32. BÖLÜM

17.8K 945 44
                                    

## merhaba arkadaşlar. Erkenden bölümü getirdim. Umarım beğenerek okursunuz. Yorumlarınızı bekliyorum 😇😇 ve Miraç Kandiliniz mübarek olsun. Dua ile kalın 🙏🙏🙏 ##




Ali’nin cansız bedenine bakarken şok içinde yere çöktüm.
Hayır, hayır, hayır… O da gidemezdi. Onu alamazlardı benden. Sözü vardı bana. Beni bırakmayacağına söz vermişti. Beni yalnız bırakamaz. O da gidemez.


“Ali!” diye fısıldadığımda hiç tepki vermedi. Şok içinde yüzüne bakıyordum.


“Ali kalk!” yine tepki vermedi.

“Ali ne olur kalk. Bırakma beni.” Yine cevap vermemişti. Omzundan sarsmaya başladım. Beni bırakamazdı.


“Kalk dedim sana kalk.” Gözyaşlarım görüşümü bulanıklaştırırken Ali’yi sarsmaya devam ettim.

“Beni bırakamazsın. Söz verdin bana. Kalk!” inleme sesi gelince hızla gözlerimi kuruladım. Gözlerini sımsıkı yumarak inliyordu. Yaşıyordu. Allah’ım yaşıyordu.

“Aç gözlerini Ali. Hadi!” gözlerini kırpıştırmaya başladığında elimi telefona götürdüm. Hala inliyordu. En başta ambulansı aramam gerekti. İlk müdahaleyi yapmalıydım hatta. Salak Şule. Doktorsun sen.

“Ambulansı arıyorum. Kapatma gözlerini. Ne olur Ali.” Tekrar gözleri kapandığında elimdeki telefon yere düştü. Düşünemiyordum. Ne yapılması gerektiğini hatırlamıyorum. Gözyaşlarım tekrardan akarken yalvarmaya başladım.


“Ali ne olur kalk. Ali lütfen beni bırakma.” Sadece inliyordu. Yaşıyordu ama ben hiçbir şey yapamıyordum.

“Fena acıtıyor bu lanet şey.” Zorla konuştuğunda bakışlarımı ona çevirdim.

“Sen yorma kendini Ali. Ben şimdi ambulans çağıracağım. Lütfen ölme.” İnleme arası gülerek elini cebine attı ve parçalanmış telefonu çıkardı. Gözlerimde ki yaşları silerek Ali’ye baştan aşağı baktım. Hiçbir yerinde kan izi yoktu. Hiçbir yeri kanamıyordu.


“Ali?”


“Sakin ol güzelim. Telefona geldi kurşun.” dediğinde daha çok ağlayarak yüzünü ellerimin arasına aldım ve dudaklarına yapıştım. Ona bir şey olmamıştı. Ölmemişti. Dudaklarımızın arasına gözyaşlarım karışsa da öpüşüme devam ettim. Yaşıyordu. Allah’ım şükürler olsun sana. Yaşıyordu.
Dudaklarımı çekip gözlerine baktım. Şaşkınlıkla açılmıştı. Umursamadım.

“Yaşıyorsun. Çok şükür.” Ufak bir öpücük daha koyduktan sonra boynuna kolumu sardım. Bütün bedenim titriyordu. Korku bedenime öyle bir yerleşmişti ki kendimi nasıl sakinleştireceğimi bilemiyordum. Bütün ölümler gözümün önüne geldi. Hıçkırmaya başladım. Onu da kaybediyordum. Daha yeni kazanmışken onu da benden alacaklardı. Biraz daha sokuldum ona.

“Ali ne olur sende ölme. Dayanamam Ali. Ne olur ölme.” Hıçkırıklarım devam ederken yerinde doğrulup kollarını sardı. Yaşıyordu. Onun sıcaklığını hissedebiliyordum ama hala çok korkuyordum. Onu alacaklar diye korkuyordum. Elimde bir şey kalmamıştı ki. Daha fazla yıkılacak bir şeyim kalmamıştı. O da olmazsa ne yapardım ben?


“Buradayım güzelim. Bir şey olmadı. Sakin ol.” Fısıltı halinde ki sesine tutundum. Evet buradaydı. Yanımdaydı. Beni bırakmamıştı. Bırakamazdı da.

“Bana sözün var. Bırakamazsın beni.” Diyerek hırçınca omzuna vurdum. Bana bunu yapmaya hakkı yoktu. Bu denli korkutmaya hiç hakkı yoktu.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUWhere stories live. Discover now