27. BÖLÜM

17.8K 1K 138
                                    


 ## Evet bir hafta gecikmeden sonra bölümümüz geldi. Umarım beğenerek okursunuz arkadaşlar. Lütfen okuyanlar yorum yapıp ve votelemeden geçmesinler. Sizin desteğinize çok ihtiyacım var. İyi okumalar. 😉😉 ve 18 Mart Çanakkale Zaferi kutlu olsun. Allah tüm şehitlerimize rahmetini sunsun inşallah. ❤❤##






Hızlı hızlı atıştırırken bir yandan da konuşmaya başladım.

"Bu gece nöbetim var. Cumartesi sabahı anca görüşürüz." Çayımdan bir yudum aldıktan sonra zeytini ağzıma attım. Evin uzaklığından ben zarar görüyordum. Doğru düzgün kahvaltımı bile yapamıyordum.

"Niye cumartesi? Bugün perşembe iki gün mü nöbetin?" kafamı usulca sallayıp masadan kalktım. Sandalyede ki kabanımı giyerken çatık kaşlarıyla bana baktı. Nöbetlere kalmamdan nefret ediyordu. Ama elimden gelen bir şey yoktu. Ben bir doktordum.

"Seda benim yerime nöbetimi almıştı bu gece onun yerine tutacağım yarın gece de benim asıl nöbetim. O yüzden iki gün üst üste." Homurdanıp benimle birlikte ayağa kalktı. Alıştığım için bu hallerine görmezden gelmek kolay olmuştu. Her şeye homurdanıp, sinirleniyordu. Bu onun normal tepkileriydi artık.

"Arkadaşın da dönüşümsüz alamamış mı? Bir de yakın arkadaşın olacak!"

"Ali saçmalama. Karşılıksız olacak bir şey değil bu." Yüzünü buruşturunca gülüp çantamı aldım ve

"Hadi görüşürüz." Deyip yanından hızla ayrıldım.

"Dikkatli ol." elimi sallayarak dışarı çıktım. Ocağın ikinci haftasındaydık ve havalar daha da çok soğuk olmuştu. Kar arada çok fena bastırsa da şu anda yağmıyordu Allahtan. Cemal'in açtığı kapıdan girip ellerimi ovuşturdum. Arabamı özlemiştim. Zorla para biriktirerek almıştım. Babamlar başta karşı çıksalar da bir şekilde ikna etmiştim. Hem hastane hem okul git gel bir süre sonra zor olmuştu çünkü. Azıcık annemin katkılarıyla da ufak bir şey almıştım. O da silahlara kurban gitmişti zaten. O günü hatırlamamla soğuktan bağımsız olarak titreyiverdim. Kendime işkence etmenin sırası değildi şu anda.

Cemal arabaya bindikten sonra hızlıca yola koyulmuştuk. Evden üç araba ile çıkıyorduk ama sonradan onlar ortadan kayboluyorlardı. Gizleniyorlardı sanırım. En iyisini de yapıyorlardı. Başbakan gibi korumalarla gezmek çok saçmaydı.

"Nasılsın Cemal?"

"Teşekkür ederim efendim." Konuşmak istemediği bana sormamasından belliydi. Umursamadım. Bugün konuşmak istiyordum. Sebepsizce bir enerji vardı içimde.

"Bana sorduğun için de ben teşekkür ederim. Çok iyiyim bugün." Gözlerimiz dikiz aynasından kesişti. Ama sesini çıkarmadan önüne döndü. Birkaç kelime konuşturacaktım seni Çakma Ali!

"Bugün hava çok güzel değil mi? İnsanın sahilde yürüyesi geliyor. Ama sen çok meşgulsün tabi yürüyüşe vaktin yoktur." Hiçbir tepki vermedi tabi ki de. Aklıma gelen şeyle kendi kendime kıkırdadım.

"Ali seninle konuşmaya çalıştığımı görse çok fena kızardı bana kesin." Tekrardan kıkırdadığımda dikiz aynasından bana bakmıştı.

"Yol çok uzun ve saatler süren bu yolda çok sıkılıyorum Cemal. O kadar zaman geçti artık yabancı da sayılmayız. Müzik falan da dinlemiyoruz zaten." bir süre cevap vermedi sonra da usulca bir tuşa basıp arabayı müzik sesiyle doldurdu. Güldüm bunu yapmasına. Benle iki çift konuşmaktansa müzik açmayı tercih etmişti. Gerçekten Ali'ye benziyordu.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUWhere stories live. Discover now