Merhaba Ögretmenim (Tamamland...

By pikaccuu1903

693K 30.7K 2.8K

"Kaybedecek bir aydınlığın yoksa karanlıktan korkmazsın..." dedi kadın sonrasında ise adama sıkıca sarıldı. ... More

1.Bölüm: Taşınma
2.Bölüm : Mezarlık
3.Bölüm : Fotoğraf
4.Bölüm: Okul
5.Bölüm: Test Mevzusu
6.Bölüm: Uyku Olayı
7.Bölüm: Geçmiş I
8.Bölüm:Kafe
9.Bölüm : Kavga
11.Bölüm: Sarılma
12.Bölüm: Süpriz
13.Bölüm: Film
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
DUYURU!!!
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
DUYURU
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28.
...
Bölüm 29
bölüm 30
Bölüm 31
bölüm 32
...
Bölüm 33
Bölüm 34
bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
bölüm 50
bölüm 51
bölüm 50 kesit
bölüm 52
bölüm 53
bölüm 53
bölüm 54
bölüm 54
bölüm 55
bölüm 55
bölüm 56
bölüm 56
bölüm 56
57.Bölüm/I.Part: Sahra
57.Bölüm/II.Part: Minik kız
57.Bölüm/ III.Part: Bekarlığa Veda
bölüm 58
bölüm58
bölüm 58
bölüm 59
bölüm 59
bolum 59
bölum 60
bölüm 60 (yay
bölüm 60(yay
bölüm 61 (yolculuk)
bölüm 61(gercekler)
bölüm 62(tesadüf)
bölüm 62 'sakin ol'
bölüm 63(o benim )
bölüm 63(evlilik teklifi)
bölüm 63( sahra benim kızım )
...
bölüm 64 çıkmaz yol
bölüm 64- anlaşma
merhaba 😄
bölüm 65- yemek
bölüm 65 - Gün
bölüm 66 ( kaza )
bölüm 66: itiraflar
bölüm :67 istanbul
-YILBAŞI ÖZEL-
...
yeni bölüm degil (Duyuru)
68.Bölüm-Eskiler
69.Bölüm-uyku
merhaba ✋✋
70.Bölüm-Nefret ediyorum
71.Bölüm
selam ✋
72.Bölüm : Semih babba
73.Bölüm:Geçmis
74.Bölüm: Kırılan Yatak
...
bir duyuru Daha ✋
ygs 😢😢
75.Bölüm
76.Bölüm :
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
finale Son Kala 😃
hadi bana kapak yapın bir de final hakkında bilgi verin
Final'den Kesit
Merhaba 😊😂
Büyük Final 💓
selam
merhaba :)
Merhabalar

10.Bölüm :Acı Mutluluk

10.9K 449 39
By pikaccuu1903

Merhaba yine ben ✋

10. Bölüm : Acı ve mutluluk

Kokuyu icime çekip yumuk gözlerimi açtım. Tanımadığım tavan ve mis gelen kokuyla nerde olduğumu anlayamadım. Daha da çok çektim yemek kokusunu içime. Sonrasında ise üzerimdeki battaniyeyi kaldırdım. Koltukların rengine bakınca kendi evim sandıgım ama kendi evimden uzak olan yere öfke kustum. Burada uyanmak değil kendi yatağımda kendi odamda ve kendi evimde ailemle olmak istiyordum.

Dün olan olaylar gözümün önüne geldiğinde suratımı ekşittim. Ölmemiş miydim ansızın hapsurarak sehpadaki masaya yuh çekmek istedim. Sabah kahvaltısı ve evimdeki sabah kahvaltısı hatırlatıyordu ben televizyona bakarak ağzımı yaya yaya kahvaltı yapardım. Annem ise muftaktan bağırır çagırır sonrada yanıma gelir zorla okula gönderirdi. Esneyerek kollarımı açtım.

Gupse abla akşam gelip sabahta kahvaltı mı hazırlamıştı bana?

"Yüzünü yıkayıp salak gibi durmayı keser misin ?" tabi kide Gupse abla değildi bir adet Semih hocaydı ve elinde çaydanlıkla "siz mi hazırladınız ?" gözlerimi ovalarken tekrar hapşurdum. Dün eve beni semih hoca kucağında sokmuştu. Allah'tan gelebilme lutfunda bulunmuştu.

"Ben hazırladım ama yemeden kaldırabilirim. " yapar mı yapar. Yerimden kalkıp yanından koşarak geçtim. Dün icin öfkeli kırgın olabilirdim. Daha çok aç ve okula gitme moduyla isimi halledip cok mükemmel gözüken sehpadaki yemekleri yemem gerekirdi. Ilk kattaki banyoya girip yüzüme soğuk suyu çarptım . Odama gidemezdim eriniyordum o kadar merdiveni kosarak çıkmaya. Aynada üzerimde ki elbiselere bir anda takıldım. eşofman ve tisort vardı kabanda buna dahildi. Aynada ki görüntüme anlamayarak baktım. Üzerimi değistirmişmiydim ben niye hatırlamıyordum. Yoksa. Yok canım öyle bir sey olamaz. Adam bana kalmış değil ya. Zaten nefretle bana bakıyordu. O değistiremez belki de ben uykulu olduğum için değistirdim üzerimi işi gücü yok o sogukta bana esofman giydirecekti

Iştahım ince bir ipliğe bağlıydı ve yere pat diye düşmüstü. Yüzümü kurulayıp kolumdaki tokayla saçımı topuz yaptım. Banyodan çıkıp televizyonun karsısında oturan Semih hocanın yanına Sehpayla kanepe arasına diz çöktüm.

"Noldu ?" Kendine çay dökmüş ve gazete küpürüne bakan bencil insana içimden saydım. Ama sadece içimden "benim elbisemi siz mi değis.." susabilirim saçmaladım konusmamam daha iyi. Çayından bir yudum alıp bana yan yan baktı. Sanki ona diyorum ki suç isledin öyle bir bakıs. Ne yapabilirim hatirlamıyorum ve en son elbisem vardı bu elbiseleri kendim giysem hatırlamazmıydım.

Televizyona yöneldiğimde minik bir hapsuruk daha attım. Galiba dün fena üşütmüştüm. "Saat on olmuş okula geç kaldım ." bu kadar saat uyunur muydu. Semih hoca yine susunca "bu gün okula gitmeyeceğim galiba" dedim.

Gazete benden daha önemliydi. Bende onun gibi olmaya özen gösterip çatalı elime aldım. "Tek bir sey soracağım. " elindeki bardağın icindeki çay yüzüme gelebilirdi bu soruyla her seyi göze alıyordum. "Ne var?" cevap vermişti nihayet.

"Gerçekten üzerimi kim değistirdi. " sabır çekip gazeteyi vurdurarak açtı. "Bir soru sordum. " dedim vurdumduymaz olabilirdi. Ama bu benim bedenimdi. "Sara çok konusuyorsun kahvaltıyı kaldır." Yemeden kaldıramam "tamam ya bir sey sormadım." diye homurdanıp kendime çay döktüm. Bencil olamıyordum. "Çay ister misiniz ?" yarım kalan bardağımı gözüme sokarcasına gösterdi. Ben istemiyorum dediğini anında anlamıstım .

"Peki televizyondan başka bir yeri açabilir miyim ?" sabah sabah iç karartıcı haber dinlemek istemiyordum. Kim ölmüs kim gitmiş gibi haberlere sırt çevirmek istiyordum. Her zaman kalan yenilirdi giden asla yenilmez hayatına devam edersi. "Hayır !" bir kere de beni şaşırt de ki evet de yada ne bilim omuz silk ama şaşırt yani. Omlete ekmek bandırıp mideme iştahla gömdüm. Harika bir koku vardı omlette uyandıgımda duyduğum koku. Saçma sapanca inleyerek "mmmmhh!" dedim. Çok hoşuma gitmişti agzımda dağışılını izleyerek gözlerimi yumdum. Bittiğinde isyan ederek açtım. Bana ezici bakışını göndermişti cayı dudağında kalmış benimse gözlerim onda buluşmustu.

"Yemekle ilişki yaşamıyorsun ya !" dedi. Çok bilmiş seni bilmiyor ki annem gibi harika ötesi yemek yapıyor. Gupse ablaya saygısızlık olmasın sadece yemek aşırı derecede lezzetli.

"Yaşamıyorum !" dedim tersleyerek daha doğrusu trip atar gibi sesim çıkmıştı. Gazete ye dalınca yine yemekle başbaşa kaldım. Ağızıma lokmayı atıp "Gupse ablalar neden eve gelmiyor ?" olayın sebebini dünkü kavgaya bağlamıştım kendi kendimce. Yoksa Gupse abla neden gidecekti. Hep evdeydi yani hep demeyelim önceden evde durmuyor muydu duruyor muydu bilemem. Geldiğimden bu zamana kadar evdeydi desem çok doğru olur.

"Burnunu sokma seni alakadar etmeyen işlere. " normal konuşmasını sağlayacak organları calışmıyormuydu bunun. "Pekiiii !" pekinin kaç farklı çesidi vardı acaba. Çünkü zora geldiğimde bu kelimeyi kullanmayı sevmişimdir.

"Dünkü yanınızda olan kız kimdi ?" bana yan gözle bakmayı kesip gazeteyi katlayıp tüm ışın kılıçlarını gözüme sokar gibi sinirle baktı. Bir gün susacaktım ama o gün iş işten coktan geçecekti. Burnum kaşınınca bakmayı kesip hapşurdum. "Senin cenen asla kapanmayacak değil mi ?" burnumdan hiç bir sey akmamıştı. Buna sevinebilirdim ama sevinemem şu an ışın kılıçlarını bana dogrultmuş ve her yanımı saran bu kılıçlar beni parça pincik edecek.

"Şey.. tamam sormuyorum. " masaya eğip ekmekten bir dilim aldım. Sırtımı çevirdigim habere bakıp enfes sekilde lezzetli gelen omleti ve çayı mideme gömdüm. Ona aldıracağımı sanıyorsa yanılıyor çünkü ben kimseye kolay kolay aldırmam. Beni tanıyan herkes yalan olduğunu bilir. Hep aldırmışımdır böyle durumlara.

Kendine çay dökeceği sırada hemen bardağımı önüne uzattım. Onda bile kaşları çatık baktı. Bardağımı paşa paşa alıp önüme koydum. "Ver şu bardağını." ne tuhaf adamdı madem dökecektin öyle bakmadan önce dökseydin ya.

Çayı afiyetle içip parkede koltuğa yaslandım. Ilgimi çekmeyen haber seansına bir süre bakıp çayımı yudumladım. Beraber korku filmi izledigimiz aklıma gelince sırîttım. Uzun sürmedi dün sevgilsini görmüştüm. Sevgilisi olmasa niye yemeğe çıkarsın bende normal evinde kalan bir bireyim beni de götürebilirdi ama götürmedi. Hapsurup dirseğimle kolumu kapattım.

"Dün niye aramadın ?" eve geleceğimi sanki bilmiyor. "Dün aramadım çünkü masayı başıma gecireceginizi söylediniz !" şimdi bittim. Masa yanımdaydı belki bunu da geçirebilir. Bardağı iki elimle sıkıca tutup ekrandaki seçemedigim yazılara odaklandım.

Cevap vermeyince yavaş yavaş kımıldanıp yerimden kalktım. " bu sefer kaçarsan daha beter olur !" bu tehdit kalmama yeterde artardı. Çünkü odasının başında beklediğim gün bunu demişti. "Yerden kanepeye oturacaktım ondan kalkmıstım kacmayacaktım. " kacacağımı nasıl anlıyordu acaba çok mu belli ediyordum.

Kanepeye oturunca kumandayı uzattı. "Kendin gibi bir yer açma diğer türlü nereleri açıyorsan aç !" sevinerek kumandayı alıp elimdeki bardağı sehpaya koydum. Kanalları bos bos gezip çizgi filmde durunca bana bakmadı. Bir sorun olunca ters bakışı yeterdi. Okula gitmeyip evde kalmanın en güzel yönü bol bol televizyon izlemekten geçiyordu.

"Ben çıkıyorum !" bu kadar erken mi gidiyordu işine oysaki benimle beraber çıkardı okuldan oraya gideceğini söylerdi simdi siyah pijamalarıylaydı. Haksızlık bu ama ya ! "Nereye ?" buna haddim yoktu. "Sanane !" güzel açıkladı. Bravo ona.

Kanepeden kalkınca arkama yaslanıp yemekler bana ben yemeklere baktım. Ama bakış uzun sürmedi toparlarken Semih hocanın bardağına elimle dokunmanın verdiği mutluluk anlatılmaz yaşanırdı. Bazen Leyla bağlıyordum ama gerçekte olamayacak bir sey için fazla abarttıgımı düşünüp Sara oluyordum. Kapının çarpma sesi geldiginde gittigini anlayarak bulasıkları makineye yerlestirip salona geçtim. Etrafı toparladıktan sonra battaniyeyi katlayıp kanepenin üzerine koydum. Bu evde yasasamda yorganlar ve battaniyeler nerde bulamazdım. Semih hoca'nın odası dışında hiç bir odaya girmemistim. Kanepeye uzanıp üzerimi kimin değistirdiğini düşündüm. Belki de ben değistirmişimdir. O sırada çok üşüyordum ve hatırlamıyordum. Semih hoca'nın bakmış olma ihtimali binde birdi yada sıfır.

Çizgi filmde sıkınca tümden kapatıp odaya geldim. Odamda dün akşamdan kalma kıyafetlerim yatağın üzerindeydi. Onları alıp kirli sepetine attıktan sonra telefonumu çalısma masasının üzerinde buldum. Ceyda ve Murat'ta bir kaç mesaj okula neden gelmediğimle ilgili. Burnum kaşınırken tekrar hapşurdum. Icimden bir ses bağırıyordu ki 'sen sifayı kaptın.' O ses sonuna kadar haklıydı. Yataga geçip tekrar hapsurdum soguk yatak burnumun akmasına yetiyordu. Uzanıp çalışma masasında coğrafya kitabını alıp sayfaları çevirdim. Bende ki nasıl talihse coğrafyada okuduğum yeri bile unutuyordum anlamıyordum bir türlü. Zarzor en son karaladığım sayfayı bulup kalemle çizerek çalıştım. Çizmek istemiyordum anlamam icin gerekli gibiydi.

Fosforlu pembe kalemin kapağını kapatıp burnumu çektim. Ders calışırken hasta olmakta ayrı bir durum. Zaten gönüllü ders çalışamıyorum. Gönülsüzlükle asla çalısamayacağım. Kitabı koyduğumda cekmecemin alt gözünden Semih hocanım tatlı fotoğrafını gülerek çıkardım. En azından bos zamanımda eğlenebilecek bir aktivite bulmustum.

Şimdi bu hali olsa yanaklarını mıncırıp dururdum. Ama yoktu simdi maymun suratlı yakıştırmasının tam olarak uydugu bir insan karsımdaydı.

Odada da sıkılmıştım. Nasıl bir gündü bu böyle oysaki kendi evimde odada sıkılmazdım hemde hiç sıkılmaz diger gün çabucak gelirdi. Merdivenlerde durdum bir anda aslında neden durmuştum onu bile çözemedim. Sonra aklımda bir anda kaybolan ne oldugunu bilmediğim fikirle yoluma devam ettim. Salon yine bombostu. Bari Gupse Abla olsaydı. Acaba kac gün sonra gelecekti.

Kanepeye oflayarak oturup kapattıgım televizyonu geri açıp akan burnumu sildim. Hasta olmak istemiyordum.

Semih hocayı sinir etsem bana kızar mıydı. Evde durunca en azından nefret ederek zaman harcıyordum. Acaba dersaneye ya da sevgilisinin yanına mı gitti. Atsam mı mesaj her türlü durumda sinirleniyor atayım ben.

Ne zaman geleceksiniz ?

Cevap vermezdi yani verse bir yerleri şisecek olurdu onun icin vermemek en dogru karardı. Cizgu filme baktığımda telefonum titredi. Her zaman ki gibi heyecanla aldım. Hayal kırıklığı yasamazdım umarım.

Bay çarpım:Kapıyı aç !

Yok canım gelemezdi ama geldiyse. Yerimden zıplayıp koşarak merdivene geldim. Sonrasında kostugum belli olmasın diye korkuluklarına tutunup soluğumu düzelttim. Kapıyı açtığımda sinir küpü Semih hoca her zaman muhteşemliliğiyle yanımdan geçti.

"Hoşgeldiniz ?" sıkılınca insan herkese arasında bir bag varmış gibi sıkıca tutabilir sohbet edebilirdi aldırmadan. Beni dinleyecek bir kardeşim olsaydı. Semih hocayla uğraşmazdım kardesime sımsıkı tutunur onun icin savasırdım. Ayakkabısı çıkardı işe gitmedigine emin olduğum elbisesi yine yakıyordu. Sonrasında ise gitti bende açık kapıyı kapatıp salona girdim.

Yanındaki yere oturup onun yaptığını yapıp telefonu elime aldım. Nerdeydiniz diye sormamak ve oyalanmak icin almıştım telefonu.

"Hocam anneniz gelecek mi ?" baska soru sormuştum dayanamayarak sonrasında burnumu silerek. "Sara konusma artık !" adama bak sanki ben meraklıyım ama doluyorum çogu zaman aglamak istiyorum aglayamıyorum sonrasında boşalacak birini arıyorum ama hep yanımda sen oluyorsun çogu sana denk geliyor.

Ayaklarımı sallayıp burnumu cektim. Ağlamalık moda girmeme çok az kalmış gibiydi. Yerimden kalkıp koridoru geçtim odaya girdigimde kapıyı kilitledim. Yine zayıf kalmıştım hemde durduk yere aklımı başka seylerle oyalayıp acımı kontrol etmeye çalışıyordum ama başaramıyordum. Iste gece bitmek bilmeyen çığlıklar şimdi de beynimde oluşmuştu. Yatağın ucuna gelip yere oturdum. Bacaklarımı kendime çektim ağlamamak için söz vermistim anneme ve babama şimdi yine aglayacaktım.

Içimdeki acılar bitene kadar başımı kaldırmadan düşünerek ağladım. Acılarıma, sevinçlerime, mutluluklarıma kısacası yaşadığım onca hayata meydan okumayıp kabullenerek ağladım.

Bir sey olmamış gibi kendimi toparladım. Sonuçta her zorluğun altından yalnız kalkacaktım. Ailem yoktu ki bana destek versin bende burda sıradan bir yabancıydım o kadar elimin tersiyle yanağımı sildim. Iyi niyet belki de sadece bende vardı. Tanıdığım çogu insanda ölmüştü onlar dert görmedikleri için benim dertlerimden bıkmışlardı belki. Gupse abla mezarlıkta dememiş miydi Semihin derdi daha büyük demek ki benimle olan olayları anlatmıştı Semih hoca. Ondan öyle söylemişti. Öğretmenine aşık bir öğrenci ! Kulaga bile garip geliyordu. Hiç biri beni sevmiyordu Mete amca icin katlanıyordu.

Banyoya girip beynimi kemiren düşüncelere inat uzunca bir süre kabinde bekledim. En kötü hikayemizi en güvendiklerimiz yazardı ya. Semih hoca'ya deli gibi inanıyordum güveniyordum ama o ise bana nasılsın diye sormamıştı. Bunlara inat Pes etmeyecektim bornozu gecirip duştan çıktım. Kızaran gözlerime ve akan burnumu icime çekip çıkardığım şeyleri tekrar giydim. Saçımı kurutmak icin odada bulunan ısıtıcının yanına oturup telefonu elime aldım. Yine bir mesaj vardı.

Bay çarpım : on dakika icinde aşagıda ol !

Her zaman emir veriyor her zaman duygusuz davranıyor. Inmeyecektim uyuma numarası yapıp inmeyecektim zaten coktan mesaj atmıştı. Belki sinirl gelip kapıya girdi ben banyoda olduğum icin duymamış olacaktım.

Saçım kuruyana kadar burnumu sile sile kızartmıstım. Hastalıklı olmayı sevmememin nedeni başımın kazan gibi olmasıydı. Su dolu bir kazan sımsıcak fokur fokur kaynıyordu.

Kapının kolu zorlanınca yerimden kalktım. Kesin kızmaya gelmişti. Şimdi azarımı işitip susmalıydım. Daha sonra dolup kabaran bir volkana dönebilirdi. Burnumu çeke çeke yürüdüm kapıya sıkıca kabanıma sarınıp kilidi çevirdim.

Karşımda duruyordu bir sey söylemeden. "Mesaj atmışsınız ama banyodaydım üzerimi giyinip..." hapsurukla kestim."gelecektim." dedim.

"Giyindin inelim !" sert çıkmadı. Hangi dağda kurt öldüyse deyimi ne kadar uyumluydu simdi buna. Önünden yürüyüp merdivenlerde düsmemek icin korkulugu tutunarak iki kere hapşurdum.

"Canım hasta mı oldun sen ?" karşımda gupse ablayı görmek mutlu etmişti. Kollarını açınca anneme sarılır gibi sıkıca sarıldım. Tekrar hapşurup gözlerimi elimin tersiyle sildim.

"Hasta oldum abla !" burnum daha cok gıdıklanmıstı. Hastalık hemen mi yakama yapışmıştı.

Yanına oturup başımı koluna koydurdu. "Ahhh tatlım ikinize bir gün bakmadım. Ne hale gelmişsiniz!" zorla güldüm. Aslında çok güzel bakıyordu dün ben beklemeseydim soğukta hasta olmazdım.

"Anne Sara'ya ve bana bir nane limon yap !" ciddi ciddi beni düşünerek annesine bunu mu demişti. "Tamam oğlusum benim !" sevme sekli kesin Smeih hocayı öldürüyordur. Omzundan kalkıp koltuga başımı yasladım. Gözgöze geldiğimizde meydan okurcasına bakacaktım ama gözlerim akmaya başladı.

"Aglaman icin hic bir sebep yok ufaklık !" ellerimi gözümden çekip bana mı diyor diye baktım. Bana diyordu işte hemde bana bakarak. "Ağlamadım. " dedim. Ama ağladım çünkü iki gündür dolup taşıyordum bir seye boşalmam gerekiyordu acılarım damlaya damlaya göl olmuştu gölü geçtim nehir falan.

"Gözler yalan söylemez ölenle ölünmüyor Sara. Kalan kişilerlerle de yaşanmıyor. Büyü biraz canın yandıkça akıllan hiç bir acını unutma. Acılar seni hayatta tutan en saglam noktalardır. " benimle sohbeti ve dedikleri çok hostu. Her ne kadar bazılarını ağzına bakmaktan anlamasamda anlamlıydı. Acılar beni hayatta tutan en sağlam noktalar peki ben bu noktalardan yararlanabilirmiydim.

"Acılar beni daha çok dibe batırıyor. Tutunmamı sağlamıyor ki " cevap beklemeyerek söyledim. "Zamanla öğrenirsin Sara en güçlü ve en kırılgan noktalarını tek derdin ben değil. Okulun olsun. Ben her zaman bulunurum ama kaybettiğin zaman asla bulunmaz. Hayatını bana bağlama ben bu gün varım yarın bir bakmışsın ki herkes gibi yok olmuşum. " demistim ya ikinci bir sevdiğimi kaybedemem diye gözümdeki yaş bu sefer acıdan aktı.

"Sizde gitmeyin hocam. "dedim. "Beni yalnız bırakmayın kızsanızda bagırsanızda gitmeyin !" cümlemi sonlandırıp dudagıma akan göz yaşını yutarak dudağımı ıssırdım. Kimse gitmesin sevdiklerimi kaybetmeyim hatta kimseyi ölüm olmasın kavga gürültü de olmasın.

"Gitmeye mahkumuz bazen o yüzden ağlama hic bir zaman hiç bir durum Için özellikle benim için !" yerinden kalktığında yutkundum. Gitmelerini kimsenin istemezdim ki ben.

"Anne ben çıkıyorum akşama gelirim. " dedi. Sonrasında ise dolanıp yanımda durdu "tamam oğlusum "sesi kulağıma ışıtildi.

Nefesini yüzüme vererek eğildi. "Neden bahsettimi anladın mı?" kulağımda ki nefesi dudağımı daha çok ıssırmama sebep oldu kanatacak sekilde. "Anladımmm." dedim zorla.

Yanağıma değen dudağı göz yaşımın akmasına engel oldu. "Anlamadın sen daha çocuksun Sara gerçekler seni yakmadan kavrulmayı öğrenemeyeceksin !" dudağını çekti. Dondum gerçekler beni nasıl yakabilirdi ki ben zaten yanmıştım. Elimde yanagımı tuttum. Beni öpmüştü Semih hoca benim yanağımı öpmüştü. Dediğini anlayamamıştım ama yanağıma kendi izini bırakmıştı. Aklım başıma geldiğinde etrafıma bakındım ama gitmisti.

"Canım !" kendimi toparlayıp gözümden akan yası silmek icin elimi kaldırdım. Dokunduğu yerde iz bırakmışcasına hos bir duyguyla harmanlamıştı kalbimi.

"Çok kapmışsın sen hastalığı al şunu iç. " uzattığı bardağı elime alıp bir anda mutsuzluğumu yok eden huzur yerini alınca Gupse ablanın dizine yattım.

"Noldu kuzum iyi misin ?" iyi değilim sanki süperim. "Saçımı okşasana abla." hapşurup peçeteyi koydum. Televizyondan gözünü ayırmayıp öptüğü yanağıma elimi koydum. "Canım benim bir derdin yok demi ?" Saçımı eline alıp kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Acılarla olgunlaşır mıyız abla ?" televizyona göz dikip sordum. "Olgunlaşırsın ama duygusuzlaşırsın canım eğer çok fazla acı yaşayıp mutlu olmazsan kimseye acımazsın. Acıyla mutluluğu dengede tut ki yaşanılası bir hayatın olsun. Karamsar bakma sakın hayata. Acılarla olgunlaşma mutlulukla dengede tut onunla olgunlaş kuzum." mutluluk uzak bir kavram.

"Abla mutluluk zor değil mi ?" dokunusuyla huzur veren saçımla oynama işlemini hep sevmiştim. "Mutluluk sensin kuzum. Insan kendi çevresinde kendine bir hayat kurar. Sende kendi hayatını sağlam yaparsan en mutlu sensin. Ailen yok diye üzülme. Biz varız arkadaşların var sevgilin var mı bilemem ama biz bize yeteriz. Sen yeterli hayata olumlu bakmayı öğren. Mutluluğu kendin yarat en büyük mutluluğun kendin ol." en büyük mutluluk ben mi.

"Nasıl olacağım ?" dizinde dönüp yüzüne baktım. Elleriyle alnımdaki sacları alıp geriye attı. "Sen topal ve kör müsün engelli ve ya sakat mısın kuzum. " başımı hayır anlamında salladım. "Bak işte onlarda gülerek eğlenerek yaşıyor kör hic olmazsa ben topal değilim diye seviyor. Topal ben kör değilim diye seviniyor. " Gupse ablayı şimdi daha iyi anlamıştım. Hayatı polyanacılık oynarak yaşamalîyız. Bana göre o kuram çok saçma.

"O zaman onlar kendini kandırmıyor mu ? Hep bir eksikler. " yüzüme bakıp güldü. "Kim tam kuzum hepimiz eksigiz senin annen babam yok benim de hiç arkadaşım yok. Senin gençliğin var benim gençliğim yok. Insanlar doğar büyür yaşar ölür. Bunlara kafa yorma herkes eksik önemli olan sensin mutluluk sende saklı kimsede değil. Onlar kendini kandırmış ama yaşamak için kandırmıs kendilerini mutlu olduguna inandırmış ya da gerçekten mutlu olmuşlardı. Onlar acılarıyla mutluluklarını denge de tutmuş büyümüsler. Sanmaki onlar kendi kendine büyüyorlar en iyisi bile binbir acıyla büyüyor. Ama hic biri mutsuz değil hepsi güler yüzlü. " engelli tanıdığım yoktu. Ama mezarlıktaki mezarcı geldi aklıma ayağının biri kesikti. Ama yine de mutlu gibi duruyordu.

"Yani diyorsun acılar beni duygusuz yapar." Semih hoca acı çekip mi duygusuz olmuştu. Ne acısı çekecekti ki o. Sürekli bağırması ondan mıydı. "Aynen öyle kuzum tecrübelerin olsa mutlulukla dengeleki çekilecek olsun !" dengeleyecegim. Mutlulugumu bulup ben kimseye acı veremezdim. Vermeye hakkım yoktu hicte olmayacak.

"Peki semih hoca çok mu acı çekti." Başımı kaldırıp bağdaş kurdum. Gupse abla tebessüm etti. "Benim oğlusum babasının kopyası kuzum. Onlarda genetik onlar hep somurturlar gülmek huylarında yoktur. Bakma sen kavga ettiklerine sürekli diyalogları böyle bunların birinin birinden aşagı kalır yanı yok. Hepsi birbirinden beter. " cok cekmisti galiba böyle konustuğuna göre. "Ama ben ikisinide seviyorum onlar benim mutluluğum. " annemde cogu zaman babamla benden sitem eder sonrasında bizi sevdiğini söylerdi. Gupse ablada böyleydi.

Nanelimonun genzimi yakan kokusunu çektim. "O zaman bir gün bende..." hapşurdum. "Mutlu olmak icin mutluluğumu bulur yada yaratırım. " gülüp başını salladı.

Hepinizi seviyorum yorum yaparsanız daha çok seveceğim. 😁

Instagram hesabım: pikacustylnoxe ulaşabilirsiniz. Yada özelden mesaj atabilirsiniz 😂 hikayeme oy verip yorum yaparsanız hikayenizde bol bol yorum yapip dururum

Continue Reading

You'll Also Like

3M 99.3K 62
- Kerem. - diye başladı Ama bitirmesine izin vermedim. Onu kapıya doğru ittim ve kalçasından tutup kaldırdım. Kollarımın arasında mahsur kaldı. Ell...
46.7M 2.7M 106
Öncelikle şu konuda bir anlaşalım. Normal değilim, o da öyle.
1.8M 132K 81
"İki yaşam çizgisinin ortasında kalan genç bir kız" Kendisini ait hissetmediği bir hayatın içinde bir yaprak gibi savuran 16 yaşında Simya'nın varolu...
435K 12.1K 85
Hayatı 7 yaşındayken ailesinin öldürülmesiyle değişen bir kız, ve onun intikamını okumak istiyor musunuz? O zaman hikayeme buyurun! Ona baktım. Kork...