "Biz de bilmiyoruz." dedi.

Kadın ağlayarak yanıma otururken adam bana bakıyordu.

Tolga, gözlerini babasından almıştı.

Gözyaşlarımı sildim ve ayağa kalktım.

Elimi adama uzattım ve "Filiz Saklangıç." dedim.

Tavrımı beklemiyor olacak ki elimi sıktı ve "Yaşar Polat." dedi.

Elimi çektim ve "Niye geldiniz?" diye sordum.

"Bu ne biçim bir soru? Oğlum vuruldu, onu görmeye geldim."

"Onun için endişelenecek kadar onu seviyorsanız neden bunu yapanı cezalandırmıyorsunuz?" diye sordum.

"Her zaman arkasını ben toplayacaksam hiçbir şey öğrenemez."

"Her zaman? Bir aydır onunla yaşıyorum fakat sizinle ilk kez karşılaşıyorum."

"Beni azarlayabileceğini mi sanıyorsun?" diyen Yaşar Polat'ın sesi sertleşmişti.

"Hatalarınızı söylemem mi yanlış?"

"Burada hata yapan biri varsa nişanlandığın salak oğlumdadır. Durduğu açıdan kafası görünmediği için kendini şanslı bilmeli."

Yaşar Polat'a cevap verecektim ki durdum.

Normalde oturacağımız yeri son anda değiştirmişti.

İlk ayarlanan yerimiz pencereden görünüyordu.

Sonradan geçtiğimiz yerde ise hiçbir yerden görünmüyorduk.

Bu yüzden Kağan kapıyı açmak zorunda kalmıştı.

"Cevap bulamadın mı?" diye soran Yaşar Polat'a "Buldum, buldum. Çok sağ olun." dedim.

Tolga saldırı olacağını fark etmişti.

Bir şey demeden yanlarından ayrıldım ve koridorun başında nöbet yapan Harun Abi ile Yusuf'un yanına gittim.

İkisi de bana dönmeden çevreyi izlemeye devam ederken "Bana anlatmanız gereken bir durum mu var?" diye sordum.

"Ne gibi bir durum yenge?" diye soran Yusuf'a "Saldırı olacağını Tolga ne zaman öğrenmişti?" diye sordum.

Yusuf benim söylediklerimi yalanlıyordu ki Harun Abi, "Defile başlamadan beş veya on dakika önce öğrendi." dedi.

"Neden güvenliğini almadı? Saldırı defilenin sonunda oldu. O zamana kadar Kağan'ın adamını hallederdik."

"Tolga Bey defilede olmayan tüm adamlarını Ceren Hanım'ın korunması için görevlendirdi. Eğer oradan adam alsaydı Ceren Hanım'ın kaldığı yere Kağan tarafından baskın yapılacaktı."

Yusuf'un açıklaması ile sinirden ellerimi yunruk yaptım.

"Ya Cerenler ya da biz miydi?"

Tolga, Ceren korunsun diye beni feda etmeye hazırdı.

Bu gerçek canımı yakarken derin bir nefes aldım.

Ceren, evin bodrumunda saklansaydı rahatça kurtulabilirdi.

Ben tesadüfen keskin nişancının görebildiği bir noktaya geçsem ölmüş olabilirdim.

"Vuran kişinin Kağan'ın iti olduğunu kanıtlayabiliyor muyuz?" diye sordum.

"Kanıtlarız yenge." dedi, Yusuf.

"Tolga'nın Kağan'ın taklitçi olduğuna dair yakaladığı her ipucuyu da toplayın ve beni hastaneden alın."

"Yenge burayı boş bırakamayız." diyen Harun Abi'ye "Yerinize başkası gelsin." dedim.

Muratlara baktım.

Murat'ın da hayatı tehlikedeydi.

"Buradaki adam sayısını da arttırın. Ceren, Murat veya Tolga herhangi birine zarar gelirse burnunuzdan getiririm."

"Emredersiniz yenge." diyen Yusuf'un ardından Harun Abi, "Başka bir isteğiniz var mı?" diye sordu.

"Kağan'ın şirketini bana devredebilmesi için gereken her türlü evrağı hazırlayın."

Yusuf olmayacağını söyleyecekti ki sinirle "Nasıl olduğu önemli değil, dediğimi yapın." dedim.

"Peki yenge."

"Bir de..." dedim.

"Bana bir tabanca ayarlayın."

Güçlü ve ZarifWhere stories live. Discover now