kırk dört - nefret.

5.3K 545 263
                                    

Selamlar aşklarım! Güzel bir bölümle geldim bence. Keyifli okumalar. Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın! Sizleri seviyorummmm 💚💚💚💚

kırk dördüncü bölüm
[NEFRET]

🗝️






Safir hızla önüme atlayarak Kılıç'ı etkisiz hale getirdi ve bileklerine kelepçeyi taktı. "Orospu çocuğu," dedi adamı iğrenerek ileriye fırlatırken. Ne yazık ki bu adam, babasıydı. Benim ise tüm çocukluğumun katili.


Depoya saklanan adamlar çıkıp Kılıç'ı bir sandalyeye bağlarken mekanın dışındaki silah sesleri, abilerimin Kılıç'ın yanında getirdiği adamlarını etkisiz hale getirişini kanıtlıyordu.

Gözlerimi Kılıç'tan alamazken silahımı indirdim. O da yalnızca bana bakıyordu. Hastalıklı beyninin emareleri ela gözlerine de yansımıştı. Hastalıkla bakıyordu bana, bedenime değen her bakışı içimi çürütüyordu. Nefret ediyordum ondan. İğreniyordum. İçimdeki nefret öylesine devdi ki yanında küçük kalıyordum. Şuan karşımdaydı. Onu ben öldürmeyecektim ama ona bakmak bile kötü yapıyordu beni.

Kendinizi yerime koyun. Hayatımı mahvetmiş, beni yıllarca taciz etmiş adam karşımdaydı. Ellerim titriyordu. Kalbim sancıyordu. Yeniden bir sinir krizi geçirmek istemesem de zorlanıyordum.

Kapı yeniden açıldı ve içeri abilerim girdi. Kılıç'ı görmeleriyle Cesur ilerledi ve adama, yüzümü buruşturacak kadar sert bir yumruk attı. Bırakın Kılıç'ı, sandalyesi bile buna dayanamazken yere yuvarlandı. "Piç kusuru!" diye bağıran abim, Kılıç'ı ensesinden tutup defalarca yüzünü yere vurdu. Çağhan ve Canberk de kendilerini zor tutuyor olsalar da Cesur'a nazaran daha sakin kalabilmişlerdi.

Canberk geldi ve elini sırtıma koyarak sıvazladı. Çağhan ise saçlarıma bir öpücük bıraktı. "Neler hissettiğini biliyorum," diye fısıldadı kulağıma. "İyi gelir mi bilmiyorum ama... Sen bu hayatta tanıdığım en güçlü kadınsın. Bunu unutma."

Herhangi bir cevap vermedim. Öylece balımın Kılıç'ı dövmesini izledim. O adamın bedeninden akan kandan iğrendim, abimin dövmek için de olsa tenine değen elinden iğrendim, bastığı zeminden, soluduğu havadan... Dayak yerken bile gözlerini bir saniye olsun üstümden ayırmayışından iğrendim.

Utandım. Çok utandım. Onun bana bakması bile utandırdı beni. Biliyordum, ben hiçbir zaman bu hikayede suçlu taraf olmamıştım. Utanması gereken ben değil, pis zihniyetlerdi bunun farkındaydım fakat benim bedenime yıllarca izinsiz dokunarak kendini tatmin eden şerefsiz karşımdaydı. Yanımda abilerim vardı. Untanıyordum işte. Bunun izahını yapamazdım. Nedeni yoktu, sebebi yoktu, utanıyordum.

Gerek bu konu, gerek çocukken yaşadığım istismarlar söz konusu olduğunda babamdan ve abilerimden çekindiğimi farketmiştim bir süre önce. Sonrasında birçok kişiden çekindiğimi anladım. Bunu araştırdığımda taciz gibi travmatik bir durum yaşayan kadınların bu tür bir hisse kapılmalarının normal olduğunu öğrendim.

Tek olmadığım için sevinmedim, aksine bu tür iğrençliklerin zulmüne uğrayıp yine utananın kadın olmasından dolayı üzüldüm. Çok üzüldüm. Ama içimden de atamadım o hissi.

Sadece... Sadece Alparslan'dan utanmadığımı farkettim. Babam, babamdı. Abilerim, abilerimdi. Ama Alparslan benim hayatımdaki erkekti. Onunla aramdaki bağ, diğerlerinden farklıydı. Aramızda kan bağı yoktu ve toplumun dayattığı bazı şeyler bizim için geçerli değil gibiydi.

sinende geçen akşamlarWhere stories live. Discover now