11. BÖLÜM

18.6K 1K 12
                                    


Bütün iştahım kaçmış bir şekilde kendimi koltuklardan birine attım. Üstümü bile doğru düzgün değiştirememiştim. Ali'nin sözleri kulağımda yankılanıyordu çünkü. İnatçı bakışları, net tavrı, keskin sözleri... Doğru söylediğini biliyordum çünkü. Hakta veriyordum ama uygulamaya gelince bütün bildiklerim, bütün hak verdiklerim aklımdan uçuşup gidiyordu. Hep kendimi, ailem için ayakta duracağım diye kandırıp durmuştum. Ben ayakta falan durmuyordum. Sadece kendimi kandırıyordum. Etrafımı susturmaya çalışıyordum. Sadece oyalanıyordum. Ve gerçekleri erteliyordum. Böyle olmazdı. Olmamalıydı. Böyle hiçbir yere varamazdım zaten. Kendimi kandırmakla, elime bir şey geçmeyecekti sonuçta. 

Usulca etrafa baktım. Her taraf anılarımla doluydu. Canlanıverdi gözümün önünde anılar. Ve araya onun sözleri girdi. Kendin içinde cesur ol demişti. Bu evdeki anılarımdan bile korkarak kaçmaya çalışmıştım. Kaçamazdım. Dediği doğruydu. Madem artık hayatta tek kalmıştım savaşmayı öğrenmem gerekti. Acımın beni esir almasına izin veremezdim. Beni güçsüzleştirip, yıkmasına izin veremezdim. Evet ailem bana gerçek hayatı öğretmemişti, savaşmayı, ayakta durmayı öğretmemişti. Ama bundan sonra öğrenmeyeceğim anlamına gelmiyordu bu. Buna sığınarak yıkılmam anlamına gelmiyordu.

İçimde ki ufak olan umut tohumu daha da büyüdü. Bu hayatta kalmak için kendi acılarıma karşı ilk önce cesur olacaktım. İlk önce kendi benliğimi oluşturacaktım. Ben ilk önce kendime karşı cesur olacaktım.
Güvenmediğim adamın aklıma başıma getirmesi çok ironiydi. Onun olduğu kişi korkutucu olsa da bir şeyi fark etmiştim. O gerçekçiydi. Ve bana gösterdiği gerçeklere de oldukça minnettardım. Bu zayıflıkla böyle büyük bir yükün altından kalkamazdım. Kendi kendimi kandırmaya çalışacağıma kendi kendimi cesaretlendirmem gerekti. Bir şeyi istiyorsan onun için çok uğraşmalısın Şule. Bunu biliyorsun. Ve öyle de yapacaksın.

Daha kararlı bir şekilde odama çıktım. Belki kâbuslarım beni hiç bırakmayacaktı, belki birçok kere yalnızlıkla başa çıkacaktım, anılar hep peşimde olacaktı ama bu sefer hemen pes etmeyecektim. Bunların hepsinin yok olmasını istiyorsam hemen bu işi çözmem gerekti.

Üstümü değiştirirken duvarda ki fotoğraf dikkatimi çekti. Annemin bana gülerek sarıldığı bir fotopraffotoYine öylece güldüm.

"Artık daha güçlü olacağım anne. Artık kaçmayacağım."



*************************


Uykusuz ve yoğun bir geceden sonra nihayet hastaneden çıkabiliyordum. Baş hekim izin aldığım zamanlara inat üst üste iki gün nöbet yazmıştı. Birde saatlerce süren ameliyatlara girmek zorunda kalmıştım. Nöbetlere alışkın olsam da bünyem bir süre sonra pes ediyordu. Nöbetimin ikinci gecesini de geride bıraktığım için sabah çıkıyordum hastaneden. Güzel bir uyku çekmem gerekti. Akşam tekrar hastaneye gelip yarın mesai bitimine kadar çıkmayacaktım çünkü. Her şey sağlık için diye kendimi gazlayıp odamdan dışarı çıktım. Bu halime de kendim gülmeden edemedim.

"Seni güldüren ne böyle?" hastanenin en meraklısı da gelmişti. Bu kadar yorgunluğa, çekmek zorunda mıydım sahiden? El mecbur gülerek bakışlarımı Emre'ye çevirdim.

"Yeni mi geldin hastaneye?" kafasını olumlu anlamda sallayarak benimle birlikte çıkışa doğru yürümeye başladı.

"Birazdan hastalarımın muayenesi başlayacak. Ama önceden seni göreyim dedim."

“Eve gidiyorum bende. Ölüyorum yorgunluktan. Biraz dinlenip akşam geri geleceğim." havalar iyice soğumaya başladığından üstüme daha kalın bir şey giymiştim bugün. Fazla üşüyen biriydim ben.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin