Otuz Ücüncü Bölüm

15.7K 984 70
                                    

Merhaba

Uzuuun bir aradan sonra yine beraberiz. Umarım kaybolmamış ve sabırla beklemişsinizdir. Mesajları ile beni yalnız bırakmayan arkadaşlarıma çok çok teşekkür ederim. Şimdi kaldığımız yerden devam edelim mi? Bakalım herkes ne alemde. Bu bölüm "Borekyiyencorek"e ithaf edilmiştir.

Keyifle okuyun...

-Ben tam duyamadım galiba. Neyi yokmuş? dedi Leyla inanamayarak.

-Ayakkabısı, derken Nilüfer elindeki kurabiyeyi de dökmüştü.Önder başını eğmiş dirseklerini masaya dayamış, başı ellerinin arasında kara kara düşünüyordu. Yıllardır Önder ile yaşayan Türker kızların tepkisine gülemiyor, kızların yanında Önder'e laf sokamadığından içi içini yer bir şekilde arafta kalmış hissediyordu. 

-Bu ev ayakkabısı bizim bildiğimiz kadınların ev gezmelerinde falan giydiği gibi mi? diye soran Nilüfer'e hemen cevap verdi Önder:

-Evet, aynen öyle. Belki benim ayağıma uygun terliğiniz yoktur. Ev sahibini utandırmak istemem.

-Ne kadar düşüncelisin sevgili kardeşim, dedi Türker.

-Biliyorum, deyip offladı Önder. Ne diyeceğini bilemeyen Nilüfer Türker'in kulağına eğilip

-Topuğu falan da var mı bu ayakkabının? diye sorunca Türker'in bütün sinir sistemi alt üst oldu: Önce sadece kızardı ama gülmesini daha fazla tutamayınca bastı kahkahayı. Nilüfer önce şaşırdı ama sorduğu sorunun saçmalığı karsısında kendisi de gülmeye başladı. Türker öne eğilmiş gülerken Nilüfer de onun sırtına yaslanmış Türker'in kazağına yüzünü gömmüş gülüyordu.

-Aşkolsun yaaa!!! Şurada kocaman bir sorunla boğuşuyorum, siz de liseli ergenler gibi birbirinizin içine geçmiş gülüyorsunuz. Ayıp, ayıp! dedi tiksintiyle bakarak.

-Şeyyy, kusura bakma, Önder, dedi Nilüfer biraz mahcupça.

-Bakarım Nilüfer; kusura bakarım. Yarın görücüye çıkacağım ve ayakkabım yok yaa! O zamana kadar sessizce bekleyen Leyla en sonunda patladı.

-Kalk! diye bağırmadı, resmen böğürdü. Önder korkuyla

-Nereye, Leyla? diyebildi.

-Sana ayakkabı almaya gidiyoruz. Önder çocuklar gibi mutlu oldu. Sanki Leyla ona "Hadi lunaparka gidiyoruz" diyordu.

-Gerçekten mi?

-Çabuk kalk. Nilüfer, bir saate dönmezsek ben bu adamı boğazlamışımdır; karakolu ara! diyerek ayağa kalktı Leyla.

-Daha erken. Bir şeyler yeseydik de öyle çıksaydık.

-Önder sabrımı zorlama, kalk hemen. Önder başını öne eğip

-Peki, dedi ve Leyla'nın arkasından ilerledi. Hızla evden cıktılar. Nilüfer'e dönen Türker

-Nerede kalmıştık? deyince ikisi de gözlerinden yaş gelinceye kadar gülmeye devam ettiler.

Leyla Önder ile arabaya bindiğinde önce telefonunda bir şeyler araştırdı ve baktığı şeyle mutlu olmuş şekilde gülümseyerek telefonu çantasına attı. Göz ucuyla Önder'e baktı. Önder kemerini takınca gaza öyle bir bastı ki Önder tutunacak yer aradı. Arabayı öyle hızlı kullanıyordu ki, Önder bildiği duaları okumaya çoktan başlamıştı.

-Biraz yavaşlasan, dediği anda Leyla daha çok gaza yüklendi. Yerinde küçülen Önder bildiği bütün dualar bitince "Ne yapsam" diye düşünmeye başladı. "Acaba istavroz mu çıkarsam?" dedi, sonra tövbe edip ezbere bildiği Kur'an-ı Kerim'i okumaya başladı. Kaç sûre okudu bilmiyordu ama bu kadar okumayla birazdan kanatları çıkabilir ve uçmaya başlayabilirdi; o kadar kaptırmıştı kendini. Gözlerini açtığında hızın hiç düşmediğini görünce daha çok panikledi. Yüksek sesle transa girdi:

İyi Ki Geldin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin