Hayal

317 42 168
                                    

Murat ile yüzleştiğim günün üzerinden neredeyse bir ay geçmişti.

Murat'ın bacağı iyileşme sürecini neredeyse tamamlamıştır.

En azından öyle tahmin ediyordum.

Onunla Ceren'e söylediğimin aksine hiç konuşmamıştım.

Affedemiyordum.

Ölme riskimi aldığı için ona güvenemiyordum.

Kağan ise o günden beri bana ulaşmaya çalışmıyordu.

Murat'a olanlardan sonra geriye çekildiğine inanmaya başlamıştık.

Benim için en önemli nokta ise Tolga ile üstünde çalıştığımız yeni kreasyonumuz idi.

Tamamlanmıştı.

Tolga, adımın duyulması için ve kazanç elde edebilmek için yarına bir defile organize etmişti.

Dünyanın dört bir ucundan ünlü tasarımcıların bile katılacağı bu defilede tasarladığım mücevherler olacağı için çok heyecanlıydım.

Aynı zamanda içimde ya beğenilmez ise korkusu vardı.

Gülümseyerek mutfağa girdim ve  "Günaydın." dedim.

Tolga ve Ceren aynı anda "Günaydın." dediğinde gülümsedim.

Ceren bir aydır olduğu gibi gece uyuyamamış olmalı ki gözlerinden yorgunluk akıyordu.

Ceren'e merakla "İyi uyuyamadın mı?" diye sordum.

"Uyuyamadım."

Kendisine hazırladığı salata kasesini aldı ve "Müsaadenizle tek başıma bahçede yiyeceğim." dedi.

Ceren bahçeye çıktığında Tolga'ya "Bu kızın hali ne olacak? Hala Murat'ın acısını çekiyor." dedim.

"Unutacak. Buna mecbur."

"Sert durmaya çalışma, senin de için yanıyor."

"Nasıl yanmasın Filiz? Kız kardeşim gözlerimin önünde eriyip gidiyor."

"Murat hakkında hiç mi bir bilgi yok?" diye sordum.

"Yok. Bacağı iyileşmeye başladığı gibi ortadan kayboldu. Hiçbir haber yok."

Tolga derin bir iç çekti.

"Ceren gibi seviyor olsaydı ona ulaşmak için elinden geleni ardına koymazdı."

"Ulaşmasına izin verir miydin?" diye sorduğumda "Babasını bırakıp bizim tarafa geçmesi şartı ile ilişkilerine belki izin verirdim." dedi.

"O ise bizi, olanları, her şeyini terk etmeyi tercih etti."

"Ceren'in psikologa gitmesimi istiyorum fakat bunu reddediyor. O adama birkaç ayda fazla bağlanmış, kopamıyor."

"Dediğin gibi iyi olmuş fakat zorla da gönderemeyiz."

"Biliyorum güzelim de ne yapayım?"

Sorusunu cevapsız bırakıp Ceren'e baktım.

Salatasına hiç dokunmamıştı.

Dokunsak ağlardı.

"Onu yurt dışına göndermeyi bile düşündüm fakat tek başına ne yapar oralarda, bilemedim. Gözümün önünde olsun, düştüğünde onu üstü kirlenmeden kaldırabilmek istiyorum."

"Konfüçyüs'ün bu konuda çok sevdiğim bir sözü var. Der ki: Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret.”

"Ona hayatta ayakta kalmayı öğretemedim. Her şeyini ben yaptım, şimdi ise benim ulaşamadığım konularda yıkılıyor."

Tolga'nın elini tuttum ve "Yurt dışı belki işe yaramaz ama Ceren'in kendi evini kurup yeni bir sayfa açmaya ihtiyacı var." dedim.

Tolga bana baktı ve "Seni seviyorum." dedi.

"Ben de seni çok seviyorum."

"Biz de kahvaltı yapıp çıkalım. Şirkette işler yoğun." dediğinde onu başımla onayladım.

Kahvaltı için Tolga'nın çoktan hazırladığı yiyecekleri masaya taşırken Tolga'nın tezgaha yaslanmış beni izlediğini fark ettim.

"Niye öyle bakıyorsun?"

"Sadece gelecekte bir gün bu sabahın aynısı olacak. Birlikte kahvaltı hazırlayıp işe gideceğiz fakat o zaman evli olacağız."

Söylediği şey beni utandırırken şaşırtmıştı.

"Evli mi?"

"Evet, evli. Seninle dair çok hayalim var ve bunların çoğunda evliyiz."

Gülümseyerek ona doğru sokuldum ve "Ne gibi hayaller?" diye sordum.

"Senin, benim... çocuklarımızın olduğu hayaller. İki kız, bir erkek. Kızlar, senin gibi çok güzel, zarif."

"Oğlumuz da senin gibi güçlü olur." dediğimde gülümsedi.

"Kızlar umarım hayalimdeki gibi babacı olur, ona göre plan hazırladım." dediğinde güldüm.

"Deli."

"Sen delirttin beni." dedi ve boynumdan öptü.

"İstemez miydin evlenmek?"

"Hayali bile sabırsızlanmama neden oluyor." dediğimde gülümsedi.

"Elbet bir gün gerçekleşecek."

Güçlü ve Zarifحيث تعيش القصص. اكتشف الآن