On Üçüncü Bölüm

24.1K 1.2K 48
                                    

Merhaba!

Yeni bölüm geldi. Türker ve Nilüfer dedik dedik şimdi okuma zamanı, acaba beğenecek misiniz çok merak ediyorum. Uzun yorumlar bekliyorum sizlerden ve lütfen fikirlerinizi de paylaşın, nasıl olmasını istediğinizi yazın bakarsınız sizin istediğiniz doğrultusunda ilerler hikâye, hiç belli olmaz.

Sevgili arkadasim incipyn´in "Siradan Bir Hayat" hikayesi dün basladi, okumayan kalmasin :)

Ve son olarak size güzel bir filmden bahsetmek istiyorum "Mucize". Eğer hala gitmediyseniz, gitmenizi ve izlemenizi tavsiye ederim. Ben çok beğendim.

Koluna girmiş Nilüfer ile arabaya ilerleyen Türker "Keşke yürüyerek gitseydik de biraz da kolumda sıcaklığını hissetseydim" diye düşünmeden edemedi. O sırada Nilüfer:

-İşte arabam deyip kolundan sıyrıldı Türker´in ve arabaya yönlendirdi onu. Arabaya binip ilk önce kemerlerini bağladılar (Toplumsal Mesaj :)). Sonra arabayı çalıştırdı Nilüfer ve içerisi Türkçe bir şarkı ile doldu bir anda:

Görmesem daha iyiydi 
Seni orada o gece
Aradan yıllar geçti 
Silinmedin hafızamdan

Her gece yeni bir geceydi
Seni görene kadar
Birer birer çıktılar
Yerlerinden hatıralar hatıralarrr unutulmaz

Duygularıma esir oluyorum seni görünce
İnsan bin kere mi yanıyor bir kere sevince
Ruh bedenden ayrılıyor, çekimine girdi
Bir kere daha yandım ama canım gördüğüme sevindim 

Her gece yeni bir geceydi
Seni görene kadar
Birer birer çıktılar
Yerlerinden hatıralar hatıralarrr unutulmaz

Duygularıma esir oluyorum seni görünce
İnsan bin kere mi yanıyor bir kere sevince
Ruh bedenden ayrılıyor çekimine girdi
Bir kere daha yandım ama canım gördüğüme sevindim.

Ne düşünmeliydi Türker, şarkı tam can evinden vurmuştu onu. Evet, duygularına esir oluyordu ve evet bir kere sevmişti ve her gün yanıyordu. Gözleri yolda, aklı yanındaki güzelde "Allah´im hiç mi yolu yok? Bir umut ışığı…" dedi içinden.

-Eee anlat bakalım memleket nasıl? diye sordu Nilüfer.                                                                                                     

-Nasıl olsun bildiğin gibi, bizde değişik bir şeyler yok; sen nasılsın? diye sordu Türker.

 Karşısındaki güzelliğe doyamazcasına bakarken yine de onun kilo vermiş olduğunu ve gözlerinin altındaki yorgunluk halkalarını görmüş ve içi sızlamıştı, tekrar ona bakınca onun bu halinden dolayı ellerini yumruk yapıp sıktı. Nilüfer´in kendini yıprattığının farkındaydı, gerçi Nilüfer´i gördüğünden ve bu aşk onu sarmaşık gibi sardığından bu yana o da farklı bir durumda değildi. Unutmak için deli gibi çalışıyordu ama nafile. İçine işleyen aşk zehri tüm damarlarında ve hücrelerinde yayılmış, yer etmişti ve çaresi sadece bu naif kadındı.

-İyiyim çok şükür. İş güç işte, dedi Nilüfer.

-Çok çalışıyorsun galiba, biraz yorgun gördüm seni dedi Türker.

-Hı-hım, diyerek kısa kesti Nilüfer çünkü çok çalışıyordu çok yoruluyordu ve çok yalnızdı. Şimdi "Evet çok çalışıyorum…" diye başlarsa kendisini durduramadan ağlayacağını, ailesini özlediğini, yalnızlığını haykıracaktı; bunun için sustu ama gözlerindeki buğulanmayı önleyemedi.

Hiç kimseyi üzmek istemediğinden hep pozitif davranıyordu, hep gülümsüyordu. Ama Cihan biliyordu onun bu halini, son iki haftadır yaptıkları telefon konuşmalarında eski Cihan değildi; sessiz ve sakindi. Normalde sabahtan akşama kadar ne yaptığını sorar, her saat başının raporunu alırdı ve Nilüfer´i çıldırtırdı. Şimdi ise "Nasılsın?" diyor, Nilüfer "İyiyim." dediğinde anladım deyip fazla uzatmıyordu konuşmasında biraz anne ve babasından, Naz´dan da bahsediyor ve kapatıyordu. Hâlbuki bilse, Nilüfer "İyi değilim." dese Cihan da ona "Biz de iyi değiliz, sensiz yapamıyoruz ne olur dön. " diyecekti ama Nilüfer demiyordu ve sadece ayrı kıtalarda aynı acıyı yaşıyorlardı: "Özlem".

İyi Ki Geldin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin