Halikarnas'ta Bir Gece | Gece...

By -BuzlarKralicesi

3M 142K 13.5K

❝ Her şey o gece başlamıştı. Bardan içeri girdim, içkiyi fazla kaçırdım, sahneye çıkıp şarkılar söyledim ve i... More

⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | ÖNEMLİ AÇIKLAMA
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | PROLOG
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 1/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 1/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 2/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 2/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 3/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 3/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 4
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 5
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 6/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 6/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 7/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 7/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 8
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 9/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 9/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 10/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 10/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 11/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 11/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 12/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 12/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 12/3
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 13/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 13/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 14/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 14/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 15/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 15/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 16/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 16/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 16/3
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 17
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 18
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 19
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 20
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 21
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 22/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 22/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 23/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | ALINTI
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 23/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 24/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 24/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 25/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 25/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 26/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 26/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 27
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 28/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 28/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 28/3
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 29/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 29/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 29/3
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 30
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 31/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 31/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 32/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 32/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 32/3
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 33/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 33/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 34/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 34/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 34/3
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 35/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 35/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 35/3
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 36/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 36/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 36/3
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 37/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 37/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 38/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 38/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 39/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 39/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 40/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 40/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 40/3
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 41/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 41/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 42/1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 42/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 43
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 44/2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 45 | FİNAL
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | Özel Bölüm | 0.1
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | Özel Bölüm | 0.2
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | Özel Bölüm | 0.3
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 2. KİTAP : Napoli'de Bir Gece
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | Serinin Devamı: Napoli ve Rio
⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 3 MİLYON ve Nikolai Miloradov

⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | 44/1

10.8K 719 103
By -BuzlarKralicesi

-44/1-

❝Lâl❞

Uzun bir araba yolculuğunun sonunda ıssız bir ormana geldik. Sık ağaçların arasından geçtik ve adamın durduğu yerde bize bir yer göstermesini bekledik. Eğilip bir ağacın gövdesini dikkatlice inceledikten sonra hemen önündeki yeri gösterdi. "Burası."

Şüpheyle "Emin misin?" diye sordu Fuat. "Hatırlamıyorum, gitsem de bulamam diyordun."

"Eminim, burası."

"Kazmaya başla o zaman." Kazma kürekleri çıkardıklarında eniştem de kazmaya başladı ve yardım etmek istediğimde beni engelledi. "Sen kenarda dur." İmalı ses tonundan hamile olduğum için uzak durmamı tembihlediği açıktı. "Ayrıca biraz uzaklaş, mezarı açtığımızda mide bulandırıcı bir görüntü olabilir."

Azize'nin isimsiz ve gizli mezarını açtıklarında doktor -gerçi kasap demek daha doğru olurdu- şaşırmış ve panik olmuştu.

Mezar boştu.

Fuat hesap soran bir ifadeyle "Eee, burada bir şey yok." dedi yalnızca.

Adam şaşkındı ve ne diyeceğini bilemez hâlde. "Burada olması gerekiyor, buraya gömdüm onu!"

"Biraz daha kazmamız gerekiyor olabilir mi?"

"Hayır, yeterince kazdık." Can havliyle içeri girip avuçlarıyla hızlı hızlı kazdı bir süre daha. Ama yoktu. "Yok." Bizden daha fazla şok olmuş gibiydi.

Fuat uyaran bir ses tonuyla "Bak emin misin? Yanlış yeri göstermiş olmayasın?" diye sorarken tehditkâr görünüyordu yüz ifadesi.

Doktorsa kendinden çok emin görünüyordu. "Hayır, burası! Yemin ederim burası!" diye diretti. Çabalayarak çukurdan çıktı ve çukurun önündeki ağacın gövdesini göstererek "Yerini karıştırmamak için ağaca işaret bırakmıştım." dedi ısrarla.

İkimiz de ağacın gövdesine baktığımızda çarpı işaretini görmüştük. Adamın dediğine göre burası olmalıydı. Peki o hâlde neden mezar bomboştu? Aklıma kötü ihtimaller geliyordu. "Başkan cesedi alıp başka bir yere saklamış olabilir." derken tedirgindim ve ekledim eniştemin gözlerime bakarak. "Belki de iz üstünde olduğumuzu biliyor."

Fuat kesin bir ifade takınmasa da şüpheli ve temkinliydi. "Olabilir." Uyarıcı ses tonuyla "Çok dikkat et, Lâl." dedi yalnızca.

Sesindeki imâdan ne demek istediğini çok iyi anlıyordum. Başkan hamile olduğumu biliyordu. Eğer Azize'nin sırrıyla ilgili iz üstünde olduğumuzu hele gerçekleri öğrendiğimizi biliyorsa bana zarar verebilirdi. Zaten karnımdaki bu bebek onun için çok büyük bir tehlikeyken bir de hayatının sırrını öğrendiğimi bilseydi beni sağ bırakır mıydı, şüphedeydim.

Aynı uyarıcı tavrına tehditkâr bir ifade ekleyerek doktora döndü Fuat. "Bize anlattıklarından kimseye bahsetmiyorsun. Hele ki başkana. Asla! Anladın mı beni?"

"Anladım. Merak etmeyin, benim de kendimi tehlikeye atmaya niyetim yok."

Eve dönüş yolunda aramızda büyük bir sessizlik oldu. Fuat da en az benim kadar tedirgindi. Kendinden çok benim güvenliğimi düşündüğünün farkındaydım. Bir gözü yoldayken diğer yandan bana dönüp "Şimdi her zamankinden daha da dikkatli olmalısın, Lâl." demeyi ihmal etmedi. "Başkana hiçbir konuda, hiçbir şekilde güvenmemelisin. Karnındaki bebek onun için çok büyük bir tehlike. Öte yandan eğer bir şeyler öğrendiğimizi anladıysa ne yapacağını kestiremeyiz."

"Umarım bilmiyordur ama dikkat edeceğim."

"Seni öldüreceğini sanmıyorum ama başına daha büyük çoraplar ölebilir. Yediğine içtiğine kadar her şeye dikkat etmen gerek, biliyorsun. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak."

Yalnızca başımı sallamakla yetindim. Eve geldiğimizde hiçbir şey olmamış gibi içeri girip hayata karışacaktık, şuan için yapılabilecek başka bir şey yoktu. Normal ve sıradan davranmak zorundaydık.

İçeri girdiğimizde Adnan amca başkanın odasından güle oynaya şen sohbetlerle çıkıyordu. Beni görünce rahatsız edici bir biçimde sevimli ve şefkatli bir yüz ifadesi takındı. "Benim güzel gelinim de buradaymış. Gün geçtikçe daha mı güzelleşiyorsun sen?"

Fuat onun bu samimiyetsiz tavrına karşılık umursamazca göz devirerek izin istedi ve odasına çıktı.

Nezaketen "Merhaba, hoş geldiniz." demekle yetindim. Vural'ın babasının neden burada olduğuna dair bir fikrim yoktu ama tahminimce oğlu iyileşmeye başladığı için yeni bir nikâh tarihi belirlemek niyetindeydi. Her şeyi biliyor, görüyordu. Gazete haberleri, magazin programları... Her şey gün gibi ortadayken hiçbir ailenin susmayacağı şeylere susan tuhaf bir aileydiler. Vural takıntılı bir manyaktı ve benimle evlenme fikrini de ailesine bir şekilde kabul ettirmişti.

"Hoş bulduk güzel kızım. Biz de babanla düğün hazırlıkları hakkında konuşuyorduk."

Tam "Yalnız ben..." diye söze girerek gerçekleri ortalığa sermek üzereyken başkanın koluma sarılıp sıkmasıyla durmak zorunda kaldım. Söyleyebildiğim tek şey "Bu evliliğin olacağından ötürü şüpheliyim." oldu yalnızca. Eğer başkan o an beni orada engellemeseydi bebek de dâhil her şeyi söyleyiverecektim. Artık bıkmış ve bunalmıştım çünkü.

Adnan Bey ise duyduklarının yanı sıra sinir bozucu bir biçimde gülümsedi ve sevimliliğinin ardına sakladığı tehditkâr tavırla yanıt verdi. "Güzeller güzeli gelinimin kafası biraz karışmış anlaşılan. Tabii son zamanlarda basın da dâhil çok üstüne gelindi. Önemli bir politikacının gelini olmak kolay değil." Konuşmama fırsat vermeden başkana dostça bir baş işareti gönderip evden çıktı gitti.

Ruh hastası manyaklar topluluğu. Vural'ın bu kadar psikopat olmasına şaşmamalı. Normal bir insan oğlunu ve ailesini bu kadar aşağılayıcı duruma düşüren bir kızın asla gelini olmasına izin vermezdi. Bizde genetik olan bazı şeyler Vural'ın ailesi için geçerliydi anlaşılan. Dört bir yanım delilerle çevriliyken benim de çok normal olmam beklenemezdi.

Tam gidecekken başkanın kolumu tutup kulağıma "Bir an önce karnındaki o piçin icabına bak. Yakında evleniyorsun." diye fısıldaması üzerine öfkeyle kolumu çektim.

Kaşlarımı çatıp bebeğime piç diyemeyeceğini hatırlatacakken aklıma daha iyi bir yanıt geldi. "Ne yazık ki babacığım, geç kaldın. Kürtaj süresi doldu."

Şaşkınlıkla öylece kalakalan başkanın kötü bakışlarını arkamda bırakıp mutfağa yürüdüm. Perhide'm yine bir şeyler pişiriyor olmalıydı. "N'aber Perhide'm?" Kahve makinasına uzanıp "Sıcak bir şeyler içmeye ihtiyacım var, kendime kahve yapacağım." dememle kadının şiddetle beni engellemesi bir oldu.

"Aaa olmaz! Kahve falan zararlı şimdi sana. Canın sıcak bir şeyler istiyorsa süt kaynatayım."

Anlaşılan başkandan sonra ev ahalisi de hamile olduğumu öğrenmişti. Olsun, dedim. İyi olmuş. En azından hepsini tek tek toplayıp açıklamak zorunda kalmamıştım. "Demek başkan yememiş içmemiş, hamile olduğumu herkese söylemiş."

"Ama ben demiştim değil mi, hamile olduğunu anlamıştım." Duraksadı ve sesindeki heyecana bir anda korku da eklendi. "Kızım vallahi sendeki cesaret de takdire şayan. Sen nasıl Şerif Bey'in karşısına geçip böyle bir şey söyleyebildin?"

"Ondan korkan onun gibi olsun Perhide'm, boş ver." Kadının pembiş yanaklarını sıktığımda neşeyle güldü. Bahçeye çıktığımda Zuhal ablam masada oturmuş kahvesini yudumlarken dergileri kurcalıyordu. Beni görünce kardeşinden çok düşman görmüş gibi baktı. Sebebini çok iyi bildiğim için karşısına oturdum umursamaz bir tavırla. "Evet, seni dinliyorum. Rahatça dökebilirsin içindekileri, zehrini kus rahatla küçük başkan."

Ona taktığım isme bile içerlemeyecek kadar öfkeli olmalıydı. Üzerine vazife olmadığı hâlde akıl vereceği aşikârdı. "Nasıl bu kadar sorumsuz olabildin anlamıyorum. Madem bir halt yedin, bari önlemini alsaydın! Bizi nasıl bir duruma soktuğunun farkında mısın? Duyulursa ne yaparız? Tam da Vural'la evlilik arefesindeyken..."

"Valla bu duruma alışsan iyi edersin ablacığım, çünkü bugün yarın herkes öğrenecek bu gerçeği. Biliyorsun, gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır." Tavrım çok rahat ve umursamazdı çünkü benim için her şey çok netti artık. "Bence sen Vural'la evliliğimi falan da unut, öyle bir şey olmayacak."

Şaşkınlıkla gözleri ve ağzı bir açılan kadın "Karnındakini doğurmayı düşünüyorsun değil mi?" diye sorduktan sonra yanıtını bile beklemeden şarladı. "Lâl, aklın varsa bir an önce o bebekten kurtulursun."

Zuhal olaya mantıksal ve duygusuz bir biçimde yaklaşırken Perhide'm tam tersi bir tepki veriyordu. Elindeki sıcak sütü önüme bıraktığında ablama ayıplayan bir bakış attı. "Zuhal, kardeşinin aklına böyle korkunç fikirler sokma, çok günah." Elinde büyüdüğüm için midir nedir bilmiyordum ama annemden çok üstüme titriyordu. Daha duygusal yaklaşıyordu bebek konusunda.

Ablam tabii durur mu, bu bebeğin nasıl yanlış bir karar olduğunu savunmaya devam ediyordu. "Asıl o şeytandan olan çocuğun doğması bir felâket olur."

"Bunun kararını sen veremezsin, o benim bebeğim." Sakin tavrımı takınarak ekledim başkana müjdelediğim keyifle. "Ayrıca geç kaldın ablacığım, kürtaj süresi doldu."

Gözlerini kısarak düşmanca bakmaya devam etti. "Bilerek bekledin ve kürtaj için geciktikten sonra bombayı patlattın değil mi?" Sanki hayatını mahvetmek için yemin etmişim gibi davranıyordu bana. Hâlbuki karnımdaki bebeği doğurmak benimle ilgili bir karardı. Tıpkı Valentino'ya âşık olmak, onu sevmek gibi. Eğer bu durumdan rahatsızlarsa ve ailelerinin bu şekilde anılmasını istemiyorlarsa beni rahatlıkla aileden aforoz edebilirlerdi. Zira ben adımı, soyadımı bile değiştirmiştim onlardan ayrışmak için. Beni buraya zorla getiren ise başkandan başkası değildi. Yani ben de pek meraklı değildim onlardan biri olarak anılmaya. Çünkü yıllarca uğraşsam da onlardan biri olmamıştım, olmak da istemiyordum.

"Siz isteseniz de istemeseniz de bu bebek doğacak abla. Buna kendinizi hazırlasanız iyi olur."

"Sen ne düşüncesiz, ne sorumsuz bir kızsın?"

Ablam eğer kızı Mina gelmeseydi beni kalaylamaya kaldığı yerden devam edebilirdi ancak peşinde Alex'le birlikte arka bahçeden buraya doğru koşarak büyük bir coşkuyla geldi ve bana sarıldı. "Teyze!"

Kucağıma atlayan kıza sarılırken gülümsedim. "Canım..."

Perhide'm ise tatlı bir ses tonuyla Mina'yı uyardı. "Kuzum artık öyle ani hareketlerle teyzenin üstüne atlama, iki canlı o!"

"İki canlı ne demek?"

"Karnında bebek var ya hani."

Önceden mevzusu geçtiği için teyzesinin bebeği olacağını öğrenen Mina belli ki çok heyecanlıydı, sevinci gözlerinden okunabiliyordu. Neşeyle henüz düz olan karnıma dokundu. "Benim kuzenim mi olacak şimdi?"

Göz ucuyla ablama baktıktan sonra gülümseyerek başımı salladım. "Evet canım, sevindin mi?"

"Çok sevindim! Oynayabileceğim bir arkadaşım olacak!" Annesinin aksine bu haberi mutluluk ve ilgiyle karşılayan küçük kız "Ne zaman doğar?" diye sordu. Belki de bu ailedeki tek masum kişiydi ve ona baktıkça burada yitip gitmiş çocukluğumu hatırlıyordum.

Sorusuna karşılık "Daha çok var." demekle yetindim.

"Kız mı erkek mi peki?"

"Belli değil, henüz çok erken."

Mina'nın bu konuya sevinmesinden ve ilgili tavırlarından rahatsız olan ablam "Sen ne geziniyorsun burada boş boş? Ödevin yok mu?" diye pasif agresif bir tavırla küçük kızı azarladı.

"Oyun molasındayım anne!"

Sütümden bir yudum aldıktan sonra bardağımı da alıp masadan kalktım. "Ben odamdayım. Zavallı çocuğa da benim yüzümden kızıp durma."

"O da benim kızım küçük hanım, istediğimi yaparım."

Sanki bana karşı kısasa kısas tarzı bir tutum sergileyerek yanıt verse de duymazdan gelerek eve girdim. Ama evin içinde de duramıyordum, basmıştı kapalı alan beni. Dışarıda hava almaya ihtiyacım vardı ama bahçedeki ablamlarla da karşılaşmak istemiyordum. Malûm, her karşılaştığımızda ağzından bal damlıyordu. Ceketimi giyip dışarı çıktım. Arabamı aradım, tam ön kapıyı açıp binecekken birinin bana eski adımla seslendirdiği duyunca biraz şaşırdım. Sersemlemiş gibi etrafıma bakarken çocuklu bir kadın yanıma yaklaştı. "Azize Hanım!"

Bana yaklaşan kadına merakla baktığımda yüzü biraz tanıdık gelse de kim olduğunu bilmiyordum. Tanımıyordum herhâlde. "Buyurun?"

"Ben..." Hâl ve tavırlarından ne kadar sıkkın ve utanmış olduğunu anlayabiliyordum ancak bunun nedenini çözemiyordum.

"Sizinle tanışıyor muyuz?"

"Ben Sinem."

"Sinem?" Kaşlarımı çatarak hatırlamaya çalışırcasına düşündüm ancak çıkaramamıştım.

Dişlerini hafifçe sıkarak utangaç tavrını sürdürdü. "Batur'un... Sinem."

Algılamaktan güçlük çektiğim birkaç saniyenin sonunda şok olmuştum, boğazım düğümlenmişti. Bu, o kadındı. Batur'un beni aldattığı kadın. Şaşırmıştım. O zamanlar karşılaşsaydım derbeder olacağım bu durum şuan beni bundan daha fazla etkilemiyordu işte. Bu kadardı. Sadece şaşırıp duygulanmıştım. O kadının benim için geçmişi yad ettiğim eski bir tanıdık gibi gelmesini tuhaf karşılasam da iyi hissettiriyordu. Yaraları geç de olsa sarmış olmamın verdiği güçlü duruşun yanı sıra onu karşıma çıkaran nedeni anlamaya çalışıyordum. Bazı şeyleri aşmış olsan da bir zamanlar seni üzen, acıtan şey izi kalmış bir yara gibi kendini hatırlatır. Yutkundum. "Neden buradasın?"

"İnan mecbur kalmasam asla gelmezdim."

"Ne istiyorsun?"

"Biliyorum, bu da ne yüzsüz kadınmış diyeceksin ama senden başka gelebileceğim kimse yok." Tüm samimiyetiyle ve çaresizliğiyle "Borç paraya ihtiyacım var." dedi zor da olsa. "Tek başıma olsam yemin ederim kendim için hiçbir şey istemezdim." Bakışları kısa bir anlığına elini tuttuğu oğlan çocuğuna kaydı. "Çok yıpratıcı bir tedavi sürecinden geçti. Neyse ki atlattık. Ama o kadar zor durumdayım ki onun temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorum. Ne kendi ailemle ne de Batur'un ailesiyle görüşemiyorum. İkisi de bize arkalarını döndü. Yapayalnızız."

İfadesiz bir biçimde onu dinlerken içimde ona karşı merhamet duyuyordum. Tuhaf bir biçimde onu anlıyordum. O bir anneydi. Çocuğu için hiç çalmaması gereken bir kapıyı bile zorluyordu. Tıpkı bir annenin yapması gerektiği gibi. Yani onun düşündüğü gibi ne kadar da yüzsüz bir kadın diye düşünmüyordum. Hep böyle bir annemin olmasını hayal ettiğimi bile şuan fark ediyordum. Şu ana kadar kendime bile itiraf etmediğim bir gerçekti bu. Keşke benim annem de bu kadar fedakâr biri olsaydı. Beni bir köşeye atacağına tüm imkânları zorlasaydı. Muhtemelen onu bulsaydım bile bin bir bahane sıralayacaktı bana. Bana bakamadığını bahane edecekti mesela. İşte belki de bu içi boş sebepleri dinleyip ondan daha fazla nefret etmemek için onu aramak istemiyordum. Yüzünü bile görmek istemiyordum. Karşımdaki kadına ise istemsiz de olsa saygı duyuyordum her şartta ve koşulda çocuğu için fedakârlık yaptığından dolayı.

"Yemin ederim, borç olarak istiyorum. Ödeyeceğime emin olabilirsin. İstersen senet bile imzalarım."

"Tamam, sorun değil. Ödemene gerek yok." Çantamdan çıkardığım çek defterine hatırı sayılır bir miktar yazdıktan sonra kadına uzattım. "Borç olarak vermiyorum." dedim yalnızca.

Çeke bakan kadın "Hayır, bu kadar parayı karşılıksız alamam. Yeni bir işe girdim. Aldığım ilk avansla ödeyeceğim." dese de başımı iki yana salladım. Bu kadar çaresiz birinden verdiğim parayı geri istemek benlik bir şey değildi. Ayrıca bu onları kurtaran bir para olsa da beni etkileyen bir miktar değildi. Hayatta paradan daha önemli şeylerin olduğunu öğreneli çok olmuştu.

Mesafeli tavrımı bozmadan "Onu düzenini kurduğun zaman konuşuruz." demekle yetindim. Bakışlarım ister istemez çocuğa kaydı. İhanetin canlı kanıtı. Gözleri, burnu, yanakları... Ona benziyordu. İçimdeki tuhaf hislere engel olamıyordum. Biraz eğilip dizlerimin üzerinde çenesini nazikçe kaldırdığım çocuğa baktım. Genelde çok anaç bir insan olmadığım için sokakta gördüğü çocukları seven tiplerden değildim. Şimdiyse çok uzun yıllardır görmediğim birinin çocuğuyla karşılaşmış gibiydim. Maziyle vedalaşmak gibiydi o çocuğun yüzüne bakmak. Çenesini okşadım. Belli belirsiz bir tebessümden sonra ayağa kalktım. "Hadi gidin, çocuk üşümesin."

"Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. En yakınlarım bile yardım etmezken sen... Hakkını nasıl öderim bilemiyorum."

"Bir daha teşekkür edersen arkama bakmadan koşarak kaçacağım."

"Azize..." Tam gitmeye hazırlanırken dürüst bir biçimde söze girdi kadın. "Bu içini soğutur mu bilmem ama... İnan sana yaşattıklarımızdan sonra biz de hiç mutlu olamadık."

"Geçmiş geçmişte kaldı. Bundan sonra düşünmen gereken tek şey oğlunun mutluluğu." Sessizce vedalaşıp arabama bindim. Uzun yıllar sonra sanki karşımda Batur'u görmüş gibiydim. O an aklımda, kalbimde çok farklı duygular uyanmıştı. İstemsiz de olsa elim karnıma gitti. Bize ait bir bebek. Öldüğünde arkanda sana ait bir miras bırakmak gibiydi. Ölümsüz olmak gibi. Acaba kime benzeyecekti? Bunu düşünmekten kendimi alamadım. Valent'e benzeyen bir bebek. Paha biçilemez bir hediye gibi olurdu.

Saatlerce amaçsızca gezdim. Alışveriş merkezinde bebek reyonlarında gezinirken gördüğüm şeylere inanamadım. Öyle şirin, öyle tatlı şeyler vardı ki çıldırmıştım. Daha cinsiyeti bile belli değildi ama dayanamayıp birkaç şey aldım. İşin ilginç yanı, insanların içine kız ya da oğlan diye doğardı ya, benim içimde şu ya da budur diye bir his yoktu. Yani cinsiyeti belli olduğunda her halükârda bana da sürpriz olacaktı.

Akşam elimde alışveriş paketleriyle eve geldiğimde başkan tebaasını toplayıp sahte aile yemeğine oturmuştu. Beni görünce selamsız sabahsız "Nereye?" sorusuyla durdurdu beni.

Bense keyifli tavrımdan ödün vermeksizin elimdeki paketlerle salona girdim. O sırada Perhide çalan kapıyı açmak için mutfaktan geliyordu. Masada oturan adama yaklaştım. "Alışverişten döndüm, şimdi de odama çıkıyorum." Paketleri yapmacık bir hevesle salladım. Onu kızdırmak çok hoşuma gidiyordu. "Torunun için biraz alışveriş yaptım. Görmek ister misin?"

Yüzünü buruşturan adam "Rezil. Çekil git gözümün önünden." dediğinde umursamaz bir biçimde omuz silkerek salondan çıkarken içeri giren spor giyimli, uzun saçlı ve beyaz tenli bir adamla çarpışmak üzere yüz yüze geldik.

Adam "Herkese merhabalar, Günday ailesi!" diyerek coşkulu ve fiyakalı bir giriş yapmıştı. Ben gördüğüm adamı zerre tanımadığım hâlde o yüzüme beni ezelden beri tanıyormuş gibi sıcakkanlı bir ifadeyle bakıyordu. "Sen Azize olmalısın. Ya da Lâl. Sanırım artık bu adı kullanıyorsun." Meraklı bakışlarımı karşımdaki adamda gezdirirken neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. "Konuşmalarınıza biraz kulak verdim de, bu ailede favorim sensin. Bu alaycı tavırların, umursamazlığın aynı ben. Başkanı dize getirirmişsin gibime geliyor. Tavrını takdir ettim."

Şaşkınlığımı üzerimden attıktan saniyeler sonra "Pardon, siz kimsiniz?" diye sordum.

"Ha, o kadar önemli değil ya. Ben senin üvey abinim." Elini uzattı. "Adım Uras."

"Ne?"

Havada kalan elini indiren adam "Tabii siz bu küçük detayı bilmiyordunuz. Şerif başkanın gizemli hayatından küçük bir kuple." deyiverdi rahatlıkla.

Şoku atlatırken adamın yüzüne baktığımda alaycı, espritüel, başkanı bitirmeye meyilli birini görüyordum. Ben gibi birini. Zavallı adamcağıza canım hayallerini yıkmak istemem ama ne yazık ki üvey kardeş bile değiliz, ben üveyin bile üveyiyim demek istedim. Tabii ki demedim öyle bir şey.

Zuhal ablam Mina'yı kaptığı gibi elinden tutup alelacele çocuğu yukarı çıkarırken salonda öylece kalakalan biz birbirimize bakıyorduk. Başımı iki yana sallayarak "Bunu yaptığına inanamıyorum." dedim yalnızca. Bakışlarım masada donup kalan anneme kaydığında "Annemin hâlini görmüyor musun? Durumunu bilmiyor musun? Bunu nasıl yaparsın?" diye söylendim.

Elbette oturduğu yerde susup utançla oturmasını beklemiyordum. Tam da kendisinden beklediğim gibi aniden ayağa kalkan adam "Annesinin düşünceli kızına da bakın, bir mafyayla düzüşüyor." dedi dişlerinin arasından. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış derler ya, o misal. Suçunu bastırmayı çok iyi başarıyordu. "O piç kurusuyla kaçıp ondan hamile kalırken aklın neredeydi?"

Bense söylediklerinin altında kalacak kadar pısırık değildim. Ayağımın ucuna kadar bıraktığı topu doksana taktım. "En azından senin gibi karımı aldatıp başkalarından çocuk pedahlamadım. Hem de başkalarına ahlâk dersi verirken." Ne derler bilirsiniz, kim ahlak ve namus şövalyeliği yapıyorsa bilin ki en namussuzu odur. Başkan da bu sözdeki ahlak şövalyesiydi.

Salondan çıkıp merdivenlere yürürken adının Uras olduğunu daha birkaç dakika öğrendiğim, yalandan kurulmuş ailemizi saniyeler içinde dağıtan adam beni durdurup "Sen babamıza bakma, bence çok marjinal bir karaktersin. İtalyan bir mafyayla kaçmak yeterince sıradışı." diye mırıldandı. Baba kelimesini öyle kinayeli kullanmıştı ki sinirden tebessüm etmiştim.

Bir gün başkanla ilgili duyacağım bir şeye şaşıracağım söylenseydi buna hayatta inanmazdım. Artık onunla ilgili hiçbir şey beni şaşırtmaz sanıyordum. Ama beni yine şaşırtmıştı.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guys! Yeni bölümümüzle karşınızdayım! Bu kez o kadar çabuk 730 Bin okunmaya ulaştı ki, 2 gün içinde! Emeğinize sağlık canlarım, desteğiniz için sonsuz teşekürler! 💞 Evet, bu bölüm itibariyle ilk kitabımızın bitmesine 2 bölüm kaldı, herkese hayırlı uğurlu olsun. 🙏🏻✨ Yeni bölümde beklediğiniz bazı şeyler olacak, bazı şeyler açıklığa kavuşacak, bazı kararlar verilecek. Bakalım neler olacak? Buraya bu bölümle ilgili yorumunuzu yazabilirsiniz, buraya da yeni bölümle ilgili tahminlerinizi kondurabilirsiniz. Örneğin beklediğiniz ve olacak olan şeyler ve verilecek kararlar ne olabilir sizce? Tahminlerinizi alabilirim. Bu bölüm beklenmedik bir biçimde yeni bir karakter katıldı aramıza; Uras! 👍🏻 Sanırım Uras karakteri bir emoji olsaydı " 🕶️ " falan olurdu. 😂 Yeni karakterimizi nasıl buldunuz? Uras'ın hikâyeye katılması sizce karakterlerimize ya da hikâyeye nasıl bir katkı sağlayacak? Buraya onunla da ilgili, karakterimizle alakalı düşüncelerinizi ve yorumlarınızı alayım. ✨ Buraya her zamanki gibi hayalinizdeki Lâlentino sahnelerini yazmaya devam edebilirsiniz, nasılsa ikinci kitabımız var bol bol sahne yazılacak fırsatımız var. Hayallerinize gem vurmayın, burada istediğimiz kadar saçmalayabiliriz. 😍 Şimdilik sizlere veda ediyorum, tek isteğim bol bol yorumlar yapmanız çünkü beni motive eden en önemli şey bu. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘❤️

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

HİKÂYENİN INSTAGRAM HESAPLARI
@halikarnastabirgece
@lalalsancakofficial
@valentinoriccardoofficial
@lalentinofanclub

Continue Reading

You'll Also Like

8.4K 2.3K 16
"Rüyalarda gizlenen gerçek, zamanı geldiği için ortaya çıktı. Hayatın bugünden itibaren değişiyor. Yolun tuzaklarla dolu olsa da hala sana ait. Sonun...
YERALTI By SEMİHA KAYA

General Fiction

1.1M 50.9K 32
Aras Soykan, Kendi karanlığının içinde, kaybolmuş ruhunun son parçasında nefretini, öfkesiyle körükleyerek intikamına tutundu. İntikamı, aradığı gerç...
3.6K 796 11
Başlangıç Tarihi: 02.11.2022 Bir kadın düşün, küçük bir köyde ailesiyle ve nişanlısıyla huzurlu bir hayat yaşarken karanlık bir gecede tüm geleceği e...
5.7K 114 5
Şimdi bana seni anlat, içinde sevgin olsun...