Teras

367 47 102
                                    

Hiçbir yerime zarar gelmediğinde çekinerek gözlerimi açtım.

Tolga Bey'in soluma geçmiş, sinirle Hakan Gündüz'ün kolunu tuttuğunu gördüğümde rahatlayarak bir nefes verdim.

Hakan Gündüz korkuyla Tolga Bey'e bakıyordu.

Tolga Bey sinirle tuttuğu kolu indiririrken diğer eliyle Hakan Gündüz'ün yakasını tutup kaldırdı.

"Sen az önce ne yaptın?"

"Tolga Bey..."

Hakan Gündüz'ün sesindeki titreme beni de korkuturken Tolga Bey sinirle "Cevap ver!" diye bağırdı.

"Açıklayabilirim."

"Senin gibi bir ite açıklama hakkı vereceğimi mi sandın lan!" diye bağırdığında olayı duymayan çalışanlar da çevremize toplanmıştı.

"Ben sinirle..."

Tolga Bey, sinirle Hakan Gündüz'ün sözünü keserek arkasında duran iki takım elbiseli adamına "Bunu götürün." dedi.

Adamları Hakan Gündüz'ün koluna girip onu sürüklerken Hakan Gündüz bırakmaları için yalvarıyordu.

"Beş dakikaya geleceğim ve bizzat ilgileneceğim." diyen Tolga Bey'in bakışları sertleşmişti.

Onu öldürecekti.

Bir mafyaya şirketinde uygunsuzluk yapan çalışanı şikayet etmiştim.

Onu sadece kovup bırakmazdı, değil mi?

Hakkımı başka şekilde aramam gerekirdi.

Birinin canına mal olmamalıydı.

Tolga Bey bana döndüğünde "Bir şey yaptı mı?" diye sordu.

"Hayır" anlamında başımı iki yana salladım.

"Tamam, git sakinleş. Ben halledeceğim bu sorunu."

Tolga Bey asansöre döndüğünde korkuyla "Tolga Bey." dedim.

Bana döndüğünde ne diyeceğimi bilmiyordum.

Ne yapabilirdim?

Onu öldürmesini nasıl engelleyebilirdim?

Bir şey demeden durduğum için "Efendim Filiz." dedi.

Söyleyecek sözüm yoktu ama belki onu fiziksel olarak durdurabilirdim.

Hiçbir şey demeden ona belinden sarıldım ve ağlamaya başladım.

Evet, fiziksel olarak gücüm anca buna yeterdi.

Onu herhalde bilek gücüyle burada tutamazdım.

Ama gözyaşlarım hakikiydi.

Cidden korkmuştum.

Cidden etkilenmiştim.

Cidden ağlamaya ihtiyacım vardı.

Hiçbir şey yapmadan durmasına rağmen birine sarılmak iyi gelmişti.

Kaskatı duran bedeni en sonunda hareket ettiğinde içim ürperdi.

Bir elini belime koyup sırtımı okşadığında bana kızmayacağını anladım.

Herkesin içindeki bu hareketim yüzünden bana kızabilirdi de.

Derin bir nefes alıp verirken göğsünün inip kalkışını hissetmiştim.

"Terasa iki sade kahve gönderin." diyen Tolga Bey benden ayrıldığında utanarak başımı öne eğdim.

Yanlış bir seçim miydi sarılmak?

Onu başka nasıl tutacağımı bilememiştim.

Bundan sonra Tolga Bey'e, diğerlerine nasıl bakacaktım.

"Hadi, terasa çıkalım. Hava alırsın." diyen Tolga Bey'e çekinerek baktım.

Bakışları samimi görünüyordu.

"Peki." diye mırıldandım.

Bir şey demeden yürüdüğünde arkasına takıldım ve çevreye bakmaya başladım.

Herkes büyük bir dedikodu bulmuş gibi bizi izliyordu.

Birlikte terasa çıktığımızda terasta oturmak için güzel bir alan oluşturulduğunu gördüm.

"Yorulduğum vakitlerde açık havaya çıkmayı severim. Dışarı çıkıp zaman kaybetmektense burada hava alıp sakinleşmeyi seviyorum."

"Güzelmiş. Sessiz de burası."

Beni onaylayıp dışa yakın konulmuş sandalyesine oturdu.

Yanındaki sandalyeyi gösterdi ve "Hadi otur." dedi.

Onu onaylayıp yanına oturduğumda "Bana olur olmaz o adamı şikayet etmen gerekirdi." dedi.

"Bilemedim. Yani siz de korkutucu bir patronsunuz."

İtirafım onu güldürürken cebinden sigara paketini çıkardı.

"Ne olursa olsun bir sorun yaşadığında ilk anda gelip söyle bana. Hallederim."

"Teşekkür ederim Tolga Bey."

Sigarasını yakıp bir nefes aldıktan sonra "Hakan'ı hallettik, yeni sorununu düşünmeye başlamalısın." dedi.

Anlamayarak ona baktım.

"Ne sorunu?"

"Patrona herkesin içinde sarılman dedikodu çıkaracak."

Yüzümü buruşturarak ona baktım.

"Bu daha beter."

"Niye benimle adın çıksın istemez misin?"

"Direkt adımın çıkmasını istemiyorum."

"Abartırlarsa durdururum."

"Abartmadıkları sürece sorun yok mu yani?"

"İnsanların ağzı torba değil ki büzesin."

"Büzebilecek gücün var sanıyordum."

"Var çünkü."

"Ama engellemiyorsun."

"Gerek duymuyorum."

"Asıl sana sormak lazımmış. Benimle adın mı çıksın istiyorsun?"

Gülerek "Öyle istememi mi isterdin?" diye sorunca dayanamayarak güldüm.

"Pes ediyorum. Yoksa bu böyle devam eder."

Güçlü ve ZarifWhere stories live. Discover now