İyi Ki Geldin!

By Nevinturgut

1.3M 74.3K 6.1K

Doğmadan önce anne babasını kaybeden bir bebek,onu kabul etmekte zorlanan ama ona sımsıkı bağlanan bir teyze... More

İyi ki Geldin!
İkinci bölüm
Üçüncü Bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm
On Üçüncü Bölüm
On Dördüncü Bölüm
On Beşinci Bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Sekizinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Açıklama
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi Ikinci Bölüm
Yirmi Üçüncü Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm
Yirmi Sekizinci Bölüm
Yirmi Dokuzuncu Bölüm
Otuzuncu Bölüm
Otuz Birinci Bölüm
Otuz ikinci Bölüm
Otuz Ücüncü Bölüm
Duyuru
Otuz Dördüncü Bölüm
Otuz Besinci Bölüm
Otuz Altıncı Bölüm
Otuz Yedinci Bölüm
Otuz Sekizinci Bölüm
Otuz Dokuzuncu Bölüm
Kırkıncı Bölüm
Kirk BIrinci Bölüm
Kırk ikinci Bölüm
Kirk Ücüncü Bölüm
Kırk Dördüncü Bölüm
Kırk Beşinci Bölüm
Kırk Altıncı Bölüm
Kırk Yedinci Bölüm
Kırk Sekizinci Bölüm
Kırk Dokuzuncu Bölüm
Ellinci Bölüm
Elli Birinci Bölüm
Elli Ikinci Bölüm
Elli Ücüncü Bölüm
Elli Beşinci Bölüm
Elli Altıncı Bölüm
Elli Yedinci Bölüm
Özür
Elli Sekizinci Bölüm
Elli Dokuzuncu Bölüm
FiNAL
FiNAL(Ikinci Kisim)
TEŞEKKÜR
Özel Bölüm
Özel bölüm
Selamlar

Elli Dördüncü Bölüm

14K 1K 112
By Nevinturgut

Merhaba!

Yeni bölüm ile karşınızdayım. Aranızda kapak yapabilen varsa bana yardımcı olabilir mi acaba? Yeni hikâyem için kapağa ihtiyacım var ve ben kapak yapma işinden hiç anlamıyorum. Gelelim bölüm ithafına: bu bölüm "OsmanAydn9" a ithaf edilmiştir.

Keyifle okuyun...

-Dede

Ömer Bey'in kendini hiç hazırlamadığı bir durumdu, torununun ağzından kendisine seslenilmesi. Evet, bir torunu vardı ama şimdi kanlı, canlı arkasında ve "dede" diyordu. Bu o kadar inanılmazdı ki. Bir kaç yıldır görmediği oğlunun, Mithat'ının bir parçasını Mithat 'sız bağrına basmak hem mucize hem hüzündü. Elleri titriyordu, kalbi yerinde durmayacak şekilde çarpıyordu. Çok şükür çarpıyordu ,dünya gözüyle oğlunu bir kez daha görmek nasip olmamıştı, ama onun emanetini görmüştü ya artık ölse de gam yemezdi. Titreyen ellerine ve ayaklarına inat ayağa kalktı ve yavaşça arkasını döndü. İşte karşısındaydı koskoca Ömer Bey'i dizlerine çöktürecek dünyalar güzeli torunu...

-Dede, dedi gülen gözleriyle Naz yine. Ömer Bey eğilip kollarını iki yana açıp:

-Dedeciğim! dedi ve Naz ona doğru koşup kollarına atılınca sıkı sıkı  sarılıp ağzından çıkamayan tüm hasret, sevgi ve özlem kelimelerini sarılışıyla torununa verdi. Bir yandan gözünden yaşlar akarken bir yandan da "güzel kızım benim, dedesinin canı" diyordu. Bu kavuşma anını yaşlı gözlerle Nilüfer ve Türker izlerken, arkalarında da mutfak kapısı'nın  yanında artık hıçkırıklarını bastıramayan Şahika Hanım vardı.

Kıpırdanmaya başlayan Naz dedesinin kollarından sıyrılırken

-Dede ma, dedi. Hayranlıkla torununu izleyen Ömer Bey Naz'a:

-Söyle kızım, dedi. Bir yandan ellerini öpüyor, gözlerine bakıyor. Her bir ayrıntısını ezberlemeye çalışıyordu.

-Dede ma, dedi yine Naz. Bu sefer Ömer Bey Nilüfer'e baktı. Torunu bir şey istiyordu ama anlamıyordu.

-Ne istiyor kızım?

-Karnı  acıkmış dedi Nilüfer bir yandan gözyaşlarını silip bir yandan gülerken "yemek onun için nedense ma demek" dedi.

-Karnı mı acıkmış benim güzelimin? Gel dedeciğim ,hemen kahvaltıya oturalım dedi. Kucağına alırken Şahika hanımı  gören Ömer Bey kucağına almaktan vazgeçip elinden tutup Şahika Hanıma doğru ilerledi. "Bak Naz babaanne" dedi. Naz Şahika Hanıma da gülümseyip babaanne diyemediği için

-Banne deyince.

-Kuzum diyerek kucağına aldı Şahika Hanım. "Mithat kokulum, canım yavrum" dedi. Yıllarca t-shirtlerini kokladıktan sonra ölünce sadece toprağın kokusu Mithat olmuştu. Bir yandan torununun sıcaklığıyla hayat buluyor diğer yandan Mithat'ını yine yanındaymış gibi hissediyordu. Demek torunu, evladına bu kadar yakın oluyordu insanın. "Ahh Mithat ah keşke senin kucağında görseydim evladını da içimdeki yangınını söndürebilseydim kara kuzum" dedi içinden. Giden gelmiyordu, ama hayat devam ediyordu işte. Fakat, Şahika Hanım ve Ömer Bey için giden geri dönmüştü, torunları olarak. Mithat değildi elbet, ama onun parçasıydı kanlarıydı, canlarıydı. Naz yine,

-Ma, deyince Şahika Hanim da düşüncelerinden sıyrıldı ve her anne gibi evlatlarını doyurma göreviyle canlandı.

-Ayy kuzum babaanne seni aç mı bıraktı? Şimdi doyururum ben seni güzel gözlüm. Ömer, bak çok güzel değil mi? Dedi mutlulukla kocasına.

-Çok, dedi Ömer Bey ve Nilüfer'e dönüp ellerinden tuttu "Çok teşekkür ederim kızım, sağ ol!'' dedi.

-Estağfurullah. Teşekkür etmeyin ne olur, o sizin torununuz elbette görmek hakkınız dedi Nilüfer.

-Vallahi Naz'ı aç bırakacaksınız dedi Türker araya girerek bir ağlama seansına daha hazır değildi. Bugünlük yeterdi. Annesinden Naz'ı alıp mama sandalyesine oturttu. Şahika hanım mutfağa geçip torununun sesini duyunca heyecanla kırdığı tabakları toplamak için eğilince, Türker onu kaldırdı.

-Ben yaparım anne! siz diyerek Nilüfer'i işaret etti, "masayı hazırlayın"

-Peki, dedi Şahika hanım. Bir yandan Nilüfer'e Naz'ın ne yiyeceğini soruyor bir yandan eline masaya yerleştirilecek kahvaltılıkları veriyordu. Masa hazırlanınca Nilüfer nereye oturması gerektiğini hesaplamaya çalışıyordu. Mama sandalyesi Ömer Bey'in yanındaydı. Sandalyenin diğer tarafına Naz'ın yanına geçmeyi düşündü önce sonra Türker'in yanına geçmeye karar verdi. Naz'ı babaannesi ve dedesinin ellerine bıraktı ona öyle hasretle bakıyorlardı ki; burada oldukları süre boyunca Naz'ı onlarla baş başa bırakmanın iyi bir fikir olduğunu düşündü. Naz'ın tabağını hazırladıktan sonra yerine geçti. O sırada Türker, elinde çay tepsisi Şahika Hanım da ekmeklerle geldi. Nilüfer'in oturduğu yeri gören Şahika Hanım Naz'ın yanına oturacağını görünce çok sevindi kendi elleriyle torununu besleyecekti.

-Sağ ol kızım dedi. Nilüfer sadece gülümsedi ve Türker'in elinden çayları alıp dağıttı. Bir yandan kahvaltılarını ediyor, bir yandan Naz'ı seyrediyordu herkes. Türker fırsattan istifade sağına oturmuş olan Nilüfer'in elini tutmuş sol eliyle kahvaltısına devam ediyordu. Naz'la meşgul olan Şahika Hanım bir ara onlara bakınca:

-Türker!

-Efendim anne

-Oğlum, kırıkları toplarken elini mi kestin sen?

-Yoo, nerden çıkardın? diye sordu Türker.

-Niye sol elinle yiyorsun oğlum? Bu soruyu duyan Nilüfer masanın altında Türker'in elini sıktı  ve elini çekmeye çalıştı. Türker elini bırakmayarak.

-Kolumun üzerine yatmışım herhalde, biraz ağrıyor dedi. Nilüfer hayretler içinde Türker'e baktı nasıl da yalan söylüyordu.

-Ağrımaya devam ederse krem sürelim oğlum.

-Tamam, anne,dedi Türker ve Nilüfer'e bakıp göz kırptı. Ömer Bey Türker'i gördü ve sadece gülümsedi "hey gidi gençlik" dedi içinden.

Bu sırada Naz biraz bir şeyler yiyor bir yandan iki dişini göstererek tüm sevimliliğiyle gülümsüyordu. Arada

-Dede diyor Ömer Bey de "Dedem" diye cevap veriyordu. Şahika hanım da ara sıra bir şeyler verip ağzını ellerini temizliyordu Naz'ın. Türker:

-Bugün ne yapalım? Gezelim mi? dedi Nilüfer'e. Nilüfer:

-Şey izin verirseniz, Naz ve ben bugün Mithat abimin mezarını ziyaret etmek istiyoruz, dedi elindeki peçeteyle oynarken.

Bir anda masada bir sessizlik oldu. Boğazını temizleyen Ömer Bey:

-Tabi kızım, kahvaltıdan sonra gideriz dedi. Şahika hanım gözyaşlarını gizleyebilmek için, "ben çayları tazeleyeyim" diyerek mutfağa kaçtı. Türker ise Nilüfer'in elini daha çok sıkarak gözlerine baktı teşekkür edercesine. Kahvaltıdan sonra hazırlanıp mezarlığa gittiler. Nilüfer çantasından çıkardığı bir örtü ile başını örttükten sonra Naz'ı kucağına alacakken Türker Naz'ı kucaklamıştı bile. Nilüfer'e elini uzattı Türker ama Nilüfer kaşlarını kaldırıp anne ve babasını işaret etti Türker'e. Türker ise hiç aldırmadan Nilüfer'in elini tuttu. Nilüfer, ne kadar çekmeye çalışsa da izin vermedi. Son defa elini çekmeye çalışdığında  Türker sadece gözlerine baktı, ve Nilüfer bu bakışla geri adım attı. Arkalarından onları izleyen Ömer Bey ve Şahika hanım gülümsediler.

-Bizim oğlan pek bir kaplan olmuş hanım.

-Öyle görünüyor, dedi Şahika Hanım da.

Mithat'ın mezarının başına gelince Nilüfer Türker'den Naz'ı alıp mezarın başına getirdi ve:

-Bak Naz baba, dedi ve gözyaşlarına boğuldu. Naz mezarın topraklarına ellerini sürerken "baba" deyince kimsede dayanacak güç kalmamıştı. Nilüfer mezar taşını okşayarak:

-Merhaba Mithat abi ben geldim, sana kızını getirdim biraz geç oldu, ama kusura bakma. Bak kocaman oldu Naz, yürümeye başladı. Gözlerinin rengini annesinden almış ,ağzı burnu sana benziyormuş. Şimdiden çok uzun sana çekmiş galiba, gerçi ablam da kısa değildi. Özür dilerim ablamı düşünürken, senin gidişini görmediğimiz, sana veda edemediğimiz, ve seni ablamdan ayırdığımız için çok özür dilerim, ne olur affet bizi! Umarım orada birliktesinizdir. Gözünüz arkada kalmasın ömrüm yettiğince Naz'ın mutlu olması için elimden geleni yapacağım. Canınız, canımdır! dedi ve artık boğazını düğümleyen hıçkırıkları özgür bıraktı. Naz ise'' baba'' demeye devam ediyordu.

Onu dinleyen Şahika Hanım ve Ömer Bey de ağlıyordu. Nilüfer'in son cümlelerinde Şahika hanım Nilüfer'in yanına gelmiş ve ona sarılmış,  beraber ağlıyorlardı. Ömer Bey daha fazla dayanamayarak oradan uzaklaşıp ,bir ağacın arkasına geçerek dizlerinin üzerine çöktü ve oğlunu gömdüğü gün yüreğine hapsettiği hıçkırıklarını bıraktı. Sanki evladını az önce toprağa vermiş gibi ağlıyordu.

Türker de gözyaşları içindeydi, bir yandan Naz'a dikkat etmeye çalışıyor bir yandan annesi ve Nilüfer'e bakıyordu acıyla. Yavaş yavaş sakinleşen Nilüfer ve Şahika hanım ,el ele ayağa kalktılar. Ömer Bey de yavaş adımlarla yanlarına geliyordu. Şahika Hanım Naz'ı kucağına almak isteyince Naz kollarını Türker'e uzatıp:

-Baba, dedi. İşte bu tam bir bombaydı. Bilinçli olarak söylememişti Naz, diline dolanmıştı ama Türker ne yapacağını bilemedi, bir mezara, bir Naz'a bakıyordu. Donmuştu. Naz'ı Nilüfer'in kızına baba olmayı kabul etmişti ama onun abisinin kızı olması çok farklıydı. Tıpkı Nilüfer gibi bir ikileme düşmüştü. Şimdi annesi, babası , Nilüfer ve Naz merakla Türker'e bakıyorlardı.

-Gel güzelim, dedi ve kucağına aldı, kimseye bakmadan arabaya ilerlemeye başladı. Diğerleri de arkasından gelirken çok sessizlerdi. Eve gelinceye kadar da, kimseden ses çıkmadı. Naz uyuya kalınca Nilüfer de  Naz uyurken kendisinin de biraz dinlenmek istediğini söyleyip odaya kapandı. Türker'i anlıyordu ve onu yalnız bırakması gerektiğini biliyordu.

Türker ise ne yerde ne gökteydi. Ne yapması gerekiyordu. Bu ikilemini anlayan babası:

-Türker!

-Efendim baba.

-Biraz konuşalım mı?

-Konuşalım.

-Ne hissediyorsun?

-Çok karışığım, Nilüfer ile evleneceğim ve Naz benim kızım olacak, bunda hiçbir sıkıntım  yok ama şimdiye kadar baba kelimesini düşünmemiştim ve bugün tam abimin karşısındayken o onun babasıyken bana baba demesi, sanki kendimi hırsız gibi hissettim.

-Oğlum, Takdiri ilahi böyle, bize bunu sorgulamak, neden demek düşmüyor. Abin kızını emanet ettiği Nilüfer ile evlenen kişinin sen olduğunu ,onun sana baba diyeceğini bilseydi inan ki mutlu olurdu. Hırsız ne demek sen yeğenini yarım bırakmayarak ,babası olacaksın.Abin huzur içinde yatacak, bundan güzel ne olabilir?

-Haklısın baba haklısın  da, işte. Dedi Türker.

-Anlıyorum ,senin  bunu hazmetmen lazım ama lütfen bunu yaparken Nilüfer ve Naz'ı kendinden uzaklaştırma.

-Asla dedi Türker, onlar benim her şeyim.

-Ben de öyle düşünmüştüm.

-Tabii siz de dedi Türker.

-Hiç kuskusuz dedi Ömer Bey ama bıyık altından da gülüyordu.

-Babaa dedi Türker.

-Tamam, tamam hadi Naz uyandıysa biraz gezin şehrimizi tanıt biraz, nasıl Kütahyalısın sen?

-Hemen gidiyorum dedi Türker.

-Koş koş dedi Ömer Bey ama bu sefer kahkaha atıyordu.

Türker Nilüfer'in odasının kapısını çaldı ,ve içeride Naz'ın sesini duyunca beklemeden içeri girdi. Nilüfer Naz'ın üzerindekileri çıkarıyordu.

-Ne yapıyor benim güzellerim bakalım.

-Her yeri toz toprak olmuş Türker. Naz'ı yıkamam gerek.

-Tamam, yıkayalım o zaman.

-Aslında bıraksak da, annen mi yıkasa? Torunuyla özel vakit geçirsin.

-Çok güzel bir fikir ama Naz huysuzluk yapmasın.

-Yapmaz, onları sevdi, kucaklarından inmiyor görmüyor musun?

-Haklısın, o zaman annemi çağıralım. Türker annesini çağırıp Naz'ı yıkamak isteyip istemediğini sorduğunda kadıncağızın gözleri ışıldadı.

-Ömer gel Naz'ı yıkayalım, dedi. Ömer Bey dünden hazır bir şekilde koşturdu. Onlar banyoya girdiklerinde ,Türker Nilüfer'e sarılıp "hadi gel seni gezdireyim biraz" dedi.

-Ama haber vermedik.

-Babamın haberi var; sen hazırlanırken tekrar haber veririm.

-Tamam, dedi Nilüfer ve hazırlanmak için Türker'in gitmesini bekledi.

Türker Nilüfer ile kapıdan çıkacakken Nilüfer biraz tereddüt içindeydi, ya Naz ağlarsa diye, ama banyodan kızının kahkaha seslerini duyunca gönül rahatlığı ile evden çıktı.

Türker, Nilüfer'i Sevgi yoluna götürdü ve orada biraz gezdiler. Sonra bir yerde oturup birer yorgunluk kahvesi içtiler. Türker'i annesi daha önceden tembihlediği için hiçbir yerde bir şey yemediler. Şahika hanım yemeğe bekliyordu çünkü. Büyük bir alışveriş merkezi olan Sera Kütahya'ya gideceklerdi ama vakitleri kalmayınca eve gittiler.

Masa hazırlanmıştı. Naz keyfi yerinde mama sandalyesinde oturmuş dedesinin verdiği bir şeyler yiyordu. Nilüfer sofradaki çeşitli yemekleri görünce şaşırdı kaldı. Hepsi de birbirinden güzel görünüyordu. Türker, tek tek adlarını söylüyordu yemeklerin ılıbada dolması, cimcik ve oğmaç çorbası Nilüfer'in aklında kalanlar olmuştu. İştahla yemeklerin hepsini tatmaya özen göstererek yemekleri yedi. Yemekten sonra masayı topladıktan sonra kahve yapma işini üzerine aldı Nilüfer ve köpüklü kahvelerini yapıp getirdi. Keyifle kahveler içilirken;

-Türker!

-Efendim aşkım, dedi Türker birden ve Nilüfer utandı elbette Türker de.

-Benim bir hediyem vardı eve getirmedin mi? Arabada galiba hala, dedi.

-Ah evet, onu unuttum bagaja zorla yerleştirdiğim için unutmuşum dedi.

-Acaba getirebilir misin?

-Hemen getiriyorum dedi. Şahika Hanım ve Ömer Bey birbirlerine baktılar, ne hediyesiydi acaba? Naz artık uyumaya başladığı için Ömer Bey ve Şahika hanım onu yatırmak istediler ve Naz'ı yatırıp geldiler. Türker de bu arada gelmişti. Salonda kocaman içinde bir tablo olduğu belli olan bir hediye paketi vardı.

Nilüfer, Şahika Hanım ve Ömer Bey yerlerine oturunca ,hediyeyi Şahika hanıma uzattı.

-Küçük bir hediye, dedi.

Eyvah! dedi Şahika hanım içinden şimdi içinden ağzı gözü bir yanda sanat eseri dedikleri, anlamadığı bir tablo çıkacak diye ödü kopuyordu. Baş örtüsünü düzeltip:

-Teşekkür ederim kızım, dedi.

-Açmayacak mısınız ? Böyle sorunca elbette açacaktı mecburen.

-Açmaz mıyım hiç? Hemen açıyorum dedi. Zarafetle paketi açmaya başladı, ve tamamen açtığında gördüğü tablo ile nutku tutuldu. Oğlu damatlıklar içinde ,geliniyle öyle bir gülümsemişti ki sanki dokunsa, yanağının sıcaklığı eline geçecekmiş gibi canlı görünüyordu. "Mithat'ım canim oğlum derken oğlunun yanağına yanağını dayamış ağlıyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

2M 32.5K 53
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
Haz By 🍀

Romance

252K 3.3K 18
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
320K 5.4K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
569K 21K 85
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...