yirmi dört - meyus.

13.1K 856 404
                                    

Aşklarım merhaba. Son iki haftadır ya bölüm yazacağım gün ya da yayınlayacağım gün evde olamıyorum. Evde değilken de rahat yayınlayamıyorum. Normalde bu bölüm hazırdı ama dün evde olmadığım için yayınlayamadım.

Eve gireli beş dakika oluyor. Çöktüm koltuğa direkt yayınlıyorum. Baya meraklanmışsınız, teşekkür ederim. Ben iyiyim dediğim gibi son iki haftadır böyle bir sorunum var hatta PK'ya da bölüm yazamadığım için atamadım. Ama bu gece yazacağım, yüksek ihtimalle yarın akşam yayınlarım onu da.

Keyifli okumalar ballarım. Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum. 💚

yirmi dördüncü bölüm
[MEYUS]

🗝️

Alparslan, hiçbir zaman tamamiyle bir aile sevgisi görmemişti. Annesinin onu sevdiğini bilirdi ancak hissetmezdi. Babası ise onu zaten sevmezdi.

Turan'ın favorisi her zaman Çağatay olmuştu. Çünkü yeraltındaki kötü namını devam ettirecek kişi olan Alparslan istediği gibi kalpsiz bir adam olarak yetişiyordu. İstediğini başarmıştı. Bu yüzden baba olma duygusunu ve sevgisini tamamen Çağatay'a yöneltmişti.

Alparslan hiçbir zaman kardeşini kıskanmadı. Aksine onun sevgiyle büyüyüşüne şahit olmak onu mutlu ediyordu. O bir abiydi ve anne ile babasının ona vermediği sevgiyi de Çağatay'a veriyordu.

Doğduğu ilk andan beri kaderi belliydi Alparslan'ın. Turan gibi bir mafya olacak, yeraltı hakimiyetini Tuğrul'dan alacaktı.

Bu amaç uğruna yetiştirildi. Turan, hedefe giden yolda kalbin ve aşkın büyük bir engel olduğunu bizzat biliyordu. Bu yüzden oğlunu kalpsiz bir adam olarak yetiştirdi.

Sevgi göstermedi, bilmesin istedi.
Aşkı anlatmadı, bilmesin istedi.

Başardı da. Öyle ki Alparslan on dört yaşında annesini kaybettiğinde bile büyük bir acı hissedememişti. Turan, buna da izin vermemişti.

Annesi Elzem, Turan'ı seviyordu. Bu sevgi karşılıklı değildi zira Turan, Aleda Karakum'a deliler gibi aşıktı. Elzem, tıpkı Aleda gibi güçlü bir kadın olmayı çok istemişti fakat hiçbir zaman içindeki korkaklığı atamamıştı. Hiçbir zaman Turan'a baş kaldıramamış, hiçbir zaman Aleda gibi sözünün eri bir kadın olamamıştı.

Kötü bir insan değildi ancak pasifti işte ya da her insan gibi korkaktı. Öyle ki eşinin, oğlunu bir robot gibi yetiştirmesine de karşı çıkamamıştı.

Çok acımıştı. Acıdan, oğullarına hissetttiremediği sevginin derdinden kanser olmuştu ve tedaviyi kabul etmeyip ölüme kucak açmıştı.

O, Turan'ın ağına kapılıp ölümden nasibini alan tek kadın değildi.

Alparslan her zaman babasının, Aleda Karakum ile bir ilgisi olduğunu düşünürdü. Ne zaman adı geçse Turan suçluluk ve pişmanlıkla iç çeker, gözleri uzaklara dalardı.

Annesinden bahsederken mimiği dahi oynamayan babasının, Aleda'dan bahsederken sesi titrerdi. Biraz da bu yüzden nefret etti Alparslan.

Turan'dan sevgi görmediği için doğal olarak sevgi de duymuyordu. Eğer sevseydi, onu bir bakımevine kapatmaz bizzat kendisi bakardı. Ayrıca, madem tüm sevgisi Çağatay'a idi, o zaman ona da Çağatay bakmalıydı, değil mi?

Hem zaten sevgi nedir bilmiyordu. Bir insan nasıl sevilir, sevgi nedir... Bunlar onun en bilinmezli sorularıydı.

Ta ki 2017'ye kadar.

sinende geçen akşamlarМесто, где живут истории. Откройте их для себя