22. BÖLÜM

16.7K 936 130
                                    


## Yorum yorum yorum... Yorum istiyorum artık. Okuyup beğendiyseniz ufakta olsa bir yorum yapın. Lütfen! ##

               

Duyduğum uluma ile kafamı Ali’nin göğsünden kaldırıp arkama döndüm. Haydut ileride topallıyordu. Gözlerimden daha çok yaşlar akarken bağırmaya başladım.

“Gelme oğlum. Kal olduğun yerde.” Haydut sesimi duyunca daha çok zorlanıp yanıma gelmeye başladı. Her saniye uluması artıyordu. Vurulmuştu benim tek dostum.

“Haydut gelme!” sesimi sert tutmaya çalışsam da beceremiyordum. Lanet olsun olmuyordu. Yanımdan hızla kurşun geçtiğini fark edince tekrardan bir çığlık koy vermiştim ve Haydut bunu duyunca daha da hızlandı ve göğsüne yediği kurşunla inleyerek yere yığıldı.

“Haydut!” hızla Ali’nin kolundan çıkmaya çalışsam da beni daha da sıktı.

“Bırak beni!” gözlerimden deli gibi yaşlar akarken Ali gibi birine güç yetiremiyordum. Daha çok çırpındım. Tek arkadaşım, bu hayatta bana kalan tek şey karşımda acı çekiyordu. O uğursuz silah sesleri hala devam ederken Haydut’un acı dolu uluması kulağıma dolmuştu.

“Haydut vuruldu. Bırak beni Ali!” duymadı.  Çırpındım, bağırdım ama yine duyuramamıştım sesimi. Yine karşımda en değer verdiğim biri can çekişirken ben elim kolum bağlı acizce ağlamıştım. Ölüyordu. Ailemden kalan tek şey ölüyordu. Elimden yine bir şey gelmiyordu. Ağladım. Yalvardım Ali’ye. Bırakmadı beni.

“Ali ölüyor. Ali ne olur bırak!” duymadı beni. Sadece kollarında sımsıkı tuttu. Haydut’un gözleri gözlerime değdi. Yarı baygındı. Yaşıyordu ama çok fazla yarası vardı. Dua etmeye başladım. Onu da elimden almasınlar diye dua etmeye başladım.

“Sabret oğlum. Kurtaracağım seni.” Anlamış gibi tekrardan uludu. Zorla da olsa güldüm. Elimden bir bir her şey gidiyordu. Acı çeke çeke… Canice ölüyorlardı!

“Bitti.” Ali’nin kulağıma fısıldamasıyla hızla kollarından çıkıp Haydut’un yanına gittim. Zor nefes alıyordu. Başını okşadım. Her tarafı kan olmuştu.

“Oğlum ben geldim.” Fısıltımla uludu. Gözümden akan bir damla yaş, onun acıdan akan yaşlarına karıştı. Acıyla tekrar uludu ve gözlerini tamamen kapattı. Hayır hayır! O da beni bırakamazdı. O da gidemezdi.

“Haydut!” fısıltı gibi çıkmıştı sesim. Tamamen sesi kesilmişti. Daha çok bağırdım.

“Haydut! Kalk oğlum. Haydut bırakma beni. Kalk. Kalk dedim sana Haydut.” Açmıyordu gözlerini. Ölüyordu. Gözyaşlarını kuruladım. Hastaneye gitmesi gerekti. Gözyaşları içinde Ali’ye döndüm. Arkamdaydı.

“Ali doktora götürelim. Kurtarsınlar onu. Kurşunu çıkarsınlar.” Tekrardan beni kollarına aldı. Vurdum göğsüne. Beni oyalıyordu. Onu iyileştirmeme izin vermiyordu. Bu sefer olmazdı. Öylece elimden kayıp gitmesine izin veremezdim. Bağırarak çırpındım kollarında ve sonunda kurtulduğumda boynumda ki atkıyı çıkarıp kanın olduğu yere bastırdım. Nefes alması gerekti. Geri dönmeliydi bana. Tekrar yalvardım Ali’ye.

“Ali ne olursun doktora götürelim. Ölmesine izin verme. Lütfen!” kıpırdamadı yerinden. Nasıl yardım edeceğimi bilmiyordum ki Haydut’a. Köpeklerin yarası nasıl kapatılırdı bilmiyordum. Bağırdım bu sefer.

“Lütfen diyorum sana. Lanet olsun lütfen bir kere de acımasız olma.” Yanıma çöküp kollarına aldı ve fısıldamaya başladı.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin