Elli Dördüncü Bölüm

14K 1K 112
                                    

Merhaba!

Yeni bölüm ile karşınızdayım. Aranızda kapak yapabilen varsa bana yardımcı olabilir mi acaba? Yeni hikâyem için kapağa ihtiyacım var ve ben kapak yapma işinden hiç anlamıyorum. Gelelim bölüm ithafına: bu bölüm "OsmanAydn9" a ithaf edilmiştir.

Keyifle okuyun...

-Dede

Ömer Bey'in kendini hiç hazırlamadığı bir durumdu, torununun ağzından kendisine seslenilmesi. Evet, bir torunu vardı ama şimdi kanlı, canlı arkasında ve "dede" diyordu. Bu o kadar inanılmazdı ki. Bir kaç yıldır görmediği oğlunun, Mithat'ının bir parçasını Mithat 'sız bağrına basmak hem mucize hem hüzündü. Elleri titriyordu, kalbi yerinde durmayacak şekilde çarpıyordu. Çok şükür çarpıyordu ,dünya gözüyle oğlunu bir kez daha görmek nasip olmamıştı, ama onun emanetini görmüştü ya artık ölse de gam yemezdi. Titreyen ellerine ve ayaklarına inat ayağa kalktı ve yavaşça arkasını döndü. İşte karşısındaydı koskoca Ömer Bey'i dizlerine çöktürecek dünyalar güzeli torunu...

-Dede, dedi gülen gözleriyle Naz yine. Ömer Bey eğilip kollarını iki yana açıp:

-Dedeciğim! dedi ve Naz ona doğru koşup kollarına atılınca sıkı sıkı  sarılıp ağzından çıkamayan tüm hasret, sevgi ve özlem kelimelerini sarılışıyla torununa verdi. Bir yandan gözünden yaşlar akarken bir yandan da "güzel kızım benim, dedesinin canı" diyordu. Bu kavuşma anını yaşlı gözlerle Nilüfer ve Türker izlerken, arkalarında da mutfak kapısı'nın  yanında artık hıçkırıklarını bastıramayan Şahika Hanım vardı.

Kıpırdanmaya başlayan Naz dedesinin kollarından sıyrılırken

-Dede ma, dedi. Hayranlıkla torununu izleyen Ömer Bey Naz'a:

-Söyle kızım, dedi. Bir yandan ellerini öpüyor, gözlerine bakıyor. Her bir ayrıntısını ezberlemeye çalışıyordu.

-Dede ma, dedi yine Naz. Bu sefer Ömer Bey Nilüfer'e baktı. Torunu bir şey istiyordu ama anlamıyordu.

-Ne istiyor kızım?

-Karnı  acıkmış dedi Nilüfer bir yandan gözyaşlarını silip bir yandan gülerken "yemek onun için nedense ma demek" dedi.

-Karnı mı acıkmış benim güzelimin? Gel dedeciğim ,hemen kahvaltıya oturalım dedi. Kucağına alırken Şahika hanımı  gören Ömer Bey kucağına almaktan vazgeçip elinden tutup Şahika Hanıma doğru ilerledi. "Bak Naz babaanne" dedi. Naz Şahika Hanıma da gülümseyip babaanne diyemediği için

-Banne deyince.

-Kuzum diyerek kucağına aldı Şahika Hanım. "Mithat kokulum, canım yavrum" dedi. Yıllarca t-shirtlerini kokladıktan sonra ölünce sadece toprağın kokusu Mithat olmuştu. Bir yandan torununun sıcaklığıyla hayat buluyor diğer yandan Mithat'ını yine yanındaymış gibi hissediyordu. Demek torunu, evladına bu kadar yakın oluyordu insanın. "Ahh Mithat ah keşke senin kucağında görseydim evladını da içimdeki yangınını söndürebilseydim kara kuzum" dedi içinden. Giden gelmiyordu, ama hayat devam ediyordu işte. Fakat, Şahika Hanım ve Ömer Bey için giden geri dönmüştü, torunları olarak. Mithat değildi elbet, ama onun parçasıydı kanlarıydı, canlarıydı. Naz yine,

-Ma, deyince Şahika Hanim da düşüncelerinden sıyrıldı ve her anne gibi evlatlarını doyurma göreviyle canlandı.

-Ayy kuzum babaanne seni aç mı bıraktı? Şimdi doyururum ben seni güzel gözlüm. Ömer, bak çok güzel değil mi? Dedi mutlulukla kocasına.

-Çok, dedi Ömer Bey ve Nilüfer'e dönüp ellerinden tuttu "Çok teşekkür ederim kızım, sağ ol!'' dedi.

-Estağfurullah. Teşekkür etmeyin ne olur, o sizin torununuz elbette görmek hakkınız dedi Nilüfer.

İyi Ki Geldin!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin