Yirmi Dokuzuncu Bölüm

18.1K 1K 45
                                    

Herkese kocaman bir Merhaba,

İki haftalık uzun bir aradan sonra yine beraberiz. Elimde olmayan nedenlerle ayrı kaldık ama yine beraberiz; kaldığımız yerden devam ediyoruz. Umarım özlenmişizdir :)

Bu bölüm geç bulduğum ama bundan sonra hiiiç kaybetmek istemediğim çok sevgili arkadaşım AysegulTiranci'ya ithaf edilmiştir.

Ve çok özel bir teşekkür de sevgili curcunel'e gelsin. Bölüm olmadığında mesajıyla özlendiğimi dile getirip beni mutlu eden değerli insan, çok kıymetlisin. Teşekkür ederim.

Ve artık bölüme geçelim, değil mi? Bakalım neler olacak?

Keyifle okuyun...

Aradan tam iki hafta geçmiş ve her gün çiçekler gelmeye devam ediyordu. Hem Türker'den hem de Ercan'dan. Sekreterine Türker haricinde gelen çiçekleri odasına almamasını, diğerlerinin de kartını aldıktan sonra ne isterse yapabileceğini söylemişti Nilüfer. Kartları istiyordu çünkü hastane içerisinde çöpe atılmasını istemiyordu, merak edip okuyan biri çıkabilirdi. Eve götürecek ya da bir yerlerde yakacaktı. Henüz karar verememişti.

Yine gelen güzel çiçeklerine bakarken sekreteri bugünkü diğer çiçeklere ait kartları getirdi. Nilüfer bir tanesini bile okumadan alıp çekmecesindeki poşete tıkıştırdı. Eline alması bile sinirlendiriyordu. Neden vazgeçmiyordu bu adam? Galiba artık Cihan'a söyleme vakti geliyordu. Türker'e söylemek istemiyordu çünkü onun ne denli sinirlendiğini görmüştü ve iki haftadır bir rüyada yaşarken bu rüyayı kabusa çevirmeye hiç niyeti yoktu. Tam telefonu eline alıp Cihan'ı arayacakken hastasının geldiğini bildirdi sekreteri ve hemen hastasını içeri aldı. Gün öyle hızlı geçti ki Cihan'ı arayamadı ama akşam muhakkak konuşacaktı. Çekmecesini açtı ve torbayı aldı- hem Cihan'a gösterecek hem de yok edecekti.

Bugün de her zaman olduğu gibi Türker ile buluşacaktı. Leyla ve Önder de gelecekti. Eve gidip üzerini değiştirecek, sonra Türker'i bekleyecekti. Bagajı açıp poşeti koyacakken poşet birden elinden kaydı ve birkaç kart etrafa saçıldı. "Offf, şimdi bir de bunları topla" dedi sinirle ve eğilip toplamaya başladı.

-Yardım edeyim mi?

-Türker!

-Benim, canım. Nasıl döktün bunları?

-Dokunma, ben hemen toplarım, derken her bir yana dağılmış kağıtların neredeyse üzerine yatacaktı Nilüfer. "Neden geldin?"

-Ne demek "neden"? Hastam yoktu ben de erken çıktım; sevdiğimi daha erken göreyim dedim. Ama iyi yapmadım galiba, pek memnun olmuş gibi değilsin, derken bir yandan kartları toplayıp torbaya koyuyor bir yandan Nilüfer'e sitemkar bir şekilde bakıyordu Türker.

-Olur mu öyle şey? Çok sevindim; sadece sasırdım, deyip korkusunu bastırmaya çalıştı Nilüfer.

-Öyle mi? Bana nedense öyle gelmedi, deyip son kartı alan Türker Nilüfer'e biraz nazlanmak istedi, Nilüfer'in yüzüne bakmayıp kartta ne yazdığına bakmak için küçük zarfı açmaya başladı. Nilüfer Türker'in kartı ne pahasına olursa olsun okumasını istemediğinden hemen üzerine atladı.

-Aşkııım, kızma ama, dedi ve elindeki kartı almaya çalıştı. Türker, Nilüfer'in bu tepkisine sevinse de elindeki kartı çekiştirmesine bir anlam veremedi, Nilüfer çekmeye çalıştıkça o da daha sıkı tuttu. En sonunda

-Nilüfer, neler oluyor? dedi kulağına.

-Bir şey olmuyor, sadece seni özledim dedi Nilüfer ama ısrarla kartı çekiyordu.

İyi Ki Geldin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin