Kırk Sekizinci Bölüm

12.9K 965 81
                                    

Merhaba!

Bölüm sağlık sorunları nedeniyle biraz gecikti. Şimdiden "Bölüm kısa" yorumları yapmayip anlayışla karşılarsanız çok sevinirim, elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Bu bölüm "1905fatmanur1905" ithaf olunmuştur.

Keyifle okuyun...

Nilüfer Türker ile ne yapacağını bilmiyordu. Türker her gün Nilüfer açmasa da ısrarla aramaya devam ediyordu. Nilüfer telefon aramalarını açmamadaki ısrarını ne yazık ki mesajlarda başaramamıştı. İlk gün ne kadar açmasa da daha sonra dayanamayıp mesajlarını okumaya başlamıştı her sabah olduğu gibi "Günaydın" mesajını yazıyor, halini hatırını soruyor ve gece yatmadan önce "iyi geceler" mesajını gönderiyordu tüm nezaketiyle. Her gün gönderdiği çiçekler de gelmeye devam ediyordu ama Nilüfer değil odasına hastaneye bile girişini engellemişti çiçeklerin. Telefonunun mesaj sesi geldiğinde bu sabahki "Günaydın" mesajının geldiğini düşündü ve mesajı açtı. Türker'in yazdıklarını görünce şaşırdı. Türker ile ilişkisini bitirmemişti; haklıydı Türker ve kesinlikle hastaneye geleceğinden de emindi. Cesaretini toplayıp cevabını yazdı:

Tamam

Türker gözlerine inanamadı. Orada "tamam" mı yazıyordu? Belki de beyni görmek istediği kelimeyi algılıyordu. Muhakkak birine sorması gerekiyordu. Hemen mesajı kopyalayıp Önder'e gönderdi bir dakika sonra Önder aradı:

-Türker!

-Önder.

-Ne tamamı, neye tamam? Yoksa yolda buluşacağımız güzergâhı mı belirledin? dedi endişeyle.

-Orada "tamam" yazıyordu değil mi?

-Evet, yazıyordu.

-Tamam, o zaman dedi ve telefonu kapattı Türker sevinçle. Önder ise kalakaldı. Türker anlaşılan Önder'in fikrini iyice benimsemişti. "Eyvahlar olsun" dedi kesin hapse girecekti. Türker'in dediği gibi türkü söylerdi bolca. "Ulan Ertuğ ulan Ertuğ bir şeyler yapamadın mı?" deyip sınıfına doğru yürüdü. Sınıfa girdiğinde genelde sorunlarını kapının dışında bırakırdı ama bugün farklıydı. Bugün olacaklardan sonra hapse girerse bu belki de son dersiydi. Yine de kendini topladı ve dersini anlattı. Dersin sonunda mutlaka öğrencilerinin sorularını alırdı. İster o gün anlattığı konu ile ilgili olsun ister olmasın. Bir öğrencisi bir tünel ile alakalı soru getirmişti. Kaç metre tünel kazılması gerektiği soruluyordu.

Önder bir yandan soruyu çözerken bir yandan da "kaç günde biter acaba böyle bir tünel" diye sesli düşündü. Öğrencisinin biri hesaplayıp:

-Bayağı uzun sürüyor hocam, dedi.

-Kısaltılamaz mı ki? Başka yöne doğru mu denense acaba?

-Niye sordunuz Hocam, dedi öğrencisi.

-Yok öylesine. Şu yoldan gidersek işte çözülmüş oluyor, dedi ve kâğıdı öğrencisine verdi. Kendinize iyi bakın dedi sınıftan çıkarken. "Tünel kazmaya çalışsam bile düğün gününde çıkamam; off Türker, off!" dedi Önder. Odasına gitti. Tüm gün boyunca hemen hemen herkesle veda eder gibi konuştu.

Türker son hastasını neredeyse jet hızıyla muayene etti. Gelen hastası da hasta değildi zaten. Kontrole gelmişti ve hemen işleri bitmişti. Montunu alıp koşarak hastaneden çıkıp arabasına bindi. Hız limitini aşmamaya gayret ederek Nilüfer'in çalıştığı hastaneye geldi. 

Arabasını park ettikten sonra hastanenin giriş kapısına doğru yürürken girişte konuşan iki kişi dikkatini çekti. Gördüğü kişilerden biri kesinlikle Nilüfer'di ama karşısındaki adamı tanımıyordu. "Belki bir hastasıdır" diye düşünürken adam bir an arkasını döndü. Hayır, bu gerçek olamazdı! Gördüğü kişi kesinlikle Ercan'dı. Önder neler demişti; yoksa bir bildiği mi vardı? Yok, yok; kesin şom ağızlıydı Önder. 

İyi Ki Geldin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin