2. BÖLÜM

25.4K 1.2K 123
                                    

  Hasta dosyalarımı toplamıştım ki içeri gülerek Seda girdi. Onun bu neşeli haliyle bende gülmeye başladım. bu gülümsemeye de bugün gerçekten ihtiyacım vardı.

"Eşyalarımı sabah çıkmadan topladım akşam gelip alsam sorun olur mu?" yalandan üzülerek kalemlerimi önlüğümün cebine yerleştirdim. Umarım fazlasıyla yoğun bir gün geçirirdim. Tabi ki de insanların hastalanıp, yaralanmalarını istemezdim. Ama onlarla ilgilenmek bana terapi gibi geliyordu.

"Ne bu acele ve sevinç? Benden kurtulduğun için heyecanlısın her halde?" o da benim gibi yalandan, heyecanlanınca gülmeden edemedim.

"Sonunda diye göbek attım sen yokken." sözlerine daha çok gülerek dosyalarımı elime aldım ve yanına gittim.

"Akşama bizimkilerle yemek yiyeceğiz. Uzun zamandır görüşmüyorduk biliyorsun. O yüzden mutluyum. Akşam da Yaseminle birlikte gelip alırım eşyalarımı dedim. Seni görmek istediğini söyleyip duruyordu." Seda'nın ailesi bizimkinden daha genişti. Üç tane erkek bir tane de kız kardeşi vardı. Ama hepsi de ayrı ayrı yerlerde olduğu için nadir bir araya gelip görüşebiliyorlardı.

"Ne zaman istersen o zaman gelebilirsin. Orası da senin bir evin sayılır unutma. Akşam Yaseminle birlikte bizde kalın hatta. Yemekten sonra gelirsiniz." kafasını uysalca salladığında odadan dışarı çıkarak yürümeye başladık. Hemşireler günaydın diyerek yanımızdan geçip gidiyorlardı. Bazı hastalar etrafta dolanırken, bazı hasta yakınları da hastaları için dua ederek bekliyordu. Korkulu bekleyişler. Düşüncelerimin saptığı yönü fark edince Seda'ya döndüm.

"Beni yanlış anlamadın değil mi? Seni evden kovmuş gibi görünmek istemem. Sen kırmak isteyeceğim en son insan bile değilsin. Biliyorsun." boyunun verdiği avantajla elini omzuma attı. Boyumu takıntı yapmamayı öğreneli uzun yıllar olmuştu. Fiziksel olarak tamamen annemin kopyasıydım. Bununla gurur duymaktan başka yapacağım bir şey yoktu.

"Gerçekten evden kovmuş olsan bile arsızın tekiyim ben anlamam ki!" bu doğal haline ikimizde gülüşmeye başladık. Beni güldüren nadir insanlardan biriydi zaten.

"Ama merak etme öyle anlamadım. Ayaklarının üstünde durmak istemen çok güzel bir şey. Bunun için sana darılacak değilim. Aksine bu konu da seni desteklerim. Senin her zaman yanında olurum." minnetle gülümsedim.

"İyi ki varsın." cebimde ki çağrı cihazının çalmasıyla konuşmaya fırsatı olmamıştı. Bense "Görüşürüz." dedikten sonra koşarak yanından ayrılmıştım. Acil kapısına doğru koşarken Emre ile Aslı da koşarak yanıma gelmişti. Büyük bir vaka vardı anlaşılan. Köşeyi dönmüştüm ki sertçe birine çarpmamla elimde unuttuğum dosyalar etrafa dağılmış, bende yere kapaklanmıştım. Bugün de sakarlığım üstündeydi demek ki! Çok oyalanmadan hızla yerden kalkıp resepsiyon da ki Büşra’ya bağırmaya başladım.

"Büşra dosyaları toplayıp odama götür." dedikten sonra çarptığım kişiyi umursamadan acile koşmaya devam ettim. Birinin hayatı söz konusuyken nezaket kurallarına uyacak vaktim yoktu. Emre ile Aslı'nın yanına gittiğimde ambulans görevlileri de hastaları çıkarıyordu. Hızla bir hastanın yanına giderek sedyenin yanında acil servise doğru koşmaya başladık. Bir yandan da ATT görevlisinin anlattıklarını dinleyerek kafamda yapılması gerekenleri oluşturuyordum.

"Hasta 54 yaşında. Kullandığı araç başka bir araca çarparak takla atmış. Sarsılmadan dolayı beyin travması olabilir. Ayrıca göğüs kafesinde zedelenme ve diz kapaklarında yırtılma var. Bilinç kapalı, nabız 30, tansiyonu da 80'e 45. Ve nabız gittikçe düşüyor."

"Hemen tomografi ve perfüzyon MR istiyorum. Ayrıca batın travması için abdonimal ultrasonografisi yapın. Dizi içinde ortopedi uzmanını çağırın." acil servise girer girmez herkes bir yere koşturmaya başlamıştı. Hastanın kıyafetlerini çıkararak dediğim tetkikleri yapmak için hazırlamaya başlamıştık. Tekrardan değerlerine baktığım zaman iyice düştüğünü gördüm ve hırsla bağırmaya başladım.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin