Kırk Altıncı Bölüm

12.5K 990 84
                                    

Selam!

Yeni bölüm geldi. Bu bölüm "kaderyusm" ithaf olunmuştur.

Keyifle okuyun...

Türker Naz'ı kucağına aldı ve:

-Önce Naz'ın aşısını yapayım, sonra da gördüğünüz gibi birçok hastam var, dedi. Nilüfer her ne kadar hayatının merkeziyse de bir işi vardı ve öyle kitaplarda, filmlerdeki gibi bırakılıp gidilemiyordu.

-Tamam, dedi Cihan elini tutarken. Öyle bir güçle vurmuştu ki eli sızlıyordu. Beraber Türker'in odasına girdiler. Türker canının acısını, yüzündeki kanı unutup biricik yeğenine odaklandı. Meğer ne kadar da yakınlarmış; aynı kanı taşıyorlarmış. İnanılır gibi değildi. Naz'ı muayene edip aşısını yaptıktan sonra Cihan'a verdi.

-İş çıkışı nerede diyorsanız buluşup konuşalım. Hattâ Nilüfer de gelsin, dedi Türker.

-Biz geliriz ama Nilüfer'i uzun bir süre bekleme, dedi Vural.

-Ne dedin?

-Evet, Türker. Vural kırıcı da olsa doğruyu söylüyor. Adını bile duymaya tahammül edemiyor, dedi Cihan.

-Hiç umut yok mu? dedi Türker.

-Bilmiyorum, Türker. Bilmiyorum, dedi Cihan. Ardından ekledi:

-O halde bizim her zamanki yerde buluşalım. Sana adresi mesaj atarım. Naz daha fazla huysuzlanmadan gidelim biz.

-Peki, dedi Türker yenilmişçesine ve işinin başına döndü. Cihan ve Vural Naz ile arabaya binerken:

-Ne anlatacak acaba? diye sordu Vural.

-Bilmiyorum.

-Valla, saçma sapan bir şey anlatırsa dalarım Cihan; haberin olsun!

-Önce bir anlayıp dinleyelim, dedi Cihan.

Türker her boş kaldığında Nilüfer'i aradı ama cevap alamadı. "Yapma" dedi içinden "bize bunu yapma". Akşam iş çıkısında hemen verilen adrese doğru hareket etti. Önder'i aradı geç geleceğini söyledi. Önder ne kadar ısrar ettiyse de nereye gideceğini söylemedi. Kapanmış ama Önder'e göre hâlâ açık olan dikişleri de atabilirdi, sonra çenesini çekerdi bir ömür; bu yüzden inatla söylemedi gideceği yeri ve buluşacağı kişileri. Cihan'ın gönderdiği adres hiç bilmediği bir yerdi. Elbette bilmezdi çünkü meyhaneyle pek işleri olmuyordu. Burası kocaman bir meyhaneydi. Önder aslında her yeri bilirdi ama burasını gözünden kaçırmıştı galiba. Efkâr dağıtmaya giderlerdi arada sırada ama İzmir'de çok efkârlanırlarsa birer bira alıp evde oturmayı tercih ediyorlardı. Arabayı park edip içeri girdi. Güzel nezih bir yerdi. Bir yanda fasıl ekibi efkârlı efkârlı çalıp söylüyor, diğer tarafta müşteriler bir yandan şarkılara eşlik edip bir yandan da kadehlerinde huzur arıyorlardı. Türker masalara iyice göz gezdirdikten sonra onları gördü. Yanlarına yaklaştı.

-İyi aksamlar, dedi.

-Hoş geldin Türker, buyur, dedi Cihan.

-Hoş buldum, dedi Türker ve bir sandalye çekip oturdu. Vural o sırada nişanlısıyla konuşuyordu. Belli ki meyhanede olduğu için azar işitiyordu. Biraz daha dinledikten sonra hızlıca kapadı telefonu.

-Abi bu kadınları anlamıyorum vallahi! "Açık ol; her şeyi söyle," diyorlar; söylediğin zaman da sorun üstüne sorun çıkıyor. Yok, meyhanede ne işim varmış, sarhoş olmamalıymışım, olursam araba kullanmamalıymışım. Yeter ya, yeter! Bana annem bile karışmadı yaa.

-Annene meyhanede olduğunu söylüyor muydun?

-Yoooo.

-Söyleseydin yengem başına iş gelmesin diye seninle gelir oturur, seninle içerdi, dedi Cihan gülerek

İyi Ki Geldin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin