44. BÖLÜM

16.6K 842 145
                                    

## Hataylı bölümlere başlamış bulunmaktayız. Umarım beğenerek okuyacağınız bir bölüm olmuştur. Yorumlarınızı bekliyorum. 100K olduk artık. Yorumlar da votelerde daha da arta bilir. :D İYİ OKUMALAR :D ##



Üstümü giyindikten sonra dosyalarımı toplayıp çekmeceme koydum. Son iki günde ciddi anlamda yorulmuştum. Bir yandan hastalarımla uğraşırken, bir yandan da hazırlık yapmak zorunda kalmıştım. Uzun bir süre gideceğimiz için işimi sağlama almam gerekti. Bu da beni hayli ile yormuştu. Ali'ye kalsa alışveriş bile yaptıracaktı ama daha şirketten çıkıp eve bile gelmemişti. Ne ara alışveriş merkezine gidebilirdik ki?
Odamda son kontrollerimi yaptıktan sonra ceketimi ve çantamı alıp çıktım ve odamı kilitledim. Ne olur ne olmazdı. Kilitli kalması en iyisiydi. Esnememi zorla bastırarak Seda'nın odasına ilerledim. Gitmeden vedalaşsam iyi olacaktı. Ali daha gelmemişti zaten. Trafik olduğundan dolayı biraz gecikecekti. Açık olan kapıdan içeriye girerek kendimi koltuğa attım. Ölüyordum yorgunluktan.

"Günaydın."

"Günaydın da çıkmadın mı sen daha? Çoktan çıkmışsındır diye düşündüm."

"Ali gelmedi daha. Hem seni görmeden gitmeyeyim dedim. Birkaç saate yola çıkacağız ya." Kafasını sallayıp karşıma oturdu. Gözlerini yine hüzünle bakıyordu. Anlaşılan Yavuz ile işleri düzeltememişlerdi hala. Çok fazla sorarak, üstüne gitmek istemediğimden o konulara hiç girmedim. Derin mevzulardı ve ayaküstü de konuşmak istemiyordum. Döndüğümde uzun uzun konuşmamız en iyisi olacaktı.

"Benim hastalarımda sana kaldı artık. Bir ay iyi bir yorulacaksın." Gülüp omzunu silkti. Fazlasıyla keyifsizdi. Onunla tanıştığımdan beri ilk defa böyle görüyordum. O hep neşeli ve konuşkan biriydi. Bu halde görmek üzücüydü.

"Kafamı meşgul etmem gerek zaten. Tam zamanında izne çıkıyorsun." Hali iyice endişelenmeme sebep olunca sormaya karar verdim. Ama ben daha ağzımı açamadan telefonum çalmıştı. Ali gelmişti anlaşılan. Bekletmeden hızla açtım. O da fazlasıyla uykusuz ve sinirliydi.

"Kapıda bekliyorum."

"İki dakika sonra oradayım hayatım." Tamam dedikten sonra benim bir şey dememi beklemeden kapattı. Bende öküzlüğünü umursamadan ayağı kalktım. Her zaman ki Ali'ydi işte. Değişmesi demek dünyanın sonu demektir. Gülüp Seda'ya sarıldım.

"Geldiğimde eski arkadaşım olarak görmek istiyorum seni. Bu halini hiç sevmedim."

"Emin ol bende sevmedim. İçime başka biri kaçmış gibi. İnşallah en kısa zamanda kendimi toparlayacağım. Sen tatilinin keyfini çıkar. Kaynananla ve görümcelerinle de iyi anlaşmaya bak. Başına kaynana belası almak istemezsin. Bünyen kaldırmaz ona göre." Zorla da olsa alayını da geçtikten sonra neşeli bir kahkaha attım. Kesinlikle istemezdim ama Ali'nin teyzesinin de cadı biri olmadığına emindim. Ali'nin anlattıkları kadar emindim yani.

"Enişteye selamlarımı ilet. Hala sevmiyorum gerçi de neyse. Hayırlı yolculuklar size." Gülüp yanağını öptüm ve

"Sende kendine iyi bak. Görüşürüz." Deyip yanından ayrıldım. Eskisi kadar olmasa da hala birbirlerinden fazlasıyla hoşlanmıyorlardı. Annemden sonra tek arkadaş dediğim kişiyi de kocam sevmiyordu. Ne tuhaftı ama.
Gülerek hastaneden çıktım. Ali arabadan çıkmamıştı. Demek ki fazlasıyla yorgundu. Acaba akşam mı yola çıksak? İkimizin de dinlenmesi daha iyi olurdu. Bu halde bütün yolu uyuyarak geçirecektik çünkü. Cemal'in açtığı kapıdan girerek, hemen Ali'yi öptüm.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUWhere stories live. Discover now