kırk yedi - kardeş.

5.4K 552 247
                                    

Selamlar bebeklerim! Nasılsınız, umarım çok iyisinizdir. Cumartesi günü YKS sınavına girecek olanlara şimdiden güzel enerjilerimi, dualarımı gönderiyorum. En güzel başarılar sizin olsun. 💚

Keyifli okumalar bu arada. Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum. 💚💚💚

kırk yedinci bölüm
[KARDEŞ]

🗝️

Bugün, sırf basın bir şeyleri çakmasın diye Turan Karacan'ı dramatik bir törenle son yolculuğuna uğurlamıştık.

Eve girer girmez gözümdeki güneş gözlüğünü ve saçlarımı örten siyah şalı çıkararak kenara koydum. Salona geçerek bir koltuğa oturup Alparslan'ı beklemeye başladım.

Kanlı bıçaklı olduğum, yolda görsem öldürmek için üstüne atlayacağım kayınbabamın sahte cenazesinde döktüğüm sahte gözyaşlarım...

Cesur'dan öğrendiğim kadarıyla Alparslan, Kılıç'a o gün öyle işkenceler çektirmiş ki, bir ara ben bile bakamadım, midem almadı demişti abim. Hatta öyle ki, Kılıç'ın bir cesedi bile yoktu. İhtimali bile yüzümü buruşturuyordu ancak bir kıyma makinesi lafı dönüyordu dillerde.

Alparslan'ın, Kılıç'ın bana yaptıklarını öğrendiğinde sana kıyanlardan kıyma yapacağım dediğini hatırlıyordum. Ben o kıymayı mecazi anlamda kullandığını sanmıştım. Yanılmıştım sanırım.

Bunun açıklamasını devlete nasıl yapacaktı, ne diyecekti bilmiyordum ama işin içinden çıkacağına da emindim.

Turan'ın ölümünde de babam bizzat Alparslan'ın çıkmasını istemiş fakat o çıkmamış. Bu yüzden babam, Turan'a değil ama bir baba olarak Alparslan'a kıyamadığından tek bir kurşunla ölmesine müsaade etmiş.

Allah razı olsun.

Ama düşününce, babam bu hayattaki en değerli varlığını öldüren, annemi öldüren, beni kaçıran, dayanılmaz acılar çekmeme sebebiyet veren adamın, sırf Alparslan için acı çekmesini engellemişti. Bu bile birçok şeyi ifade etmiyor muydu? Alparslan düşmanı değil miydi? Yeraltındaki koltuğunu elinden almamış mıydı? Almıştı ama nasıl kıyamamıştı ona?

Çünkü babam biliyordu. Düşmanı olarak gördüğü adamın kalbinde ben vardım. O üzülürse, ben de üzülürdüm. Bunu biliyordu. Kıyamadığı tek şey Alparslan değildi, aynı zamanda bendim.

"Sevgilim?" diyen sesle irkildim.

"Alparslan?" dedim bana doğru ilerleyen iri bedene. Yanıma oturdu ve hemen bir elini belime sararak beni kendine çekti. Bu adam kesinlikle temas bağımlısıydı. "İyi misin?" diye sordum yüzünü dikkatle incelerken.

Gözlerime, iliklerime kadar hissettiğim aşkla baktı, "İyiyim," dedi samimi bir sesle. "Sen yanımdayken nasıl iyi olmam?"

Gülümsedim. Ona iyi gelmek, bu hayatta başardığım en güzel şey olabilirdi. Elimi yanağına uzattım ve kirli sakallarını sevdim. Avcuma batışı beni huylandırsa da hoşuma gitmediğini söyleyemezdim. Kahverengi gözleri tenimi yakarken uzandım ve dudaklarına kısa bir öpücük bıraktım.

Kalbimin hızınız 105 yavaş amk uyarısı vermesiyle birlikte aklıma gelen şey yutkunmamı sağladı. "Benim seninle konuşmam gereken bir şey vardı aslında," dedim usulca.

Alparslan'a evlenme teklifi ettiğim günün üzerinden üç gün geçmişti. Sevgilim daha iyiydi, beklediğimden daha iyi toparlamıştı kendini. Zaten bu askerler hep böyleydi, Bahadır'dan biliyordum. Gerçi benim manitam sıradan bir asker değildi. Adam adeta bir Abdullah Çatlı sayılırdı. Derin devlet, merin devlet anlarsınız ya :)))

sinende geçen akşamlarWhere stories live. Discover now