Keşke Olsaydı

By bidesvu_

206K 12.9K 9.8K

Sadece keşke olsaydı dediklerimiz... YavBah #1 More

☘ 51'den devam 1 ☘
☘ 51'den devam 2 ☘
☘ 51'den devam 3 ☘
☘ 51'den devam 4 ☘
☘ 51'den devam 5 ☘
ꕥ 51'den devam ꕥ
ღ 51'den devam 1 ღ
ღ 51'den devam 2 ღ
ღ 51'den devam 3 ღ
Yazarınızı Tanıyın
Bölüm 17
Bölüm 17 / 2
⌘ 51'den devam 1 ⌘
⌘ 51'den devam 2 ⌘
⌘ 51'den devam 3 ⌘
⌘ 51'den devam 4 ⌘
❅ 12'den devam 1 ❅
❅ 12'den devam 2 ❅
❅ 12'den devam 3 ❅
✮ 45'ten devam 1 ✮
✮ 45'ten devam 2 ✮
◈ 49'dan devam 1 ◈
◈ 49'dan devam 2 ◈
◈ 49'dan devam 3 ◈
✢ 43'ten devam 1 ✢
✢ 43'ten devam 2 ✢
✢ 43'ten devam 3 ✢
✢ 43'ten devam 4 ✢
✢ 43'ten devam 5 ✢
✢ 43'ten devam 6 ✢
✠ 39'dan devam 1 ✠
✠ 39'dan devam 2 ✠
✠ 39'dan devam 3 ✠
✠ 39'dan devam 4 ✠
✠ 39'dan devam 5 ✠
❀ 25'ten devam 1 ❀
❀ 25'ten devam 2 ❀
❀ 25'ten devam 3 ❀
❀ 25'ten devam 4 ❀
Sadece bir şey...
✧ 66'dan devam 1 ✧
✧ 66'dan devam 2 ✧
✧ 66'dan devam 3 ✧
✧ 66'dan devam 4 ✧
〄 51'den devam 1 〄
〄 51'den devam 2 〄
〄 51'den devam 3 〄
〄 51'den devam 4 〄
〄 51'den devam 5 〄
❁ 41'den devam 1 ❁
❁ 41'den devam 2 ❁
❁ 41'den devam 3 ❁
❁ 41'den devam 4 ❁
❁ 41'den devam 5 ❁
ÖNEMLİ
❁ 41'den devam 6 ❁
❁ 41'den devam 7 ❁
❈ 23'ten devam 1 ❈
❈ 23'ten devam 2 ❈
❈ 23'ten devam 3 ❈
❈ 23'ten devam 4 ❈
❈ 23'ten devam 5 ❈
❈ 23'ten devam 6 ❈
❈ 23'ten devam 7 ❈
❈ 23'ten devam 8 ❈
❈ 23'ten devam 9 ❈
❈ 23'ten devam 10 ❈
❈ 23'ten devam 11 ❈
❈ 23'ten devam 12 ❈
❈ 23'ten devam 13 ❈
❈ 23'ten devam 14 ❈
❈ 23'ten devam 15 ❈
❈ 23'ten devam 16 ❈
❧ 51'den devam 1 ❧
❧ 51'den devam 2 ❧
❧ 51'den devam 3 ❧
❧ 51'den devam 4 ❧
♧ Özel Bölüm ♧
§ Mini-Özel Seri 2 §
§ Mini-Özel Seri 3 §
§ Mini-Özel Seri 4 §
§ Mini-Özel Seri 5 §
§Mini-Özel Seri 6§
§Mini-Özel Seri 7§
DUYURU (10.12.2023)
KO-1
KO-2
KO-3
KO-4
KO-5
KO-6
KO-7
KO-8
KO-9
KO-10
KO-11
KO-12
KO-13
KO-14

§ Mini-Özel Seri 1 §

2K 91 53
By bidesvu_

Herkese Merhabaaaa!

Ben geldimmm!

Çok ama çok uzun bir süre sonra sizlerin karşısına mini-özel bir seri ile çıktım. Bu kadar uzun bir süreden sonra bölüm atmak beni gerçekten çook heyecanlandırdı.

Bu evde kaldığımız zor zamanlarda bizlere biraz moral olsun diye bu seriyi yazdım. Aslında daha önceden sizlere özel bir bölüm atmayı çok isterdim ama YKS öğrencisi olduğum için atamadım. Başta sabah dersleri hallederim akşam da yatmadan önce yarım saat yazsam haftada bir bölüm yazarım diyerek yeni bir kitaba başlamayı bile düşünmüştüm ama çok ama çok zor olduğunu ders çalışma tempom arttıkça anladım. Neyse uzatmayayım ben.

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

Hadi bölüme geçelim.

İyi Okumalar

Hayat her zaman en mutlu olduğum anlarda indirdi bana darbesini. Özellikle o anları seçmiş gibi... Özellikle benim mutlu olmamı bekliyor, ben mutluyken üzerime cehennem ateşini atıyordu. O ateşte bedenim kavruluyordu. Yaşarken cehennem yaşıyordum.

Hayatın darbesini ilk yediğimde yedi yaşındaydım. Babam zaten evde vakit geçirmez, benimle oyunlar oynamazdı ama en azından geceleri evde olurdu. Güzelce uyuduğumu hissederdim. Ama yedi yaşımda o da gitti. Annemle babam boşandı. Zaten sevgisini verdiğini hissetmediğim babam tamamen gitti. Büyüdükçe onunla görüşmek istedim ama annem hiç izin vermedi. Vermemesi benim adıma hayatımda aldığı en iyi kararmış belki ama ben onu yeni fark ettim.

Hayattan yediğim ikinci darbe balede yükselişe geçtiğim ve çok mutlu olduğum lise yıllarımda annemin beni kariyeri önündeki engel olarak görüp doğurmak istemediğini öğrendim. Annem beni istememişti. Bir çocuğun annesinden yediği en büyük darbe bu olsa gerek.

Sırf beni sevsin diye baleyi bıraktım ben. Sırf annem mutlu olsun diye doktor olmaya karar verdim. Tamam, başlarda amacım annemin beni sevmesiydi ama sonradan bu mesleğin beni tamamladığını fark ettim. Ben doktorluktan başka bir meslek yapamam, dedim. Onca insanın doktora ihtiyacı vardı. Ben de onlar için çalışıp mücadele edecektim. Ettim de.

Karabayıra gelme kararı alışım hayatımda aldığım en güzel karardı benim için. Benim yerime kararlar veren herkesi geride bırakıp mutlu olacağım bir yere, Karabayıra, yerleşmek hayatımdaki dönüm noktasıydı.

Beni sevmeyeceğini bildiğim bir adama aşık olmak nereden baksan zarar olsa da bu konuda yanılmıştım. O, kalbini aşka kapattığını düşündüğüm adam beni kalbine almıştı.

Tersten ilerleyen ilişkimiz yüzünden bize adapte olmamız zor oldu. En çok da Yavuz için... Sevgili olmadan evlendiğimiz için medeni halimize alışmamız çok zor oldu. Yavuz hayatına birini almayacağını düşünürken benim kalbinin merkezine kurulduğumu söylediğinde eklemişti: Seni çok seviyorum Bahar. Ama biz sevgili olmadan evlendik. Sevdim ama ben bunu dile getiremedim. Bunun için özür dilerim. Senden sürekli beni anlamanı isteyemem ama alışmam zaman alacak. Belki alışana kadar gerçek evliler gibi canımlı cicimli konuşup seninle vakit geçiremem ama alışacağım. İkimizde evliliğini alışacağız.

Yavuz evliliğimize boşanmanın direğinden döndüğümüzde alıştı. Ama bu sefer tam anlamıyla alıştı bize.

Hayata yediğim bir diğer darbe de bu anda oldu işte. Yavuzla mutluydum. Çok mutluydum. Gerçek evlenme teklifi almıştım. Sevdim, seviştim, hissettim, anladım... Tam her şey güzelken hayat cehennem ateşini üzerime püskürttü.

Asker karısı olarak o ateşten kaçmaya çalıştım ama olmadı. O ateş beni yakıp hiç tanımadığım bir adamın eline rehin düşürdü.

Özledim. Kocamı özledim. Kokusunu özledim. Yavuzu özledim.

"Yavuz!" Özlediğim adamın, beni asla bırakmayacak olan adamın, ismi dudaklarım arasından beni kurtarması için yalvarma mahiyetiyle döküldü.

Benim, devletin askerinin, polisinin, benim gibi nice doktorun yaşatmak için uğraştığı ama kiminde başarılı olamadığı masumların kanını elinde taşıyan adam, Derman, masumların kanının olduğu eliyle ağzımı kapattı. "Sus! " dedi, öfkeyle.

Birbirine bağlı ellerimi ağzımı kapatan ele getirdim. Onu oradan çekmek için uğraştım.

Bedenim kasılıyordu artık. Korku tüm hücrelerime sinmişti. Midemde ki asit üretimi on kat artmış gibi hissediyorum. Yanıyor cayır cayır. Kalbim korkuyor, korktukça ağrıyor.

"Bahar!"

İşte. İşte o ses. Sevgilimin sesi. Beni bırakmayacak. Beni ne olursa olsun alacak bu adamın elinden. O beni kaybedemez. Bunu göze alamaz. O beni seviyor. O beni bu adamın eline bırakmaz.

Tırnaklarımı ağzımın üstündeki ele geçirdim. Derman acıyla elini ağzımdan çekince arkama dönüp büyük bir hızla uzaklaştığımız gemiye baktım. Geminin hemen yanında küçük bir bot vardı. O kadar uzaktı ki daha fazlasını ayırt edemiyordu gözlerim.

"Yavuz! " diye bağırdım bir kez daha.

Gözlerim biz uzaklaştıkça hızından dolayı bize biraz daha yaklaşan bota saniyelik bakışlar atarken saçlarım arasına girip saçlarımı kökünden yolunacak gibi çeken elle acıyla inledim.

"Bana bak kapa çeneni yoksa gebertirim seni."

Yüzümdeki acıyla buruşturdum. "Senden korkmuyorum şerefsiz," dedim neredeyse inleyerek. Canımı yakıyordu. Acı çeken küçük köpek yavrusu gibi acıyla inlemek istiyordum. Ama bunu Derman pisliğinin yanında yapmayacağım.

"Korksan iyi edersin ama."

"Allah senin belanı versin," dedim acıyla. Saç köklerimdeki acı daha fazla artarken boynum geriye doğru gitti. Yutkunmak bu halde imkansızdı.

"Merak etme Allah topumuzun belasını verecek," dedi.

Denizin üzerinde köpükler çıkartarak ilerlerken görüş alanımda hala kara yoktu.

Büyük bir gürültü sesi geldi. Koca bir patlama. Deniz sallandı. Bedenim sallanırken Dermanın patlamayı beklemediği için oluşan şaşkınlığından yararlanıp sağ dirseğimi karnına geçirdim.

Suyun altında doksan saniye kalırsam Derman benden uzaklaşmış olurdu. Doksan saniye sonra yüzeye çıkarsam kurtulabilirim. Ellerim bağlıyken zor yüzerim ama ayaklarım var. Geldiğimiz yöne doğru yüzersem Yavuza ulaşmam daha çabuk olur. Beni görür o.

Derman benden gelen darbeyle ikinci kez şok olurken saçlarım arasındaki eli yok oldu. Denize atlamak için hazırlandığım sırada kolumdan tutan el beni sertçe kendine çevirdi.

Dermana çevrilmemle şakağıma dayanan soğuk metalin yakıcılığını tüm vücudumda hissettim.

"Küçük beyninle benden kurtulma planı yapma. Benden kurtulmanın tek yolu ölüm."

Eğer korkuyla geriye bir kaç adım atıyormuş gibi yaparsam uca ulaşınca kendimi geriye bırakıp denizin serin sularıyla buluşabilirim. Bunu yapabilirim. Kurtulmam için tek yol bu.

"Öldür o zaman," dedim. Sesim kendinden emin çıkıyordu. Umrumda değilmiş gibi. Hani beynim korkmuş gibi yapmayı planlıyordu? Ama ben Baharım. Bahar Karasuyum. Ben korkmam. "Beni öldürmek bir kurşununa bakar."

Denizde oluşan köpükler azalmaya başlarken güldü. "Kurşuna bile gerek yok," dedi.

Ben ne olduğunu bile kavrayamadan beni göğsümden itti. Geriye doğru düşerken dudaklarımdan küçük bir çığlık koptu.

Bedenim Marmara sularıyla buluşurken nefes almaya vaktim kalmamıştı. Suyun içine zamansız giren bedenim ayağımda hissettiğim ağırlıkla suyun derinlerine çekildi.

Tuz gözlerimi yakarken ayağıma baktım. Ayak bileğime dolanan deniz çapası beni derinlere çekmeye devam ederken Dermanın ayağıma dolanan çapanın farkında olduğundan emindim. Yoksa neden atsın ki denize.

Damarlarımda akan kan vücudumda dolandığına her yeri yakarken bağlı ellerimle ayağıma dolanan çapadan kurtulmaya çalıştım. O kadar ağır ki bileğime dolanan kısmını çıkaramıyordum.

Suya gireli ne kadar oldu bilmiyorum ama nefesim artık tükenmeye başlamıştı. Çapa beni derinlere çekmeye devam ederken umudum yok olmuştu artık. Çok sevdiğim, içinde olmaktan mutlu olduğum sular benim ölümüm olacaktı. Artık ben suyun içinde değil, su benim ciğerlerimde olacaktı. Tükenmiştim.

Bitiyordu artık. Hayatın darbesi bu sefer o kadar sert gelmişti ki beni tek hamlede öldürüyordu. Kendi üzerinden bir yaşam daha siliyorsun işte hayat. Daha önce bir çok isim silmişti. Kimine şahit de olmuştum ama benim adımı bu kadar erken sileceğini hiç düşünmemiştim.

Yavuzdan gidiyordum işte. Ben bu karanlık suların dibinde kaybolurken Yavuzun kalbinde de yok olacaktım belki. Belki yok olmayıp her orada kalacaktım. Ama hayatta asla olmayacaktım.

Acaba annem üzülür mü gidişime? Üzülür yaa, sonuçta kızıyım. Beni hiçbir zaman çok sevmemiş olsa da ağlar arkamdan. Anne sonuçta.

Kanım her saniye daha da yakıyordu canımı. Sanki damarlarım eriyordu. Ciğerlerim patlayacaktı artık. Artık daha fazlası yoktu.

Bileğimdeki demirden ayrıldı bağlı ellerim. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken suyun içinde asılı kaldı bedenim. Çapa artık derine inmiyordu. Ben de kalmıştım çapanın kaldığı yerde.

Nefesimi suda daha uzun süre kalabilmek için yavaş yavaş dışarıya verdiğim için dışarıya verecek nefesim kalmamıştı neredeyse. Alacak nefesim de yok.

Bu sefer gerçekten bitti.

Gözlerim tamamen kapanmadan önce gördüğüm tek şey bana yaklaşan karartı oldu. O karartıyı gördükten sonra gözlerim kapandı.

Ölüm nasıl bir şeydi? Ne olacaktı şimdi bilmiyorum. Neler olacağını bende yaşadıkça öğreneceğim sanırım.

Sadece gözlerim kapanmış, beynim uyumaya başlamıştı.

İtiraf etmem gerekirse korkuyorum. O kadar çok korkuyorum ki... Ben hayatım boyunca ne zaman bu kadar korktum bilmiyorum. Korkum ölüme değil ama. Benim korkum daha hayallerim gerçekleşmeden, Yavuzun onunla bir mutlu gün daha geçiremeden öldüğüm için bana kızmasından korkuyorum. Onun toparlayamayıp yıkılmasından korkuyorum.

Belimde bir kol hissettim. Yanağımda bir el. Ardından dudaklarım üzerinde bir baskı ve ağzımın içine dolan hava.

Ağzımdaki hava nefessiz kalan bedenime yayıldı. Çölde günlerce susuz kaldıktan sonra bir damla su bulmuştum ve bu bile yetmişti bana.

Kapattığım gözlerim dudaklarım üzerinden giden baskıyla usulca aralandı. Halsizim. Gözlerim bir miktarın üzerinde açmaya gücüm bile yoktu.

Kahverengi irislerim denizin ortasında, denizi kıskandıran mavileriyle bana bakan adamın mavilerine takıldı.

Beni asla bırakmayacağını biliyordum.

Birisi daha vardı. Ayak bileğime dokunan dokunuşlarını hissediyordum.

Yavuz endişeli mavilerini yarı kapalı gözlerimden çekip bedenini aşağıya indirdi. Gözlerim tekrar kapanırken ayağımdaki demirin hareketleri biraz daha arttı. Birden demirin baskısı yok oldu. Ayak bileğim serbest kaldı.

Belime dolanan kollarla birlikte bedenim usul usul yükselmeye başladı. Artık hiç gücüm kalmamıştı.

Islak yüzümde havanın dokunuşunu hissettiğim an derin bir nefes aldım. Aldığım her nefes ciğerlerimi yakarken belimdeki kolların sahibinin göğsüne koydum yumruk yaptığım ellerimi.

Alnıma ıslak bir baskı oldu. Gözlerimi açmadan derin nefesler alırken "Geçti," dedi. Onunda nefesi hızlıydı. Ya korkudan ya da nefessiz kalmış olmasından...

Suyun yüzeyine çıktığım andan beri aldığım nefesler nefes değildi sanki. Benim asıl nefesim Yavuzdu. Yavuzun sesini duymak ciğerlerimdeki yangını dindirmese bile azaltmış, kapalı gözlerimi açmıştı. Yavuzla nefes aldım ben.

Gözlerimin önündeki ince deriden yapılma perdeyi kaldırdım. Denizin tuzundan dolayı yanan gözlerim bir çift endişeli bakan mavilerle çarpıştı.

O mavileri gördüğüm an kurtulduğuma emin oldum ben işte. Bana huzur veren denizin içinde gözlerimi sonsuz karanlığa kapatacağımı düşünmüştüm. Hayallerimin boğulduğu gibi umutlarım da boğulmuştu. Ama şimdi... Şimdi o hayaller tekrar hayata döndü. İçim gelecek günlerin umuduyla doldu.

Gözlerim dolarken kollarımı kaldırıp Yavuzun boynuna geçirdim. Yüzümde ki tuzlu su damlalarına gözyaşım karıştı.

Yüzümü Yavuzun ıslak boynuna geçirdim. "Çok korktum," dedim, acılı bir inlemeyle.

Güçlü kolları ince belimi sıkıca dolandı. Yüzünü boynuma getirip boğuk sesle "Geçti bir tanem, geçti. Benimlesin. Güvendesin."

Ne? Ne dedi o? Bir tanem mi? Allahım bu bir rüyaysa lütfen uyanmayayım. Uyanmak istemiyorum. Bu rüyaysa sonsuza kadar bu rüyada kalayım.

Boynuma tüy gibi bir öpücük kondurduğunda yüzümdeki şaşkınlık ifadesi yerini tebessüme bıraktı.

Elime bir şeyler değdiğinde irkildim. Yüzümü Yavuzun boynundan çekip Yavuzun arkasına baktım.

"Şunlardan da kurtulalım," dedi tanımadığım ama bileğimdeki ipleri kesen adam.

Bileğimdeki ipler suyun içine düşerken acıyan bileklerimi ovdum. Yavuz belimdeki elinin birini yüzüme çıkarttı. "İyisin değil mi? " diye sordu.

İyi değilim. Canım yanıyor. Ayak bileğim acıyor. Kollarım acıyor. Ciğerlerim acıyor. Ağlamak istiyorum. İyi değilim.

"İyiyim," dedim zoraki bir tebessümle.

Yavuz tekrar belime sarıldığında kollarımı boynuna dolayıp gözlerimden bir damla yaş daha akmasına izin verdim.

"Gençler sudan çıkınca uzun uzun sarılırsınız. Buruş buruş kaldım suyun içinde."

Tanımadığım ama kurtulmam için yardım eden adama Yavuzun omzunun üstünden kısa bir bakış attım. Yavuz belimden ayrılınca bakışlarım mavilerini buldu.

"Hadi çıkalım artık buradan canım," dedi.

Canım? Ne oldu bu adama ben yokken? Benim hödük kocam gitmiş yerine daha romantik Yavuz gelmiş. Bu halinden şikayetçi değilim ama şaşırmıyorum da desem yalan olur.

Kendimi o kadar halsiz hissediyorum ki konuşmaya bile takatim yok. Yorgun bedenim huzurla uyumak istiyor. Güçlü kalmak zorunda olduğum ve ağlayamadığım günlerden sonra ağlamak istiyorum.

Yanımıza yaklaşan bota bindiğimizde üniformalı askerin uzattığı battaniyeyi omzuma koydu Yavuz. Battaniye botun hareketiyle ıslak bedenime çarpan rüzgar yüzünden üşümemi biraz da olsa engellerken Yavuz beni göğsüne çekti.

Başımı göğsüne yaşadığımdan ıslak saçlarıma bir öpücük kondurdu. "Sen sustukça korkuyorum Bahar. Susma," diye fısıldadı saçlarım arasına.

"Güçlü durmaya çalışmaktan çok yoruldum," dedim. Sesim fısıltıdan farksız çıkıyordu. Ama aldığım cevapla Yavuzun beni duyduğunu anladım.

"Sen güçlü durmaya çalışmıyorsun Bahar. Sen zaten çok güçlüsün."

"Değilim," dedim acıyla. Yanağıma bir damla yaş akıp çeneme doğru yol aldı.

"Senin ne kadar güçlü bir kadın olduğunu sabaha kadar anlatabilirim doktor hanım. Başının ağrımasını istemiyorsan sussan iyi edersin," dedi Yavuz.

"Ağrısın," dedim minik bir tebessümle.

Güldüğünü burnundan çıkıp saçlarım arasına sızan nefesle anladım. "Hatırlat saatlerce anlatayım bunu sana. Ama şimdi karaya ayak basmak istiyorum."

Başımı yukarıya kaldırıp Yavuzun mavilerine baktım dolan kahvelerimle. "Sadece senin deniz gözlerinde kaybolmak istiyorum," dedim kısık sesle.

Yüzündeki gülümseme solarken gözünde bir korku belirdi. Neyin korkusuydu bu? Beni kaybetmenin mi? Ölmem mi? Annesini ve nişanlısını kaybeden adam beni de kaybetmekten korkuyordu belli ki. Zaten insan sevdiğini kaybetmekten korkmaz mı? Korkar. Biz de onca şey yaşadık Yavuzla. İlk başta hasret kaldık birbirimize. Severken ayrıldık. Bana git, dedi. Aylarca ona hasret bir o kadar da aşık kaldım. Evlendik. Birbirimize sevdiğimizi söylemeden evlendik. Sonra evliliğimize gerçek oldu. Beni çok sevdi. Söyledi, hissettirdi. Gözündeki korku, beni kaybetmenin korkusu. İnsanlara karşı koruduğu duvarları benim yanımda yıktığı için gördüm o duyguyu gözlerinde.

Korku kaplayan mavilerini kapatıp dudaklarını alnıma bastırdı. Gözlerimi kapatıp dudaklarının sıcaklığını her bir hücreme aktardım.

"Bundan sonra sadece bende kaybolacaksın. Başka hiçbir yerde kaybolmana izin vermem bir tanem. Benden asla gidemezsin. Bırakmam seni."

Kollarımı beline dolayıp huzurla kapattım gözlerimi. "Bırakma," diye fısıldadım. "Çünkü ben seni hiç bırakmayacağım. Hem ben, beni bıraktığın an bir çatışmanın ortasına atlayıp beni tekrar kurtarmanı bekleyeceğim."

"Çatışmanın ortasına atlayacak kadar cesur bir kadın olduğundan şüphem yok doktor hanım. Yaparsın sen," dedi gülerek.

"Yaparım," dedim bende gülüp.

§

Elime tutuşturulan kuru kıyafetlerle birlikte tekli yatağa oturdum. Kuru kıyafetler kucağımda durarken başımı önüme eğdim. Gözyaşlarıma hakim olacak hücum kalmamıştı artık.

Yavuz arkamdan odaya girip kapıyı kilitledi. Bakışlarının beni bulduğunu hissettim. Yanağıma bir damla yaş düştüğünde gözlerimi kapattım. Yavuzun adım seslerini işittim o saniye içinde. Yaklaştı bana. Elindeki kamuflajları yanıma bıraktığını hissettim. Karşımdaki bedeninin önüme diz çöktüğünü anladım.

Soğuk ellerimi elleri arasına aldı. "Bahar, canım," dedi.

Gözlerimden bir damla daha yaş aktığında gözlerimi açıp boynuna sarıldım. Yüzümü boynuna gömüp dudaklarım arasından acılı bir hıçkırıp kopmasına izin verdim.

Yavuz belimi sıkıca sarıp saçlarımı okşamaya başladı. "Ağla her şeyim, ağla. Benim yanımda istediğin kadar ağla."

"İnsanlar neden böyle Yavuz? Neden bu ülkeye karşı bu kadar kin dolular? Bu kin nereden geliyor böyle? Kinlerinden neden biz zarar görüyoruz? " diye sayıkladım hıçkırıklarım arasından.

"Çünkü onların yoluna taş koyuyoruz Bahar. Ben onların yok olması için mücadele ediyorum. Sen de onların öldürmeye çalıştığı masumları iyileştiriyorsun. Ve en önemlisi bu vatanın bir evladıyız. Bize zarar vermeleri için bu bile yeter."

Haklıydı. Biz hepimiz bu vatanın bir evladıyız. Hepimiz bayrağımızı seviyoruz. Şehitlerimizin kanını taşıyan bayrağımız için kanımızı son damlasına kadar feda ederiz. Bu toprağın her bir karışında, zamanında vatanı için canından olan onlarca Türk milletinin anısı var. Her yer onların hatırasıyla dolu. Bu ülke için bir yerlere biz de tüm hayatımızı gömebiliriz.

Yavuzun boynunda ne kadar ağladım bilmiyorum. Ben ağlarken o sadece bana sarıldı. Saçlarımı okşadı, öptü onları. Gözyaşlarım bitene kadar benimle oldu. Ona sığındım. Hıçkırıklarım iç çekişlerine dönüştüğü zaman yüzümü boynundan ayırdı.

Küçük yüzüm büyük avuçları arasında kayboldu. Burnuma tüy gibi bir öpücük kondurdu. "Daha iyi misin canım? "

"Hıhı," dedim. Ağlamak iyi gelmiş, rahatlamıştım.

"Üzerini değiştirelim o zaman. Hasta olma," dedi.

Yanağımdaki yaşı silip hala kucağımda duran kıyafetleri alıp yatağa bıraktı. Eli tişörtüme gittiğinde elini tuttum. "Ben hallederim. Sen de giyin," dedim.

"Bırak," dedi yumuşak bir sesle. Elimin üzerini öpüp elini elimden çekti. Tekrar itiraz etme hakkımın olmadığını belli eden yüz ifadesiyle tişörtümü eteklerinden tuttu. Islak tişörtüm bedenimden ayrıldı.

Üşümemem için hızlı hareketlerle siyah tişörtü başımdan geçirdi. "Çamaşır bulacak zamanımız olsaydı keşke. Böyle de hastalanırsın sen," dedi Yavuz, ben kollarımı tişörte geçirirken.

"Buna bile şükrediyorum ben şu anda," diye mırıldandım.

Yavuz pantolonumu da çıkartıp siyah dar paça pantolonu giydirdi. Boynuma derin bir öpücük kondurduktan sonra kendi üzerindeki ıslak üniformayı çıkartıp yeni kamuflaj giydi.

Üzerini giyince beni kucağına aldı. "Ne yapıyorsun? " dedim şaşkınca.

Yavuz bana cevap vermek yerine odanın içinde ilerleyip banyoya soktu beni.

"Saçlarını da kurutmamız lazım," dedi. Beni yere bırakıp kurutma makinesi aramaya başladı.

Yavuz onu ararken ben de aynanın karşısına geçtim. Yüzüm solgundu. Gözlerim kızarmış, göz altlarım morarmıştı. Kısaca bitik gözüküyorum.

Suyu açıp avcuma doldurduğum suyu yüzüme çarptım. Bir kez, iki kez, üç kez... Ardı ardına avucumdaki su yüzümü temizledi. Musluğu kapatıp beyaz havluyla sildim yüzümü.

Bakışlarım aynaya tekrar kaydığında yine o bitik kadınla karşılaştım. "Berbat gözüküyorum," dedim.

Yavuz beni kendine çevirip yüzümü avuçladı. "Hala çok güzel gözüküyorsun," dedi, gülümseyerek. Dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu. "Dudaklarını hala çok tatlı."

Güldüm. Bu sefer dudaklarına ben uzandım. Dolgun dudağı hemen aralandı ve dudaklarım arasına girdi. Gün kavramım yok olmuştu. Gözlerim kapalı geçirdiğim yolculuğun ardından gece mi gündüz mü olduğunu bilmeden uzun süre karanlık bir odada kaldık. Gündüz olduğunu bile Derman beni de alıp gemiden kaçtığında anladım. Ama günlerce Yavuzdan uzak kaldığımı biliyorum. Ve o günlerin özlemiyle öptüm kocamın dudaklarını. Yavuz da aynı özlemle karşılık verdi öpüşüme.

Ayrıldıktan sonra boynuma derin bir öpücük kondurdu.

"Kurutalım artık saçlarını," dedi. Bulduğu kurutma makinasını prize takıp kuruttu saçlarımı. Bir bebekmişim gibi davranıyordu. Önce beni giydirmişti. Bir bebeği giydirir gibi nazik dokunuşları vardı. Şimdi de saçlarımı kendi ellerini kurutuyordu. İnsan duygulanmasın da ne yapsın şimdi?

Yavuz kurutma makinesini kapatınca usulca Yavuza çevrildim. "Güler abladan bir haber aldın mı? Kanaması vardı. Ben bir şeyler yapamadım orada." O minik can için bir şeyler yapamamıştım. Kanamasının neden olduğunu bile bilmiyordum. Orada ne tahlil yapma şansım vardı ne de bebeğin durumuna bakma...

"Bilmiyorum ama öğreniriz şimdi," dedi. Parmaklarını parmaklarım arasına geçirip banyodan çıktı. Kitlediği kapıyı açıp odadan çıktığımız anda adının Bora olduğunu öğrendiğim adamla karşılaştık.

Gülümsedi. "İyi misin? " diye sordu bana.

Tebessüm ettim. "İyiyim, sayenizde."

"Görevimiz," dedi tebessümle. Yavuza döndü. "Erdem yarbayla konuştum az önce," dedi. Biz merakla bakarken konuşmaya devam etti. "Hastanedeymiş şimdi onlar."

"Hangi hastane? Gidelim biz de," dedi Yavuz.

"Özel Sağlık," dedi Bora.

Özel Sağlık hastanesi... O hastane belki Bora için normal bir hastaneydi ama ne Yavuz için ne de benim için normal bir hastane değildi orası.

Orası benim mezun olduktan sonra o hastanede çalışmak için zorlandığım hastane. O hastane annemin başhekimi olmam için beni zorladığı hastanesi. O hastane herkes tarafından sevildiğimi ama annemin herkesle arama mesafe koymam konusunda zorlandığım hastane. O hastane Mervenin masamda öldüğü hastane. O hastane Yavuzla tanıştığım hastane. O hastane masamı bile toplamadan çekip Karabayıra gittiğim hastane. O hastane basit bir hastane değil. O hastane hem Yavuz hem de benim için dönüm noktası olan hastane.

Bölüm Sonu

Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur.

Lütfen bölüm hakkındaki yorumlarınızı benden esirgemeyin. Ben sizin için ders çalışmam gereken zamandan ayırıp bölüm yazdım. Siz de kısacık bir zamanınızı ayırıp yorum yapıp oy verin 🙏

Seviliyorsunuz❤️

Continue Reading

You'll Also Like

4K 1.6K 21
Planlanmış bir anne, planlanmış bir bebek, planlanmış bir sperm ama planlanmamış bir küçük annenin hikayesine hoş geldiniz... ...... Zeytin ağaçlar...
3.8K 196 28
Her şey, çıkmasını kolay sandığı dağdan atlayarak başladı.
789K 64.7K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
14.9M 645K 146
Ben kilometrelerin yok sayıldığı aşklara inanmazdım. Kimse canlı kanlı görmediği bir insana 'Seni seviyorum' diyemezdi. Ve tükürdüğünü yalamayı seven...