10. BÖLÜM

20.6K 1K 32
                                    


Bahçeden içeri girdiğimde Haydut hemen üstüme atladı. Onunla da doğru düzgün ilgilenememiştim ki! Gülerek sevmeye başladığım da hemen havlamaya başladı.

"Oğlum! Sen beni mi özledin oğlum? Yalnız mı kaldın sen?" anlamış gibi havlaması daha da artarken elimde ki çantayı kapının kenarına atarak Haydutla oynamaya başladım. İyice yaşlanmış olsa da hala fazla enerjikti. Haydut ile oynamak iyi gelmişti. Hem biraz da olsa eski neşemi kazanmıştım. Hem de kafamı dağıtabilmiştim. Hızla kulübesine gidip ağzında oyuncağıyla birlikte gelmişti. Anlaşılan uzun bir süre daha bırakmayacaktı beni. Gülerek bende kabul ettim. Sürekli aynı şeyleri düşünmekten kafayı yiyecektim artık çünkü.
Oyuncağı ileri doğru fırlattığım da telefonum sesi kulağıma doldu. Haydut oyuncağa doğru koşturduğun da bende telefonumu almaya gittim. Yerde ki çantamın içinden telefonu çıkardığım da kapanmak üzereydi o yüzden hemen açıp kulağıma tuttum.

"Alo!"

"N'aber tatlım?" Seda'nın sesini duyduğum da gülümsemem daha da genişlemişti. Ve aynı sırada da Haydut'un üstüme atlamasıyla yere düşmüştüm. Ah oğlum ya! Ağzımdan istem dışı bir çığlık koparken Haydut hala üstümde oyun oynamaya çalışıyordu. Yaramaz şey.

"Oğlum bir dur!" desem de beni dinlememişti. Hala oyun peşindeydi. Patilerini hızla yüzüme vururken yere düşen telefonumu elime alıp kulağıma tuttum. Seda ismimi bağırıp duruyordu.

"Haydut üstüme atladı ya!"

"Korktum çığlığını duyunca. İyisin değil mi?"

"İyiyim merak etme. Bizim yaramaz oyun istiyor. Oğlum bir rahat dur." bir yandan Seda ile konuşurken bir yandan da Haydut'un darbelerinden kurtulmaya çalışıyordum. Tabi ki de beceremiyordum ama. Seda'nın kahkahası kulağıma doluşunca hızla doğrulup Haydut'u kollarımın arasına aldım. Rahat durmayacaktı yoksa bu yaramaz.

"Dur bakalım oğlum." sert sesimle birlikte inceden uluyup kafasını aşağı eğmişti. Bu bir süreliğine onu oyalardı artık. Kafasını okşarken Seda ile de konuşmaya başladım.

"Ne yapıyorsun bakalım?" sorumla derince inlemişti.

"İki gün üst üste nöbetteyim tahmin et artık nasıl olduğumu." alayla güldüm. Benimde onun gibi perişan olduğum zamanlar çok olmuştu ama alay etmeden de geçemiyordum işte.

"Ah birileri mızmızlanıyor sanki!"

"Ben seni de göreceğim iki gün sonra nöbetin olduğunda." kıkırdadım sadece. Yalan değildi sonuçta.

"Bir kaç saat sonra bitecek nöbetim. Eve gidip hemen uyumayı düşünüyorum ama sabah birlikte kahvaltı edelim diyorum. Uzun zamandır konuşamıyorduk hem bir sürü dedikodum var anlatacak." son cümlesini gizli bir sır verir gibi sessizce söyleyip ardından kıkırdamıştı. Hiç bıkmayacaktı dedikodu yapmaktan.

"Sabırsızlıkla bekliyorum!"

"Dalga geçme bakayım benimle. Hayatım o dedikodular da olmasa ot gibi olacak. Onlar benim neşe kaynağım." gür bir kahkaha atmama engel olamadım. Evde kalmış koca karılar gibiydi şu anda.

"Bence senin birini bulma vaktin gelmiş artık. Böyle yaşlanacaksın diye korkmaya başladım."

"Yaşın ilerledi imanı görmezden gelerek orta da adam gibi adam yok diyorum Şule Hanım. Adam olsalar benim gibi kızı kaçırırlar mıydı?"

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin