İkinci bölüm

41.5K 1.8K 100
                                    

"Hayır." dedi birden Nilüfer. O an Zafer Bey kızına döndü bir kez daha:

"Hayır." dedi. Gülfem Hanım da toparlanmış, odadan çıkıyordu birden kızının tiz çığlığını duydu.

"Hayııııııır!"

Zafer Bey, ne oluyor diyemeden Nilüfer birden yere çöktü ağlamaya başladı. Hıçkırıklar arasında

-"Olmaz, beni bırakıp gidemez, daha ona veda edemedim daha kokusunu içime çekemedim ona onu çok sevdiğimi onsuz yapamayacağımı söyleyemedim, beni bırakıp gidemez. Baba ne olur söyle gelmesin bebek, istemiyorum, ablamı istiyorum, gitmesin ne olur söyle onlara ablam bizimle kalsın." diye içli içli ağlıyordu.

Annesi de yanına çökmüş saçlarını okşayıp onunla ağlıyordu.Zafer Bey ne yapacağını bilmez bir durumda gözleri dolu onlara bakıyordu. Bir yandan Nilüfer, eline sarılmış:

" Ne olur baba söyle onlara." diyordu. Zafer Bey kızının acısı karşısında sessizdi. Bir doktor olarak bunları istemesi kızının nasıl bir çıkmazda olduğunu gösteriyordu. Gözlerini kapamış ne yapacağını düşünürken omzuna bir el kondu, gözlerini açtığında dağlar gibi dimdik ayakta duran biricik oğlunu gördü. Ah paşam, babasının yokluğunda olduğu gibi şimdi de ailesine destek canı oğlu Cihan'ı. Ne oldu dercesine bakıyordu.Zafer Bey:

-Bebek geliyormuş, dedi.

Cihan kız kardeşinin yanına geldi eğildi ve yüzünü avuçları içine aldı:

"Cihan." dedi Nilüfer. Sonra, "Gidecek, daha zamanı gelmedi daha veda edemedim. Gitmesin, onsuz ne yapacağız? Kim bize sinirlendiği zaman "Gösteririm ben size." deyip bize isimler takıp dalga geçecek? Kim beni "Gül kokulum" diye sevecek? Yapmasınlar, onun gitmesine izin verme Cihan." dedi.

Cihan yanaklarından sicim gibi akan yaşlarla kardeşini dinledi ve ona sarıldı hiç bırakmamacasına ve kulağına fısıldadı:

-Onu bırakmak zorundayız. Artık rahata kavuşması lazım, daha ne kadar bu hortumlarla yaşayacak? Hem Mithat onu bekliyor bırakalım da kavuşsunlar hem bak bize bir armağan bırakıyor, kendi yerine küçük bir kız artık ona sarılma zamanı...

-İstemiyorum onu istemiyorum! Ben ablamı istiyorum, diye feryat etmeye devam etti Nilüfer.

Cihan''da Asu'yu bırakmak istemiyordu ama kader... Yapılabilecek hiçbir şey yoktu kabullenmekten başka. Sonunda Nilüfer'in biraz sakinleşmesi gerektiğini düşünerek doktoru çağırdı. Nilüfer'in tüm çırpınışlarına karşı bir sakinleştirici yapıldı ve dinlenmesi için yatırıldı.

Cihan tekrar anne ve babasının yanına döndü. Birbirlerine sarılmış bekliyorlardı. Gözleri ameliyathanenin kapısındaydı. Bir hayatın bitişi ve bir hayatın başlangıcını bekliyorlardı. Yaklaşık bir saat sonra ameliyathaneden bir bebek getirildi önlerine, sevinseler mi üzülseler mi bilemediler. Zafer Bey şöyle bir baktı:

-Aynı annesi, dedi.

O ana kadar gözleri kapalı olan Gülfem Hanım gözlerini açtı ve Allah'ın mucizesi küçük yavruya baktı sahiden de Asu'suna benziyordu bir anda içini bir sevinç kapladı. Tekrar ameliyathanenin kapısı açıldı ve doktor geldi. Hemşireye bebeği odasına götürmesini söyledi ve aileye döndü.

-Bebek geldiğine göre artik hastamıza veda etme vakti geldi, dedi.

Gülfem Hanım'ın kısacık sevinci yine büyük bir acıyla kayboldu. Baba Zafer Bey ve Cihan bas işaretiyle peki dediler. O sırada Nilüfer de uyanmış yanlarına gelmişti. Doktoru duymuştu, daha metindi.

-Son kez görebilir miyiz? dedi.

Doktor başını salladı. Üzerlerine özel kıyafetler giyip ablasının yanına girdiler. Önce annesi ilerledi ve kızına sıkı sıkı sarıldı, bonenin altındaki saçlarını okşamaya başladı.

İyi Ki Geldin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin