58. BÖLÜM

14.8K 813 113
                                    


## İYİ OKUMALAR arkadaşlar 😇😇 ##








İnce deftere sıkıca sarılmış, denizi dinliyordum. Huşu ile suyun kayalara çarpma sesinin, kalbimi ferahlatmasını umuyordum. Ama işe yaramıyordu. Kelimeler beynimde çınlıyordu. Her şey büyük bir yük gibi üzerime binmişti sanki. Kaldıramamıştım bu sefer. Çok fazla ağır gelmişti. Bütün iyi tarafı, bütün mutluluğumu, bütün özlememi mi, bütün umudumu alıp götürmüştü. Çok güvendiğim insanların bile ruhu benden uzaklaşmıştı. Ailemin ruhu da bedenleri gibi benden kopmuştu.
Ali’nin söylediklerinden daha fazlası vardı bu defterde. Yıllarca saklandıkları gerçeklerden daha büyük vicdan azapları vardı. Babamın o kadını bile isteye öldürdüğü gibi, ya da bunu aklına sokanın annem olması gibi. Aşk bu kadar mı gözlerini kör etmişti? Bu kadar cani olacak kadar mı kendilerini kaybetmişlerdi? Yıllarca insanlar için savaşan babam, bütün iyiliklerimi oluşturan annem nasıl böyle şeyler yapabilmişlerdi? Nasıl hamile bir kadına bilerek zarar verirlerdi? Hem de bu şekilde!
Bir kere daha nefesim kesilirken yerimden kalkıp terasa çıktım. Annemin bütün hayatı yazıyordu bu defterde. Aileleri, büyüdükleri şehri, yetişme tarzları, değişimleri, adı aşk olan yaşadığı hayatları… Ben buna inanmıyordum. Benim her zaman özenerek baktığım şey aşk olamazdı. Bu kadar yalana ve günaha bulanmışken olamazdı. Ben içimde Ali’yi tatmışken bu yaptıkları aşktan ayrı bir şeydi.
Kapının açılma sesini duyunca gözlerimi usulca kapattım. Kimseyi görmek istemiyordum aslında. Kimsenin tesellilerini çekemezdim. Günlerce Ali’ye yalancı derken aslında baştan aşağı yalana batmış benken kaldıramazdım.

“Defteri okudun mu?” Alaz’ın sesini duymamla gözlerimi açtım. Yanımda ki sandalyeye oturmuştu. Elinde de tepsi vardı. Bana bir şeyler yedirmekten ne zaman vazgeçeceklerdi acaba?

“Bir şey yemek istemiyorum. Boşuna dil dökme.” Elindekileri önüme koydu.

“Olanlara hıncını bebeklerden çıkarma Şule. Sen bu kadar merhametsiz olma.” İç çektim ve bakışlarımı kaçırdım.

“Küçükken annem bizimle hiç ilgilenmezdi. Acıktık mı susadık mı ağladık mı, hiç umurunda olmazdık. Ben daha küçük bir çocukken Arya’ya anne ve babalık yaptım. Beşiğinde boğulacak gibi ağlarken ben susturmaya çalıştım. Ben karnını doyurdum. Oysa ki ben bile daha yeni öğrenmiştim kendi başıma yemek yemeği. Sonrasında biraz aklım ermeye başladığında, nefes aldığım her saniye annemden nefret etmeye başladım. Bize bir kere annelik yapmazken cemiyetine odaklanıp, sokak çocuklarına yardımda bulunup dururdu. Sırf gösteriş için. O yüzden iki kardeş birbirimize tutunarak büyüdük. Ama hep anne ve babamızdan nefret ettik. Geçmiş bedellerini hep bize ödettiler. Kendi cezalarını bize çektirdiler. Arya’yı korumayı becersem de kendimi koruyamamıştım. Beni gün geçtikçe değiştirmelerini, kendileri gibi yapmalarını engelleyememiştim. Benliğimi çalmalarına izin verdim ve kendi bebeğime sebep oldum ben Şule. Ona sahip çıkamadım.” Son sözünden sonra uzunca sustu. Bana bunları şimdi neden anlatıyordu ki peki? Onun olayı ile benim olayım çok farklıydı. Biz çok farklıydık.

“Sen benim gibi olma Şule. Bebeklerine sahip çık. Onları en çok sen koru. Ailenin, Ali’nin hatalarını, yanlışlarını onlara ödetme. Onlar en masumları. Sırf Ali yalanlar söyledi diye senin canın olmadığı anlamına gelmez. Onların hiçbir suçu yok ki. Senin bebeklerin onlar. Pişmanlığı kaybettikten sonra anlama. Onlar senden gittiği zaman sen mutlu olmayacaksın. Her gece pişmanlıklarla uyuyakalacaksın, her gece rüyana girecek, her gece uykuların pişmanlıklarla bölünecek… Ali’ye kızgınsın tamam, ailene ve geçmişine de kızgınsın, kız onu da anlarım ama onların bir suçu yokken sadece onlara eziyet etmene hak vermem. İçinde hayat buluyorlar, sana tutunmuşlar. Hissetmiyor musun onları?” bir elim usulca karnıma gitti. Üç tane can büyüyordu orada. Üç tane can sıkı sıkı bana tutunmuşlardı.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin