on beş - gerçek.

17K 1K 950
                                    

Bu bölümün yarısını çok önceden yazmıştım. Boş vakitlerimde devamını yazıp tamamladım nihayet. Uzun da bir bölüm oldu. Fakat yine birkaç hafta bölüm atamayacağım, memleketimdeyim çünkü, bilginiz olsun canlarım.

Keyifli okumalar. Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum 💚💚

on beşinci bölüm
[GERÇEK]

🗝️

2017, BİR EYLÜL AKŞAMI...

"Abi," diyen Ogün ellerini dizlerine yaslayarak soluklandı. "Bu sokak da temiz."

Alparslan sinirle bir soluk verdi. "Sanki yer yarıldı içine girdi orospu evladı!" dedi sinirle. "O kadar adamsınız nasıl kaçırırsınız lan?"

Adamları mahcubiyetle başlarını önüne eğerken Alparslan sakinleşmek adına cebinden bir dal sigara çıkardı.

Sinirini adamlarından çıkarmayı sevmezdi. Neticede onlar da insandı. Hata yapabilirlerdi. Kazandıkları üç kuruş para için bir de onun sinirini çekmek zorunda değilleri ya.

Sigarasını dudaklarına yasladığı an bulundukları sokağın hemen yanındaki çıkmaz sokaktan büyük bir ses yükseldi. O ve tüm adamları anında oraya dikkat kesilirken hızla belindeki silahını çıkardı. Bu sırada sigarası da çoktan yeri boylamıştı.

Sağ kolu olan Gencer'e bir işaret çaktı. Bu, sadece ikimiz gideceğiz demekti. Öyle de oldu. İki adam da temkinli adımlarla çıkmaz sokağa girdiler ancak anında bir küfür mırıldanarak indirdiler silahlarını.

"Çöp kovasıymış," dedi Gencer içinden geçmiş gelecek kata kata söverken.

"Şansımızı sikeyim," diyen Alparslan tam arkasını dönmüş gidecekti ki devrilmiş çöp kovalarının arasından inlemeye benzer bir ses duydu.

Tekrar silahını dikleştirdi ve Gencer ile birkaç saniye bakıştıktan sonra sesin geldiği yöne ilerlemeye başladılar. Yalnızca bacağı gözüken bedenin aradıkları adamın vücut ölçülerine ters oluşu Alparslan'ın kaşlarını çatmasına vesile oldu. Sonrasında gördükleriyle silahı tutan eli gevşedi.

Yerde, gri çöp tenekelerinin arasında genç bir kadın uzanıyordu.

Hızla silahını beline taktı ve kadının başına giderek, "Hanımefendi beni duyuyor musunuz?" diyerek seslenmeye çalıştı. Kadının kafasını kaldırdı ve kolunu altına koydu. Hafifçe yanağına dokundu. "Hanımefendi?"

Cevap gelmeyince Gencer'e döndü. "Git arabayı getir koçum."

Gencer, aldığı emirle hızla sokağın çıkışına koştururken baygın yatan kadın hafifçe gözlerini araladı. Bunu gören Alparslan yeniden, "Hanımefendi, beni duyuyor musunuz?" diye sordu.

Göz kapaklarının aralanmasıyla ortaya çıkan kobalt mavisi gözler Alparslan'ı anlık bir dumura uğratsa da kendini toparladı.

"Ç-çantam..." diye zorlukla fısıldadı kadın. Gözlerini açık tutmakta zorlanıyor gibiydi. "İlaç... İlaçlarım..."

Alparslan, kadının yanındaki yeni farkettiği çantayı aldı ve açarak neredeyse tüm çantayı dolduran ilaçlara baktı. Bu ilaçları biliyordu. Dedesi kalp hastasıydı ve o da bu ilaçları kullanırdı. Deneyimi olmasından dolayı hızla içlerinden vermesi gereken ilaçları çıkardı.

O sırada çoktan yanında bitmiş olan siyah arabaya bir bakış atıp, "Su," dedi sadece.

Anında eline bir su şişesi tutuşturulurken yarı baygın olan kadına ilaçlarını içirdi. Sudan son bir yudum alan kadın, "Artık rahat rahat bayılabilirim... Rica ediyorum beni Sidar Hastanesine götürün... Doktorum orada," deyip dediğini yaptı ve bayıldı.

sinende geçen akşamlarWhere stories live. Discover now