otuz altı - operasyon.

9.7K 697 296
                                    

Merhabalar canlarım. Öncelikle yaşanan felaket hepimizi çok etkiledi, bunu çok iyi biliyorum. Aslında bir süre bölüm yayınlamayı düşünmüyordum fakat düşününce hepimiz kafamızı dağıtmaya çalışıyoruz bir yerde.

Haberlerde her geçen saat artan ölü sayısı, insanların çaresizlikleri her geçen gün daha da vicdan azabı çektiriyor. Sıcak yatağımızda uzandığımız için bile suçlu hissedebiliyoruz kendimizi.

Ben sırf biraz olsun bunlardan uzaklaşabilmek için Watty'e girip çıkıyordum. Sizin de kafanızı biraz olsun dağıtmanız için bu bölümü yayınlıyorum. Oy veya yorum isteğim yok, yeter ki okuyun ve azıcık da olsa size iyi gelsin.

Deprem bölgesinde yaşayan okurlarım var mıydı bilmiyorum. Gözümün aşina olduğu okurlarımın profillerine girip baktım. Biyografi kısmına konum eklenebildiği için orada yaşayan var mı diye çözmeye çalışsam da başaramadım ne yazık ki. Umarım hepiniz sağ ve sağlıklısınızdır.

Ölenlere bolca rahmet, kalanlara da sabır diliyorum. Sizleri seviyorum. 💚

otuz altıncı bölüm
[OPERASYON]

🗝️

Gözlerime vuran gün ışığı ile istemeye istemeye uyandım. Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım ve sevgilime sarılmak için soluma döndüm. Fakat beklediğimin aksine solum boştu. Alparslan yoktu. Onun aşağıya inmiş olabileceğini düşünürken yataktaki not kağıdı dikkatimi çekti. İçim dün gece ki sıkıntıyla kavrulurken titreyen ellerimle kağıdı aldım. Sadece tek bir kelime yazıyordu.

"Üzgünüm."

"Hayır," dedim başımı iki yana sallayarak. "Yine olmaz. Alparslan!" diye seslendim sesim titreyerek. "Alparslan!"

"Üzgünüm sevgilim," diyen ses tüylerimi diken diken etti.

Bu, Kılıç'ın sesiydi.

"Üzgünüm. Bu dünya üzerinde, yanında olabilecek tek erkeğin ben olacağımı kabullenmeliydin."

"Sus!" diye bağırarak ellerimi kulaklarıma bastırdım. "Git! İstemiyorum, sus!"

"Ona veda etmeliydin."

"Hayır!"

"Onu öldüreceğim."

"Hayır, sus!"

"Evet, onu öldüreceğim!"

Ağlamaya başladım, "Hayır."

"Üzgünüm sevgilim."

Üzgünüm, üzgünüm, üzgünüm...

ÜZGÜNÜM!

Nefes nefese uyandım. Göğsüm hızla inip kalkarken etrafıma baktım. Evimde, odamdaydım. Soluma baktım, boştu. Alparslan yoktu. Çünkü kendi evindeydi.

O evinde Caneda. O güvende.

Başımı iki yana sallarken bakışlarım başucumdaki saate kaydı. Gece üçtü. Hemen komidindeki suyumdan birkaç yudum içtim ve yataktan kalktım.

sinende geçen akşamlarWhere stories live. Discover now