Çizim

384 54 40
                                    

Kağan evimin önünde arabayı durduğunda ona döndüm ve "Getirdiğin için teşekkür ederim." dedim.

"Rica ederim, her zaman."

Kemerimi çıkarırken emin olamayarak "Buraya kadar geldin. Yukarı çıkıp kahve içmek ister misin?" diye sordum.

"Zahmet olmasın."

"Sen beni evime kadar getirdin, bir kahve zahmet olmaz bence." dediğimde gülümsedi.

"Öyleyse bir yarım saat oturabilirim."

Umarım Murat evi temiz bırakmıştır.

Kağan arabayı park ettiğinde arabadan indim ve çantamdan anahtarlarımı çıkardım.

Apartmana girdiğimizde Kağan, "Ev arkadaşın evde mi?" diye sordu.

"Olabilir de olmayabilir de. Pek emin değilim."

"Anladım." diye mırıldandığında çekindiğini fark ettim.

"Ev arkadaşım evdeyse de sorun olmaz. Bu konularda rahatsız olmaz."

Kağan dediğimde gülümserken "Sen evde tek kalırsak rahatsız olur musun diye düşünüyordum aslında." dedi.

Düşüncesinin farkına vardığımda utanarak "Benim için sorun yok." dedim.

"Eve bırakınca sanki çağırmak mecburiyetten oldu."

"Hayır tabii ki. Alakası yok."

"Ne bileyim." dediğinde güldüm ve "Hadi." dedim.

Asansöre bindiğimizde "Ev arkadaşım biraz pasaklıdır. Benden geç çıktı, evi dağınık bıraktıysa şimdiden kusura bakma." dedim.

"Sorun olmaz, sonuçta ani bir misafirim."

Asansör durduğunda tebessüm ettim ve asansörden çıkıp evin kapısını açtım.

Ayakkabılarımı çıkarıp içeri girerken "Murat!" diye seslendim.

"Evde misin?"

Ses gelmediğinde ayakkabılarını çıkartan Kağan'a döndüm.

"Sanırım evde değil."

"Sanırım."

Kağan eve girdiğinde kapıyı kapattım ve "Bu saatlerde balkonda oturmak keyifli olur. İstersen balkona geçelim." dedim.

"Ev sahibi sensin, nerede istersen orada otururum."

"Öyleyse beni takip et." dedim ve mutfağa girdim.

Murat'ın kahvaltısını masada bıraktığını gördüğümde onaylamayarak kafamı iki yana salladım.

"Ev arkadaşım biraz dağınıktır, demiştim."

"Sıkıntı yok."

"Kahveni nasıl içersin?"

"Sen nasıl içersen." dediğinde güldüm ve "Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer sözü bence bunun için değildi." dedim.

"Sadece sana ayak uydurabilirim." dediğinde "Ya da kendi sevdiğini söyleyebilirsin." dedim.

"O zaman sade."

Kolaylık olsun diye böyle dediğine emindim ama daha fazla uzatmadan kahve makinesine suyu ve kahveyi koydum.

Murat'ın geride bıraktığı tabakları kaldırırken "İnsan en azından tabakları kaldırır." diye söylendim.

"Ev arkadaşının mesleği ne? Yoğun mu çalışıyor?" diye soran Kağan'a "Doktor, özelde çalışıyor. Haliyle biraz yoğun oluyor." dedim.

"Biraz?" dediğinde güldüm.

"Biraz."

Kahveler olana kadar kahvaltıyı kaldırmıştım.

Kahveyi fincanlara boşalttım ve "Artık balkona geçebiliriz." dedim.

Kağan benim için balkon kapısını açtığında teşekkür edip balkona çıktım.

Fincanları balkon masasına koyduktan sonra sandalyeye oturacaktım ki "Oturmadan çizim araçlarını getirir misin?" diye sordu.

"Tabii, bir saniye."

Balkondan çıkıp odama gittim ve resim dosyamı alıp geri Kağan'ın yanına döndüm.

Dosyamı masaya koyarken Kağan'ın yanına oturdum.

"Tolga Polat mesai dışında da çalıştığını fark ederse sana değer verir."

"Gözüne girersem beni işlerin içine daha çok sokar ve intikam için daha çok bilgi edinirim."

"Kesinlikle. Şimdi eskiz defterini çıkar."

Dediğini yapıp elime bir kalem aldım ve ona döndüm.

"Başla."

"Bir anda olmuyor. Bekle az." dediğimde gülerek "Peki, zorlamıyorum." dedi.

Dediğini hissettirmeyerek kağıdıma bakmaya devam ettiğinde kaşlarımı çatarak ona döndüm.

"Bana bakacağına kahveni iç."

"Kızma çömez."

"Çömez mi?"

"Evet, çömez."

Burun kıvırarak defterime döndüm ve "Tolga Polat'ı batırdıktan sonra seni de batıracağım." dedim.

"Hele Tolga Polat'ı batır. Ben senin için iflas ederim."

Dediğini beni gülümsetirken ilham gelmişti.

"İkinizi de batırma fikri ilhamımı açtı."

Kağan kahvesinden bir yudum aldıktan sonra "Başla hadi. Ben de e-postalatımı okuyayım." dedi.

"Peki." dedim ve çizmeye başladım.

Güçlü ve ZarifWhere stories live. Discover now