Altıncı Bölüm

29.4K 1.6K 64
                                    

Türker ne yapacağını bilemez halde çakıldı kaldı. Yangından kaçmaya çalıştıkça alevler her yanını sarıyordu. Öyle böyle değildi bu alev. Kalbi kavruluyordu duyguları isyan ediyordu ve vücudu da bu duruma tepki veriyordu. Yeni yetme ergenler gibiydi. Tam Önder'in koluna dokunup "Gidiyorum." diyecekti ki Nilüfer'in sesiyle masaya döndü.

“Oturmaz mısınız Türker Bey?”, deyip yanını işaret etti. Bu teklifle kafasındaki tüm olumsuz düşünceleri geriye itti Türker. Bu gece sadece onun gözlerine bakacak, onun kokusunu doya doya içine çekecek ve sonra deliriyor mu yanıyor mu çaresine bakacaktı. İçinden "Aklımı koru Allah’ım! "dedi ve Nilüfer'in yanına oturdu.

Kalabalık bir gruplardı. Nilüfer'in arkadaşları Cenk, Buğra, Selim, Suna, Gaye, Simay ve Leyla. Hepsi çocukluk arkadaşıydı. Bir de Behçet vardı: Nilüfer'e aşık. Gruptaki herkes biliyordu da bir Nilüfer bilmiyordu. Aslında bilmediğini zannediyorlardı, Nilüfer de bu durumun farkındaydı ilk başlarda heyecanlanmış olsa da olmadı. Sevgili gibi göremedi onu ve hep bu durumu bilmiyormuş gibi yaparak Behçet’i yaralamamış, grupta karışıklık olmasını engellemişti. Zaten Nilüfer'in bildiğini sadece grubun erkekleri bilmiyordu. Kızlar bu konuyu birçok pijama partisinde enine boyuna konuşmuşlardı. Önceleri Nilüfer'i ikna etmeye çalışmışlar ama olmayacağını anlayınca onu desteklemişlerdi.

-Behçet’i aramadınız mı? dedi Buğra

-Aradım, kız arkadaşını alıp gelecekti dedi Cenk. Kızlar bir an birbirlerinin gözlerine baktılar. Nilüfer hepsine "Sakin olun." der gibi baktı ve sohbete daldılar. Nilüfer'in göz doktoru olduğunu duyunca Türker çok şaşırdı.

-Ne o benden doktor olmaz gibi mi görünüyorum?

-Yo’ hayır sadece meslektaş olabileceğimizi hiç düşünmemiştim. Hangi hastanede çalışıyorsunuz?

-Önce aramızdaki sizi kaldırabilir miyiz? Bu güzel ortama pek de yakışmıyor

-Tabii nasıl istersen, dedi Türker gülümseyerek.

Nasıl da güzel gülüyordu bu adam saatlerce bu gülüşü seyredebileceğini düşündü Nilüfer. Sonra kendini toparlayıp,

-Burada çalışmıyorum Kanada'da  bir Hastane'de çalışıyorum.

-Kanada mı? (Ah evli olması yetmiyordu bir de uzaktaydı."Oğlum Türker evli olmasa bile mesafeler sizin ayrı olmanız için bir nedenmiş."dedi içinden)

-Evet.

-Ya bu Kanada'da Kanadaca mı konuşuluyor? dedi dahi Önder.

-Ben de ne zaman sohbetin içine edeceksin diye merak ediyordum diye kulağına fısıldadı Türker.

-Gerçekten bu bir soru mu? Diye araya girdi Leyla.

-Elbette.

-Kaçıncı sınıfa gidiyorsun? 6 mı?

-Anlamadım?

-Ha yaştan dolayı anlamadın. Senin zamanında ortaokul vardı değil mi? Orta 1’e mi gidiyorsun?

Önder'in renk değiştirdiğine bizzat bütün masa şahit oldu. Neredeyse kulaklarından duman çıkacağını sandı Nilüfer. Leyla'ya doğru eğilip

-Fazla ileri gittin bence, dedi.

-Bırak ya. Sabahtan beri vır vır kafamızı beynimizi s.. derken Nilüfer ağzını kapattı, etrafa gülümsedi ve Leyla’yı dürttü "Özür dile" der gibi baktı. Leyla omzunu silkti bana ne dercesine. Nilüfer koluna bir çimdik attı "Ayy" diye bağırdı. Herkes ona döndü. O da Önder'e dönüp

 -Affedersin biraz ileri gittim, dedi.

-Önemli değil. Anaokuluna giden bir çocuğun ortaokulu bilmesi gerçekten takdire şayan dedi Önder sonra Türker'e dönüp kısık sesle "Goooool!" dedi. Türker gülmek istedi ama gülemedi öksürmekle yetindi.

İyi Ki Geldin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin