29. BÖLÜM

14.6K 1K 173
                                    

## ÖNEMLİ BİR NOT!!! ##

     İyi geceler arkadaşlar. Bu hafta fark ettiğim bir şeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Başka hikayemi düzeltmek isterken yanlışlıkla Dürüst Yalancı'ya bölüm ekleyip kaldırmak zorunda kaldım. Bundan dolayı o kadar çok mesaj aldım ki neden açılmıyor bölüm diye. Ve bu durum açıkcası çok hoşuma gitti. Gizli bir çok okuyucum varmış demek ki! Belirli birkaç kişi dışında düzenli takip eden kişi yok sanıyordum. Lütfen arkadaşlar gizli kalmayın. Bana yorum yapmasanız bile vote de destek olun. Sizin desteklerinizle gün geçtikçe büyüye biliriz. Okuduktan sonra votelemek bu kadar zor olmamalı. Lütfen her zaman yanımda olduğunuzu gösterin. Desteklerinizle daha da kuvvetlenirim ben. Okuyucularım benim için gerçekten çok değerli. Güzel bir aile olabiliriz bu platformda. Eğer bu notu sonuna kadar okuduysanız ve gerçekten yanımda olmak isteyen olursa yoruma nokta da olsa koysunlar. Beni ve hikayemi takip edenleri tanımak istiyorum. 😌😌😌 sizleri seviyorum. İyi okumalar 😙😙 Bu bölüm Ali Yalman'ın ağzından okuyacağız. Merakla bekleyenler size gelsin bu bölüm 😉😉😉 ##







Sıkıntıyla çalışma odasına geçtiğimde ilk defa işlerimin olmamasına sinir olmuştum. Yapacak hiçbir işim yoktu. İlgilenmem gereken dosya ya da ihalede. Üstelik pazar günüydü. Bacaklarımı uzatıp, maç izleme fırsatım varken ben Kızılın dışarı çıkmasına takmış, kendime iş arıyordum. Etrafı tehlikelerle örülüyken dışarı çıkması sinirlerimi bozsa da ona hapis hayatı da yaşatamazdım. İhtiyaçları olacaktı ve eninde sonunda çıkması gerekecekti. Nereye kadar engelleyebilirdim ki?
Daha fazla durmadan Cemal’in numarasını tuşladım. Onun alayını çekemeyecektim şimdi.

“Buyur abi?”

“Ne âlemdesiniz? Bir sıkıntı var mı?” en yakın adamım olsa da sesimi sert tutmaya özen gösterdim. Arada ki o sınır her zaman korunmalıydı. İşini ciddiye alması için bana saygı duymalıydı. Hatayı ya da ihaneti kabul edemezdim. Hele de bu dönemlerde hiç edemezdim.

“Bir sıkıntı yok abi. Daha yeni alışveriş merkezine geldik. Şimdi kuyumcuya girdi.” İstem dışı kaşlarım çatıldı. Ne işi vardı acaba kuyumcuda? Mücevher falan mı satacaktı yoksa? Verdiğim kartı kabul etmek yerine böyle bir şey yapıyorsa benden ciddi anlamda çekeceği vardı. Karımdı. Ne diye gurur, inat yapıyordu ki?

“Bir şeyler mi satıyor?”

“Özel diyerek beni istemedi abi. Kapıda bekliyorum ben. Adamla bir şeyler konuşuyorlar. Satış gibi durmuyor ama. Gördüğüm kadarı ile Şule Hanım bir şeyler anlatıyor, adamda kağıda yazıyor. Galiba bir şeyler sipariş veriyor.” Kafamdan bir ton şey geçse de ona sormadan asıl cevabı öğrenemezdim. Eve gelince öğrenirdim ne haltlar karıştırdığını zaten.

“Tamam. Çok dikkatli olun. Size emanet ettiğim şey çok değerli. Ona göre!”

“Tamam abi. Sen merek etme. Çocuklar merkezi sarmış durumdalar zaten.” daha fazla bir şey demeden telefonu kapatıp tekrardan salona geçtim. Bu kafayla kendime iş çıkarsam da bir şey yapamayacağımı bildiğim için en iyisi televizyondu. Peşine takılıp Şule’yi sinir etmek vardı ama açıkça istemediğini söylemişti. Fazla utandırmanın âlemi yoktu.
Koltukta iyice yaklaşıp spor haberlerini açtım. Uzun zamandır takip edemiyordum maçları da. Boş zamanların en iyi alternatifiydi benim için. Abimle de sık sık oynardık küçükken. Oğlan çocuklarıydık. Topu doğuştan seviyorduk. Gözümün önüne Ethem babayla maçlarımız gelince televizyonun sesini biraz daha açtım. Eskiye gitmek çokta iyi değildi. Zorla da olsa kendimi haberlere vermiştim ki gündemden son dakika haberi altta geçince bütün düşünceler beynime üşüşüp durdu. Terör olayından bahsediyorlardı. İçim iyice sıkıntıyla dolmuştu. Dışarıda hiç güvenli değildi Şule. Bu kadar alışveriş yeter. Hızla tekrardan Cemali aradım. Gitmelerin ardından üç saat geçmişti.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin