iki - bozoğlu.

21.2K 1.1K 816
                                    

Uzun bir bölümle geldim. Keyifli okumalar... Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Yorumlarınız beni motive eden tek şey.💙


ikinci bölüm
[BOZOĞLU]

🗝️

Montumun fermuarını açtım ve içimdeki cropu gerginlikle düzelterek kolyeme dokundum. Gözümü dahi kırpmadan yolu izliyordum. Yarım saat olmuştu yola çıkalı ve hala her nereye götürülüyorsam varamamıştık.

"Ne kadar kaldı?" diye sordum dayanamayarak ön koltuktaki adamlara.
İkisi de bana herhangi bir cevap vermeyince sinirle söylendim, "Madem kaçırıyorsunuz, insan bir bilgilendirir!"

Yine cevap alamayınca ofladım ve sıkılarak öne uzanıp  radyoyu açtım. İki adam da bu hareketime şaşırınca, "Canım sıkıldı," diyerek geri çekildim ve şansıma sevdiğim şarkılardan birinin çıkmasıyla, "Oha en sevdiğim," diye adeta bağırdım.

Hemen önümdeki adamın gözündeki güneş gözlüğü aldım ve o bana şokla bakarken umursamadan gözlüğü kendime taktım. Ardından da başladım şarkıya eşlik etmeye...

"Kızlarla laflarken, sen göründün bir anda.
Bir numara var Allah Allah,
Bu ne, noluyor ya?
Bababak havaları nasıl da geriniyor,
Alain delon'um benim nasıl da kasılıyor.
No no no almıyım, başkası alsın, Tipim değilsin, üstü kalsın. "

Bir süre sonra şarkı son bulduğunda öndeki adamlardan biri, "Kaçırıldınız?" dedi sanki bilmediğim bir şeyi anlatır gibi.

"Haydi be," dedim alayla. "Ben turistik bir geziye çıkarıldım zannetmiştim oysaki, tüh!"

Adam gözlerini devirdi ve önüne döndü.

On dakikanın ardından ise terkedilmiş gibi duran bir fabrikanın önünde durduk. Kapıyı açtım ve çıktım. Arkamızdan da diğer araba durduğunda hızla adamlar inden çıkarak etrafa dağılıp güvenliği sağladılar.

Benimle aynı arabada bulunan adamlardan biri kolumu tuttu ve beni yönlendirdi. Ona ters bir bakış atarak kolumu ondan kurtarıp arkasından ilerledim.

Fabrika ile aynı alanda olan küçük bir yere geldik. İçeriye girdiğimizde buranın küçük bir depo alanı olduğunu anladım. Ortada bir masa ve iki sandalye vardı.

Adamın beni yönlendirmesiyle sandalyelerden birine oturdum. O da kapının hemen yanında suratsız bir şekilde beklemeye başladı. Sanırım Alparslan'ı bekliyorduk. Tabii beni kaçıran o ise.

Bugün buradan ölmeden kurtulursam yarın yine camide tatlı dağıttıracağım Allah'ım. Yemin ederim.

Ortamın ısısının artmasıyla montumu çıkardım ve kolyem ile cropumu düzelttim. Kaçırılmış olmam güzelliğimden ödün vereceğim anlamına gelmiyordu neticede.

"Assolist mi bekliyoruz?" diye söylendim. "Bu kadar beklemeye Bülent Ersoy gelmezse ateşe veririm burayı."

Sözlerimin bitmesiyle kapıda görünen kişi birkaç saniye şaşırmamı sağlarken içimden kötü kadın kahkahaları atmaya başladım.

Bir taşla iki kuş!

"Çağhan Bozoğlu," diye mırıldandım dudaklarım kıvrılırken.

Yeraltında Karacanlardan sonra gelen en güçlü aile Bozoğlulardı ve şuan Tuğrul Bozoğlu'nun 2 numarası tam karşımdaydı. Bu ailenin gerçek yüzünü medyaya nasıl dökerim diye haftalardır düşünüyordum ancak fırsat bile isteye kendisi ayağıma gelmişti.

sinende geçen akşamlarWhere stories live. Discover now