42. BÖLÜM

15.9K 833 105
                                    

### iyi geceler arkadaşlar. Bölüm geç geldi farkındayım ama kusura bakmayın lütfen. Elimden geldiğince hızlı olmaya çalışıyorum. Birazcık esneklik gösterin artık bana 😙😙 ilham perilerim uzakta uzun zamandır. Kelimelerle aram iyi değil o yüzden. Bir türlü toparlayıpta kelimeleri bir araya getiremiyorum. Umarım severek ve beğenerek okuyacağınız bir bölüm olur. İyi okumalar. 😙😙😙 ###





Yorgunlukla kabanımı giyerken, bir yandan da Seda'yı dinliyordum. Yavuz ile sorunlarını hala çözememişlerdi. Ve Seda da bu dil olduğu sürece çözmeleri de zor görünüyordu. Herkes farklıydı işte. Seda zamanında yara aldığı için şimdi ne olursa olsun güvenemiyordu. Güvenmek istiyordu aslında ama her zaman geçmişin korkusu, kalbinin bir köşesinde durunca bu dışarıya hırçınlaşarak vuruyordu. Ve kendini seveni de kırıyordu. Acıyordum doğrusu Yavuz'a. Seda'yı sevmek zor işti.

Düşüncelerime gülüp çantamı doldurmaya başladım bu sefer. Seda hala konuşuyordu ama. Her zaman şikayet ettiği ve anlattığı şeylerdi. Sanırım bu sefer sessiz kalmasam iyi olacaktı. Git gide batıyordu, git gide çöküyordu. Bunu gördüğüm halde sessiz kaldığım yeterdi. Hep kendileri halletsinler diye aralarına çok girmemeye özen göstermiştim. Ama bu gidişle çok büyük hatalar yapacaklardı. Her şeyimi hazır ettikten sonra karşısına geçip, sözünü kestim.

"Seda her zaman anlattığın şeyleri dinlemekten sıkıldım." Biraz sert mi olmuştu?

"Hata yapıyorsun. Ve bunu bildiğin halde de yapmaya devam ediyorsun. Bak güvensizliğini anlıyorum, sana hakta veriyorum. Ama böyle olmaz. Yavuz'u çok uzun zamandan beri tanıyoruz. Uzun zamandan beri de bir şeyler yaşıyorsunuz. Yavuz'a güvenmek istiyorsun. Bunu artık kabullensen, ikiniz içinde iyi olmayacak mı?" omuzları çöktü. Kendini umutsuz bir vaka olarak gördüğüne emindim. Yanına oturdum hemen.

"O şans vermeyi hak eden biri. Geçmişe tıkılıp kalma. Güvensizliğin ne demek olduğunu en iyi ben biliyorum. Kimseye güvenmeden büyüdüm. Ama bak, birine şans verdim ve hiçte pişman değilim bundan. Ki ben Ali'ye şans verirken tanımıyordum bile. Oysa sen Yavuz'u çok iyi tanıyorsun. O yüzden artık kendine çeki düzen ver Seda. Sürekli Yavuz'u iterken, onu kırarken sana hiçbir şey olmamış gibi gelmesini bekleme. Seni seviyor ve yaptıklarından dolayı kırılıyor. Artık biraz alttan almanın vakti geldi." Sözlerimi tasdiklercesine kafamı salladım. Daha da çok çökmüştü sanki omuzları. Yapacak bir şey yoktu ama. Bir iki yere Yavuz'u alttan alsa orta yolu bulacaklardı. Ama hem Yavuz'u kırıp, hem de haklıymış gibi üste çıkmaya çalışırsa daha çok yaralanırdı. Seda normalde zeki bir insandı aslında. Nasıl böyle dengesiz olup çıkmıştı ki?

Yanağını usulca öpüp yanından kalktım. Gidip dinlenmek istiyordum artık.

"Zamanı geri alamazsın ve zaman çok hızlı akıp gidiyor. Daha fazla pişmanlıklar yaşamadan aklını başına al." daha fazla bir şey demeden odadan çıktım. Biraz da tek başına düşünse iyi olacaktı. Her bir sözümün haklı olduğunu çok iyi biliyordu. Acı verense kendinin haklı bulmasıydı zaten. O da adım atmak istiyordu, o da güvenmek istiyordu. Ama dediğim gibi bu istek onu hırçınlaştırıyordu. Çünkü hala geçmişte ki acısında takılıp kalmıştı. Şimdi tekrar güvenip, tekrar kırılacağını düşünüyordu. Zaman bunları yaşamak için çok fazla hızlıydı. Biz birçok şeyi kaçırırken, hiçbir ucundan tutamıyorduk. Bu da en büyük pişmanlıkları yaşamamıza sebep oluyordu.

Kendi pişmanlıklarımın acısını biran kalbimde hissedince hızlanmaya başladım. Onları düşünecek kadar güçlü hissetmiyordum şu anda. Kaldıracak kadar kendimde de değildim. Ali'yi düşündüm. İki gündür görüşmüyorduk ve fazlasıyla da özlemiştim. Günlerdir hastane de canım çıkmıştı. Biran olsun derin bir nefes alamamıştım. Nöbet bitiminin sabahında bile ameliyata girmiştim. Çok fazla olay oluyordu. Bize de fazladan mesai düşüyordu işte.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUWhere stories live. Discover now