Şanslı

329 43 198
                                    

Tolga ile odasına girdiğimizde bizi bekleyen çalışanı ayağa kalktı ve "Hoş geldiniz Tolga Bey." dedi.

Tolga tedirgin olacak ki direkt "Ne buldunuz?" diye sordu.

"Tahmin ettiğiniz gibi içinden takip cihazı çıktı." denmesi ile korkuyla "Ne?" diye bağırdım. 

"Emin misiniz?" diye sordu, Tolga.

"Evet, Tolga Bey. Eminiz."

"Takip cihazına dokundunuz mu?"

"Hayır, siz gelene kadar hiçbir şey yapmak istemedik."

"Tamam, yüzüğü ver bana." diyen Tolga ile çalışan yüzüğü ona verdi.

"Çıkabilirsin."

Çalışan odadan çıkarken Tolga'ya döndüm ve "Beni takip etmeye çalışıyor!" dedim. 

"Farkındayım."

"Farkında mısın? Hayatım tehlikede!"

Tolga kollarımdan tuttu ve "Filiz sana hiçbir şey olmayacak." dedi.

"Garanti veremezsin." 

"Veririm."

"Nasıl?"

Kısa bir süre düşündükten sonra "İş seyahatine çıkacağız." dedi.

"Ne?"

"Evet."

"Böyle mi koruyacaksın?"

"Biz seyahatteyken adamlarım Murat'ın güvenilir olup olmadığını araştırır. Eğer güvenilir ise onda rahatça kalmaya devam edersin. Ben de kapına adam dikerim. Seni gizlice korurlar."

"Tolga..."

"Eğer güvenilir değilse bende kalacaksın. Anlaştık mı?"

"Nereye kadar?"

"Kağan'ı alt edene dek."

"Sonra?"

"Ne sonrası?"

"Kağan'ı alt ettin diyelim. Ben ne yapacağım?"

"Sana zarar verecek kimse kalmaz."

"Tolga anlamıyorsun ama Murat onlardan ise benim kimsem kalmaz. Ne bir akraba ne de bir dost. Para desen... İstanbul'da bir ev kiralayabilmek için yeterli gücüm yok."

Derin bir nefes aldım. 

"Ben buraya ailemden kalan birkaç mobilyayı satıp geldim. Onlar bir aylık faturalarımı bile karşılamaz. İstanbul'daki en ucuz ev için bile benim ilk maaşımı beklemem lazım. Tabii geçinebilir miyim sorusu da var kafamda."

Gözlerim dolarken derin bir nefes aldım.

"Ben çocuk yaşta çalışmaya başladım. Annemle bir ev geçindirebilmek için sabah akşam çalışırdık. Onlardan ayrıldığımda ise Murat beni hiç yalnız bırakmadı. Ben... Onun sayesinde buralara gelebildim. O ve ailesi olmasa ne okuyabilirdim ne de İstanbul'da geçimimi sağlayabilirdim."

"Filiz..."

Gözümden akan yaşı sildim ve "Herkes senin kadar şanslı doğmuyor Tolga." dedim. 

Bir şey demeden bana sarıldığında kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. 

"Murat'ın babasının bu işte olduğu kesinleşti. Şimdi bile onunla kalmamalıyım ama başka hiç kimsem yok." dedim, titrek ses ile.

"Benim tek sığınağım tüm dertlerimin sebebi."

Tek sığınağım Murat'tı. 

Tolga saçlarımı okşarken "Söz versem?" diye fısıldadı.

"Neye?"

"Bu konuda zorluk çekmeyeceğine."

"Senden yardım almayacağım. Bunu biliyorsun, değil mi?"

"Beni patronun olarak görme."

"Ama patronumsun." dedim.

"O zaman sapık bir patron olmalıyım. İş yerinde çalışanıma uygunsuz yaklaşıyorum." dediğinde gülerek "Tuvalet önünde de beklersin." dedim. 

"En büyük hobim." dediğinde tebessüm ederek ona baktım.

"Beni bir arkadaş olarak gör." 

"Arkadaş?"

Kafasıyla beni onayladı. 

"Bu biraz tuhaf."

"O zaman ev arkadaşı olarak gör."

"Sende kalmayacağımı kesin bir dille söylemiştim." 

Ondan bir adım uzaklaştığımda "Kız kardeşimle birlikte yaşıyorum. Ben genelde sabah erkenden işe gelip geç saatte çıkıyorum." dedi.

"Ve bunun için beni ev arkadaşınız yapmayı mı planlıyorsun?"

"Arkadaş çevresi pek yoktur. O da işten erken dönüyor, sıkılıyor. Bir de hastanede karşılaşmıştık, şeker hastası. Yanında tıp mezunu biri olmasını reddediyor. Ben de istiyorum ki, yanında hep duran biri olsun. Bir sağlık durumu oluşursa hızlı müdahale edilebilsin."

Cevap verecekken sözümü kesip "Sanırım bir erkekle de görüşüyor. Bana söylemiyor. Ama sana söyleyebilir." dediğinde kaşlarımı çattım. 

"Ajanlık yapmam!"

"Yaparsın yaparsın."

"Yapmayacağım."

"Ajanlık yapmazsın ama ev arkadaşı olursun."

"Sadece bir ev bulana kadar olabilir."

Tolga gülümserken "Kesin değil, düşüneceğim." dedim.

Gülümseyerek "Peki." dediğinde dayanamayıp güldüm.

"Sen aşağı inene kadar sana bir araba ayarlarım. Eve gidip hazırlan."

"Nasıl?" 

"İş seyahatine bugün gideceğiz."

"Ama ne ara bilet bulup gideceğiz. Hem uçak var mı bilmiyoruz. Bir de nereye gideceğiz?"

"Sen gelene kadar ayarlarım."

"Ama..."

"Hadi Filiz."

"Kaç gün kalırız?"

"Sen bir haftalık bir şeyler al. Muhtemelen daha az sürer."

"Peki." 

Odadan çıkacağımda beni durdurdu ve yüzüğü uzattı.

"Fark ettiğimizi anlamasın, tak."

"Tamam." dedim, istemeyerek ve yüzüğü alıp parmağıma geçirdim.

Güçlü ve ZarifWhere stories live. Discover now