Yirmi Üçüncü Bölüm

23.3K 1.2K 111
                                    

Merhabalar,

Yeni bölüm geldi. Bu bölüm çok sevdiğim ablalarımdan biri olan"SibelAdal"a ithaf edilmiştir. Keyifle okuyun.

Nilüfer'in aşk itirafının ertesi günü, sabah sabah karşı daireden gelen seslerle uyandı Türker. Saate baktı, 7'yi gösteriyordu. Üstelik günlerden Cumartesi'ydi. Offf, bu nasıl bir şeydi? İnsan tatil gününde uyuyamayacak mıydı? O harika gecenin sonunda Önder'in kabuğunu kaldırdığı yaradan dolayı zaten sıkıntılı bir gece geçirmişti. Hemen doğruldu yatağından.

Mutfaktan sesler geliyordu; kesin Önder mutfağı batırmakla meşguldü. Gülümsedi. İyi ki vardı Önder. Ne yaparsa yapsın, kendisini ne kadar zor duruma düşürürse düşürsün, onsuz bir hayat düşünemiyordu. Dert ortağı, sırdaşı, evin küçük oğlu, mahallenin delisi, canı, ciğeriydi.

Bir an geçmişe gitti. Onunla üniversite yıllarında tanışmıştı. Türker, Almanca tıp okuyordu. Hazırlık okuduktan sonraki yıl Önder gelmişti. O da Almanca matematik öğretmenliği bölümünü kazanmıştı. Bursa'dan gelmişti ve Türker ile yurtta aynı odaya yerleştirilmişti. Tabi Önder bu, hiç susar mı? Tanışır tanışmaz iki dakika içinde kendisini, ailesini, kazandığı bölümü anlatıp Türker'den de bir şekilde hakkındaki her şeyi öğrenmişti.

-Tanıştığımıza göre, ben nerede yatabilirim acaba? diye sordu Önder.

-Şu alt ve benim yanım olan şu üst ranza boş, dedi Türker.

-Hımmm.Babam her zaman "Sakın altta kalma oğlum," der; onun için, ben de senin kat komşun olayım.

-Kat komşum mu?

-Evet. Şimdi ikimiz de üst kattayız ya, kat komşusu oluyoruz.

-Anladım, dedi Türker başka ne söyleyeceğini bilemeden.

-Dolap da seninkinin yanıdır inşallah- takıntılıyım bu konularda .

-Nasıl yani?

-Yani şöyle: Senin yanındaysam her şeyim de senin yanında olmalı- dolabım, kitabım, sandalyem; hepsi seninkilerin yanında olmalı.

-İlginç bir takıntı.

-Evet, ama diş fırçası aynı yerde olamaz. Çünkü bi' keresinde yaz kampına gitmiştim. Arkadaşımın diş fırçasıyla benimki aynı yerdeydi ve aynı renkti. Sonra bir gece yatmadan fırçayı aldım. Tam ağzıma götürürken birden fark ettim ki balık kokuyor, oysa ben o gün ve önceki gün balık yememiştim. Anladım ki fırça benim değil. Bırakış o bırakış. Bir daha asla diş fırçamı başkasının diş fırçasının olduğu yere bırakmadım. Iyyy, midem bulandı yine.

-Evet, gerçekten de mide bulandırıcı.

Yıllar sonra Türker'in diş fırçasını kullanmayı isteyebilecek kadar yakın olacaklarını her ikisi de bilmiyordu. Dolabının Türker'inki ile yan yana olması da bir şanstı. Eşyalarını yerleştirdi ve yemek için dışarı çıktılar beraber.

Ertesi gün okula beraber gittiler ve dönüşte Önder yolu öğrensin diye buluşup yine birlikte döndüler yurda. Bu rutin bir kaç gün daha devam ettikten sonra ders saatlerinin de farklı olması nedeniyle ayrı ayrı gidip gelme kararı almışlardı. Ancak Önder bulduğu her boşlukta soluğu Türker'in yanında alıyor, hatta dersi önceden bitmiş olsa bile Tıp fakültesinin kantininde bekliyordu Türker'i. Hatta Türker'den çok Önder'i tanımıştı herkes.

-N'aber, Önder?

-İyilik be koçum. Ders bitti mi?

-Bitti, bitti. Birazdan gelir Türker.

İyi Ki Geldin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin