İyi Ki Geldin!

By Nevinturgut

1.3M 74.3K 6.1K

Doğmadan önce anne babasını kaybeden bir bebek,onu kabul etmekte zorlanan ama ona sımsıkı bağlanan bir teyze... More

İyi ki Geldin!
İkinci bölüm
Üçüncü Bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm
On Üçüncü Bölüm
On Dördüncü Bölüm
On Beşinci Bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Açıklama
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi Ikinci Bölüm
Yirmi Üçüncü Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm
Yirmi Sekizinci Bölüm
Yirmi Dokuzuncu Bölüm
Otuzuncu Bölüm
Otuz Birinci Bölüm
Otuz ikinci Bölüm
Otuz Ücüncü Bölüm
Duyuru
Otuz Dördüncü Bölüm
Otuz Besinci Bölüm
Otuz Altıncı Bölüm
Otuz Yedinci Bölüm
Otuz Sekizinci Bölüm
Otuz Dokuzuncu Bölüm
Kırkıncı Bölüm
Kirk BIrinci Bölüm
Kırk ikinci Bölüm
Kirk Ücüncü Bölüm
Kırk Dördüncü Bölüm
Kırk Beşinci Bölüm
Kırk Altıncı Bölüm
Kırk Yedinci Bölüm
Kırk Sekizinci Bölüm
Kırk Dokuzuncu Bölüm
Ellinci Bölüm
Elli Birinci Bölüm
Elli Ikinci Bölüm
Elli Ücüncü Bölüm
Elli Dördüncü Bölüm
Elli Beşinci Bölüm
Elli Altıncı Bölüm
Elli Yedinci Bölüm
Özür
Elli Sekizinci Bölüm
Elli Dokuzuncu Bölüm
FiNAL
FiNAL(Ikinci Kisim)
TEŞEKKÜR
Özel Bölüm
Özel bölüm
Selamlar

On Sekizinci Bölüm

24K 1.3K 128
By Nevinturgut

 Herkese kucak dolusu selamlar, 

Yeni bölümle karşınızdayım yine. Her geçen gün okunma sayısı artıyor hikâyemizin ve ben okuyan, yorum yapan, yapmayan, yıldıza tıklayıp beğenisini sunan, sunmayan hepinize çok teşekkür ederim ama yorum yapan asuaktug, leylaevisen, niluferevisen, doktorverve, 42derya313, curcunel, cutecat26, tutkuzksck, Babaneminterlikleri, fairtayle4953, fatosturhan, htc_18, sibeladal, MertOguzhanOguz´a ayrı ayrı özel olarak teşekkür ediyorum. Çıktığım bu serüven sizlerin katılımıyla anlam kazandı ve bu kalpte yeriniz hep ayrı olacak.Bu bölüm sizlere ithaf olunmuştur. Haydi bölüme, keyifle okuyun... 

  -Nilüfer yengemmiş.

-Nasıl oluyor o? Yoksa Cihan ile akraba çıktın da ben mi bilmiyorum?

 -Yoooo.

 -Oğlum hastam gelecek, ne diyorsun? Söyle artık, yoksa da git!

 -Cihan benim akrabam değil.

 -Onu anladım.

 -Ama Nilüfer ile akraba.

 -Kocası, biliyoruz.

 -Hayır, sıkı dur: Cihan Nilüfer´in... Araya reklam alıp heyecanı arttırsam mı?

 -Konuş! diye gürledi Türker.

 -Of tamam ya, Cihan Nilüfer´in abisiymiş.

 -Anladım, deyip yerine oturdu Türker. Sonra birden her şey aydınlandı, gözlerini iyice açıp hızla ayağa fırladı:

 -Neeeee?

 -Abisiymiş.

 -Nasıl?

 -İşte annesi babası Nilüfer´den önce Cihan çalışması yapmış ve Cihan´ı dünyaya getirmiş. Anatomi kısmını sen benden daha iyi bilirsin. Yok, anlamadıysan Cihan'ın babası annesini... derken:

 -Öndeer sulandırma, nasıl abisiymiş, sen nereden öğrendin?

 -Şu gözlerimi görüyor musun? O an kendine gelen Türker:

 -E-evet gözünle ne alaka, konuyu saptırma.

 -Sağ ol beni düşündüğün için çok incesin deyip duvara döndü ve konuşmaya devam etti "İşte ben krem kullanımımı aşırıya kaçırmışım ve... derken:

 -Nereye bakıyorsun sen?

 -Duvara.

 -Neden diye dişlerinin arasından tısladı Türker.

 -Ha sen ha duvar hem belki duvar dile gelir, derdimden yıkılır dedi ve gözlerini kocaman açarak "Aman Allah korusun." dedi. Türker devam edecekti ki telefon çaldı:

 -Efendim Sevcan?

 ...

 -Tamam, iki dakikaya içeri gönder hastayı, deyip Önder´e döndü. Hiçbir yere ayrılma öğlen arasında bana her şeyi doğru dürüst anlatacaksın.

 -Saat kaç?

 -Ona geliyor.

 -Olmaz  benim gidip dinlenmem lazım, yatacakmışım öyle dedi doktor.

 -Tamam, öyleyse sen git, zıbar, yat, ben de vakit bulduğum an yanındayım.

 -Oooo yanımda mısın? Dantelli saten pijamalarımı giyeyim bari.

 -Oğlum vallahi kestirmek şart oldu, sen iyice döndün.

 -Tövbe de. Sapına kadar erkeğim oğlum ben, deyip bir de aslan gibi kükredi Önder.

 -Yürüüüüü!

 -Eee o zaman sana gideyim, sen hem bana bakarsın.

 -Tamam ulan tamam, git; dedi Türker ve kapı çaldı, içeri hastası girdi, Önder de yıldırım hızıyla çıktı.

 Türker hastalarına daldı, öğle arasında eve gitmeyi düşündü ancak aradaki mesafeyi düşünerek ve Önder´in çenesini de katarak her şeyi öğrenemeyeceğini bildiğinden merakını bastırıp akşam her şeyi öğrenmeye karar verdi. Tam öğle arası bitecekken bir mesaj aldı:

 Önder

Akşama gelirken bir şeyler alır mısın yemek için, yoksa tek gözümle ben bir şeyler hazırlayayım mı?

 Türker

Sen sakın zahmet etme, yat yattığın yerde. Evimi sağlam bırak.

Önder

Aşkolsun, alma bir şey ben kuru ekmek yerim, ekmek var mı ki evde? Şurda anasız babasız hasta bir insana ettiğine bak. Bir de hopokrat yemini etmişmiş.

 Türker

Hipokrat yemininde hastaya yemek yetiştireceğime dair bir şey yoktu, hele Önder adlı kaçık birinin adı hiç geçmiyordu o yeminde. Mesaim başlıyor ben gelirken bir şeyler getiririm, mutfağımı rahat bırak.

  Önder

Peki Beyzadem ;)

 Mesai bitiminde Türker´de artık sabırdan eser kalmamıştı. Nasıl Cihan Nilüfer´in abisiydi, neden bir kere bile sormamıştı? Sanki dili bağlanmış, bu konuda konuşmamak için herkes söz vermiş gibi ne zaman karsılaşsalar Türker; Nilüfer bekârmış gibi davranıyor kendince doğru bildiği gerçeği hasıraltı ediyordu. Arabada eve doğru giderken bunları düşünüyor, arada kafasını sağa sola sallıyor, arada direksiyona vuruyor, arada da nasıl diye bağırıyordu. Bir yerde durdu ve hastası için yiyecek bir şeyler aldı ve eve gitti.

 Eve gidip kapıyı açtığında bir sürü kadın ayakkabısıyla karşılaştı. Tekrar dışarı çıkıp kapı numarasına ve zile baktı yanlış mı geldiğini düşündü ama doğru gelmişti. "Hayırdır inşallah" deyip içeriye girdiğinde salonda Önder ve kadınların sohbet ettiğini gördü. Boğazını temizlediğinde herkes dönüp kendisine baktı. Önder ayağa kalkıp:

 -İşte benim can arkadaşım Türker, dedi. Kadınlar hep bir ağızdan "Hoş geldin oğlum" dediler.

 -Hoş bulduk, sizde hoş geldiniz deyince kadınlar yine koro halinde "Hoş bulduk" dediler.

 -İzninizle şunları mutfağa bırakıp geliyorum, Önder, dedi ve Türker önde Önder arkada mutfağa girdiler.

 -Gün sırası bugün sende galiba.

 -Ne günü abicim, geçmiş olsuna gelmişler sağ olsunlar.

 -Benim evime.

 -Aşkolsun senin benim mi var? Ben evde olmayınca buraya davet ettim, hem bak elleri boş da gelmemişler çorbadan tut pilava kadar yapmışlar, hasta halimde yapamam edemem diye.

 -Kim bunlar annenin arkadaşları mı?

 -Yoğ benim arkadaşlarım.

 -Hani şu türbe ve camii gezdiğin grup mu?

 -Hah işte onlar. Ben Fatma Nine'nin torununa ders veriyorum haftada iki gün, bugün gelemeyeceğimi söylemek için aradım, rahatsız olduğumu duyunca toplanıp gelmişler, çok iyi insanlar. Bu devirde böyle dostlar nerdeeee?

 -Di mi Hemşire?

 -Anlamadım? dedi Önder.

 -Konuşmalarınla iyice yaşlı teyzeye bağladın da ondan dedim. Neyse yürü, ayıp olmasın girelim içeri.

 -Evet, iyi olur dedi Önder ve salona geçtiler.

 Herkes teker teker sağlığını sordu Türker´in o da teker teker cevap verdi sonra Münire Teyze:

 -Amaan be Türker´im insan "Bu senin kocan mı, ne zaman evlendiniz?" diye sormaz mı?

 -Anlamadım?

 -Diyorum ki Nilüfer´e neden hiç Cihan´ı sormadın?

 -Nilüfer´e mi?

 -Ay kızın adı başka mıydı yoksa diye sorunca diğer kadınlar ve  Önder hep bir ağızdan "Nilüfer Nilüfer" dediler.

 -Kızın adını da doğru söylemişim, oğlum azcık kalın kafalı mısın sen? Bak şu Önder´e leb demeden leblebiyi anlıyor Maaşallah dedi Münire teyze ve devam etti. İnsan ne zamandır evlisiniz, neden ayrısınız, sen orda kocan burada diye sormaz mı? Oooo ben olsam şimdiye çocukluk aşkını bile öğrenirdim, deyince hepsi güldüler. Sonra ciddi bir suratla "Cevap ver Türker oğlum." dedi Münire Teyze.

 -Ne bileyim, hiç aklıma gelmedi sormak.

 -Aşık bu aşık ondan soramamıştır, dedi Semiha Abla. Herkes bu sefer sıcacık ve mutlulukla baktı Türker´e ve Türker utandı, başını öne eğdi:

 -Hem kaç kere gördüm ki? diye kendini savunmaya kalktı Türker. Sonra Önder´e dönüp "Olan biteni herkes bildiğine göre bir de bana anlatsan." dedi. Önder de gözlerinden başlayıp Nilüfer´in yanına gidişini ve Cihan´ı nasıl öğrendiğini ve kendisine koşup geldiğini anlattı.

 -Peki, babası kimmiş bebeğin? diye bomba bir soru sordu Fatma Nine. Herkes Önder´e döndü ve yine hep bir ağızdan "Kimmiş?" dediler. Önder birden dondu kaldı:

 -Hiç aklıma gelmedi sormak o an benim için en önemli şey: Cihan ile evli olmamasıydı.

 -Ya çocuğun babası uzakta bir yerde çalışıyorsa?

 -Belki de babası yoktur, sperm bankasından sperm alıp hamile kalmıştır, dedi Önder.

 -Tövbe tövbeeee dedi Fatma Nine. Yaşı mı geçkin, çirkin mi, niye o dediğini yapsın? diye sordu.

 -Ne bileyim bir an aklıma geldi, oooof olmazsa hemen arar sorarım.

 -Saçmalama diye atıldı Türker, artık bu işi kendisi çözmeliydi ama nasıl? Sonra herkese teker bakıp "N'apıcam ben?" dedi ve söylediği şeyden utandı, iyice Önder´e benzemeye başlamıştı ama akıl mı kalmıştı ki? Şu işi bir halletsin, silkelenip kendine gelme sözü verdi yine kendine.

 Bu arada herkes düşünmeye başlamıştı, arada fısır fısır konuşup fikir alışverişi yapıyorlardı. En sonunda en büyükleri olan Fatma Nine:

 -Beni dinleyin, elbet hepimizin fikirleri var maazallah zehir gibide işler beynimiz; ama bu sefer bu işi Türker çözmeli yok eğer çözemezse işte orada biz devreye girer yardımcı oluruz. Sana söyleyeceğim tek şey oğlum, "Önce Nilüfer´in karşısına çık, yanlış anlaşılmayı ortadan kaldır, kız da sana yanıksa gerisi çorap söküğü gibi gelir zaten. Anladın mı evladım?" dedi.

 -Hem de çok iyi anladım efendim, dedi Türker.

 -İyi o zaman biz kalkalım, vakit epeyce ilerledi dedi Fatma Nine ve ayaklandılar.

 -İsterseniz sizi arabayla bırakayım dedi Türker.

 -Yok oğlum, Münire oğlunun minibüsü ile getirdi bizi, çok iyi araba kullanır, geçen yıl da kaplıcaya gittiydik, dedi Fatma Nine. Türker ağzı açık dinliyordu. Münire Teyze ellisini geçmiş bir teyzeydi ve maaşallah araba kullanıyordu, takdir etti. Çıkarken Fatma Nine yine konuştu:

 -Sende Önderde kızlarla arayı düzeltince önce bize getiriyorsunuz ,bakalım bizim oğullarımıza uygunlar mı? dedi.

 -Peki, dedi Önder ve Türker, misafirlerini yolcu ettiler ve sessizliğe gömüldüler. Türker Nilüfer ile ne zaman, nasıl konuşacağını düşünürken; Önder ise önce Leyla´yı düşündü, şekeri yediremediği için kendisine sövdü, sonra Murat´a sövdü nerden çıktı diye. Sonra yine kendine sövdü, keşke oyun arkadaşlarımı Türklerden seçseydim simdi mesaj yazar yardım isterdim, elin Taylandlı'sına ne yazayım yaa gerzek Önder? Gerçi görmüyorum bile Taylandca bilmem de, yazamazdım ki dedi ve telefonunu derin düşüncelerde olan Türker´e uzattı:

 -Ne var? dedi Türker.

 -Leyla´ya mesaj çekeceksin.

 -Kim,ben mi?

 -Tabii sen.

 -Bana ne kendin çek.

 -Görsem çekerdim herhalde, sana bugün güzel haber verdim sen de bana yardım et ne olur... dedi.

 -Tamam, dedi Türker ve telefonu alıp yazacaklarını dinlemeye başladı.

Sevgili arkadaşım Leyla,

 Nasılsın? İyisindir inşallah, ben çok kötüyüm kör oldum, geçici ama korkma sakın. Senden ricam benim oyunlara girip işlerimi halletmen. Şifrem "dandinidiridiriram" , kırma beni lütfeeeen arkadaşım.

Deyip sordu"Yazdın mı?" o sırada yere yatmış karnını tutarak gülen Türker´i yeni fark ediyordu. Telaşlanıp sordu "Ne oldu, sen de benim kremi karnına sürdünse karnın mı ağrımaya başladı? Ama sende krem yok ki, yoksa getirdiklerinin hepsini vermedin mi? Şimdi Türker yerde oturmuş alık alık Önder´e bakıyordu.

 -Önder.

 -Aha itiraf edeceksin değil mi krem kullandığını?

 -Yok kardeşim, benim bir arkadaş var dalında uzman, en yakın zamanda seni ona götüreyim.

 -Ne için, gözlerim içinse Nilüfer bakıyor zaten.

 -Yok, beynin için, artık gerçekten endişeleniyorum.

 -Amaan sen de, korktuğun şeye bak sabaha pekmez şerbeti içerim bir şeyciğim kalmaz.

 -Emin misin?

 -Eminim annem hep öyle yapardı.

 -Nasıl?

 -Ne zaman çok konuşsam annem içirirdi.

 -Ne işe yarıyordu?

 -İçtikten sonra annem, bir daha çok konuşursam susuz şekilde bir bardak pekmez içeceğimi söylerdi bende pekmezi hiç sevmezdim ve susardım bir süre.

 -Şimdi sabah nasıl içeceksin?

 -İçmeyeceğim ki sen sakinleş diye dedim. Merak  etme kremi karnına sürmeyecek kadar akıllı olduğunu biliyorum ama varsa hala zulanda ver bak, senin ihtiyacın yok.

 -Önder.

 -Efendim?

 -Sus!

 -Susacağım, yazdın mı dediklerimi sen?

 -Yazdım ama göndermedim, emin misin göndereyim mi?

 -Gönder tabii, niye söyledim sana?Yaz , gönder diye.

 -Peki deyip gönder tuşuna bastı Türker ve sessiz bekleyiş başladı, 1 dakika geçti geçmedi cevap geldi:

 Zalim Demir Leydi

Kör olasıca!

-Ne yazmış? dedi Önder heyecanla.

 -Kör olasıca yazmış, deyince; Önder gülmeye başladı.

 -Seviyor beni.

 -Nerden anladın?

 -Anladım işte, hadi yatalım benim uykum geldi odama gideyim dedi Önder ve gülmeye devam etti.

 Türker de kafasını salladı ve odasına gitti ama ona bu gece uyku yoktu, ne yapıp edip Nilüfer ile konuşmanın bir yolunu bulmalıydı. Zor olacaktı, çünkü Nilüfer onu artık bir yabancı olarak görüyordu ve yüzüne de kolay bakmayacaktı. Elleriyle saçlarını karıştırdı ve "Aptal Türker, aptal!" dedi, derin bir offf çekti ve yatağına uzandı ve günün analizini yapmaya başladı, demek Nilüfer Cihan ile evli değildi, demek Cihan Nilüfer´in abisiydi, bu harika bir haberdi ve gülümsedi. Peki ya Naz? deyip tekrar yatağında oturdu. Naz Nilüfer´in kızıydı bu kesin, babası kimdi, daha doğrusu nerdeydi? Nilüfer´in O adamla evli olma ihtimali var mıydı? Yine bir çıkmaz, ama kesin kafaya koymuştu bu sefer kesinlikle Nilüfer´in medeni durumunu tam olarak öğrenecek ve eğer bekâr ise peşini asla bırakmayacaktı. Bu kararlılıkla tekrar yatağa uzandı ve gözlerini kapattı uyuyabilirse diye.

  Sabah bir düşme sesiyle uyandı ve hemen ayaklanıp ne olduğuna bakmakiçin odasından çıktı. Önder´in evinde olduğunu hatırlayarak onun olduğu odaya girdi, hemen yerde bir adet Önder gördü.

 -Ne oldu?

-Düştüm.

 -Onu anladım, nasıl düştün?

 - Bilmiyorum ki. Gözümü açmaya çalıştım, açılmadı, her yer karanlıktı yoksa öldüm mü dedim ve sağa sola yuvarlandım eğer boşluk yoksa mezardayım dedim ama gördüğün gibi boşluk varmış, yere çakıldım yani hayattaymışım deyip gülümsedi.

 -Kalk hadi kalk. Bir gözün zaten kapalı diğerini neden bantladın?

 -Daha çabuk iyileşeyim diye.

 -İyileştin mi bari? derken  Önder´in kendi elleriyle yaptığı bandajı çıkardı Türker.

 -Evet, iyileşmişim, görüyorum.

 -Dünde görüyordun bu gözünle.

 -Hayır, dün her şey bulanıktı ama bugün net.

 -İyi bari hadi gel kahvaltı yapalım da çıkalım.

 -Tamam, dedi Önder.

 Kahvaltıdan sonra Türker Önder´i hastaneye bıraktı, böylelikle Nilüfer´in nerede çalıştığını tam olarak da öğrenmiş oldu. Önder hastaneye girerken Nilüfer´i gördü Türker. Bembeyaz önlüğü ile ışıl ışıl parlıyordu. Saçlarını toplamış ve güzel yüzüyle herkesi büyüleyici gülücüklerini dağıtıyordu. Onu gülerken görünce kendisi de gülümsedi ve o sırada Nilüfer ile göz göze geldi. Nilüfer´in gülen yüzü soldu Türker´i görünce, resmi bir baş selamıyla bulunduğu yerden hemen uzaklaştı. Türker bir kez daha yandı, bu durumu nasıl düzeltecekti hiç bilmiyordu, gaza bastı ve oradan uzaklaştı.

 Gün boyu ne yapacağını düşündü Türker. En sonunda önce karşısına çıkmaya karar verdi sonra konuşmaya başlar ve soracaklarını sorardı, ama Nilüfer´i nasıl yakalayacaktı sorun oradaydı. İş çıkışı çalıştığı hastaneye gidip şansını deneyecekti.

 Bu arada Önder Nilüfer´e muayene olmuş ve eve dönmüştü. Naz´ı sormak istemişti ama acil bir ameliyat çıkınca Nilüfer´le sohbet etmeyi bırak, hoşçakal bile diyememişlerdi birbirlerine.

 Türker iş çıkışı arabasını Nilüfer´in çalıştığı hastaneye sürdü. Danışmaya Nilüfer´i sordu ama mesaisinin bitip gittiğini öğrendi. Gidip kapılarının önünde de yatamazdı, zaten nerde oturduğunu da bilmiyordu. "Yarın denerim." diyerek eve gitti. Ertesi gün biraz erken çıkabildi işinden ve hemen Nilüfer´e koştu ama o gün de Nilüfer erken çıkmıştı. Sinirle arabasını sahile doğru sürdü ve orada bir kafeye girip oturdu. Nilüfer´in Türkiye numarası da yoktu kendinde, yoksa telefon açar ya da mesaj çeker, kendisiyle konuşmak istediğini söyleyebilirdi ama yoktu işte. O an kafasında bir ampul yandı: "Önder" dedi. Hastaneye geldikleri gece Önder Nilüfer´in numarasını almıştı. Hemen telefona sarıldı ve Önder´i aradı ama telefonu kapalıydı. Önder ve telefonunun kapalı olması, hiç de hayra alamet değildi.

 Sanki bütün evren kendisine karşıydı ama yine de deneyecekti. Ismarladığı kahvesini yudumlarken sahilde dolaşanlara bakıyordu ve Nilüfer´i gördü, evet kesinlikle Nilüfer´di. Hemen kahvesini ücretini ödeyip koşarak çıktı kafeden. Nilüfer´i kaçırmak istemiyordu, birkaç hızlı adımdan sonra Nilüfer´e yetişti. Nilüfer bebek arabasında Naz ile geziyordu. Yavaş ve ağır hareket ettiğinden Türker çabucak yetişmişti.

 Nilüfer ise ameliyattan çıktıktan sonra hastası olmayınca eve gitmiş, hava güzel olunca Naz ile dışarı çıkmaya karar vermişti zaten iki üç gündür mızmızlanıyordu, biraz hava almak iyi gelebilir diye düşündü. Babasına bazı kâğıtları imzalatmaya gelen Cihan ile karşılaşınca, Cihan:

 -Ben sizi bırakırım oralarda park yeri arayıp zamanını öldürme. Benim işim erken biterse gelir sizi alırım ve yemeğe gideriz, dedi. Nilüfer kabul etti ve Cihan ile çıktı. Sahil yoluna gelince Cihan önce bebek arabasını çıkardı, sonra Nilüfer ve Naz indi onlara veda edip işine döndü. Nilüfer yürümeye ve temiz havayı içine yeni çekmeye başlamıştı ki o sesi duydu:

 -Merhaba Nilüfer dedi, Türker Nilüfer irkilerek yan tarafa döndüğünde Türker ile karşılaştı ve bu beklediği en son şeydi. Nasıl da güzel Merhaba diyordu, kömür karası gözleri nasıl da parlıyordu, içinin eridiğini düşündü Nilüfer ama hemen kendisini toparladı ve:

 -Türker Bey, dedi. Sesinin titremediğinden emin olarak. Türker Bey kelimesine yine bozulmuştu Türker ve bu durum belli etmek istemese de sözlerine döküldü:

 -Hadi ama Nilüfer ne bu resmiyet? dedi.

 -Anlayamadım?

 -Biz seninle arkadaş değil miydik?

 -Hayır, dedi keskin bir sesle Nilüfer.

 -Evet, arkadaştık ve hatta arkadaştan... derken:

 -Sakın  sakın pişman olacağınız şeyler söylemeyin Türker Bey!

 -Özür dilerim, seni sinirlendirmek istememiştim.

 -...

-Nasılsın?

 -İyiyim, siz nasılsınız?

 -Bizde iyiyiz, dedi Türker. O sırada Naz ağlamaya başladı Nilüfer ona bakarken:

 -Bakın burada kim varmış, nasılsın Naz? dedi Türker. Ama Naz kimseye bakmayıp ağlıyordu. Türker okşamak için yanağına dokunduğunda şaşırdı:

 -Nilüfer Naz´ın ateşi olduğunun farkında değil misin? Nasıl bu kadar kalın giydirdin? dedi. Nilüfer birden panikledi,Naz’ın alnına bakarken elleri Türker´in elleri ile çarpıştı, bir elektrik akımı yaşadı ama saniyelik, çünkü Naz´ı düşünüyordu.

 -Evden çıkarken ateşi yoktu.

 -Şu an ateşi oldukça fazla, hemen üzerindekileri çıkarmamız gerek ama burası çok esiyor, istersen arabada çıkar; dedi.

 -Arabayla gelmedim, abim bıraktı, hemen bir taksi bulayım.

 -Hayır, taksiye gerek yok, benim arabam şurada. Hem eve değil önce hastaneye gidilmesi gerek, ateşi yüksek dedi Türker. İkilemde kalan Nilüfer ne diyeceğini şaşırdı. Bir yanda Naz´ın sağlığı, diğer yanda Türker. Türker onun kararsızlığını anladı ve kontrolü eline aldı.

 -Hadi Nilüfer, biraz daha beklersek havale geçirecek, hemen hastaneye gidelim diyerek bebek arabasını kendi arabasına doğru sürmeye başladı. Bir an donup kalan Nilüfer Türker´in "Hadi Nilüfer" demesiyle yürümeye başladı. Arabaya geldiklerinde "Önce sen otur, Naz´ı sana vereceğim, üzerini hemen çıkarmaya başla." dedi Türker. Nilüfer kafasını sallayarak arabaya bindi. Türker Naz´ı kucakladı ve Nilüfer´e uzattı. Nilüfer seri hareketlerle üzerini çıkarmaya başladı, Türker bebek arabasını bagaja yerleştirdikten sonra arabaya bindi ve arkaya dönüp Naz´ın ateşini kontrol etti. Hala çok yüksekti ve çok ağlıyordu. Nilüfer´in de rengi solmuş, Naz´I susturmaya çalışıyordu. Tam önüne dönüp arabayı çalıştıracakken Nilüfer´in elini kolunda hissetti:

 -Ona bir şey olmayacak değil mi?

 -Merak etme Nilüfer olmayacak, dedi elini okşadı Nilüferde gülümsemeye çalışarak:

 -İnşallah, dedi.

 Türker gaza bastı ve çalıştığı hastaneye sürdü. Hastaneye gelince Nilüfer´in kapısını açıp Naz´ı aldı ve acile fırladı, Nilüfer de arkasından koştu. Muayene ettikten hemen sonra soğuk kompres uygulanması için hemşireye talimat verdi ve Nilüfer´e açıklama yapmaya başladı:

 -Nilüfer yine orta kulak iltihabı nüksetmiş. Hiç fark etmedin mi? Huysuzluğu falan yok muydu?

 -Birkaç gündür huzursuzdu ama diş diye düşünmüştüm.

 -Güçlü bir bünyesi var, yoksa böyle birkaç gün geçmezdi. Nilüfer kendisini suçlu hissetti, nasıl olur da hasta olduğunu fark edememişti. Suçlu suçlu Türker´e baktı. Türker o bakışla bitti, o an kollarına alıp Nilüfer´i sarmalamak istedi ve ani bir refleksle sarıldı da. Nilüfer de sıkıca sarıldı Türker´e ve kokusunu içine çekti. Türker onu saçlarından öpünce kendine geldi ve hemen Türker´in kollarından çıktı.

 -Naz´a bakayım, dedi. Tam gidecekken Türker bileğinden tuttu ve:

 -Konuşmamız gerek.

 -Hayır, konuşacak bir şey yok.

 -Evet var.

 -Hayır, biz seninle son konuşmamızı Kanada´da yaptık, her şey konuşuldu ve bitti.

 -Ama ben seni Cihan ile evli sanıyordum.

 -Ne! diye ufak bir çığlık attı Nilüfer. "Bunu da nerden çıkardın?"

 - Ne bileyim, seni sürekli onunla görüyordum, Naz´ın muayenesine bile onunla geliyordun, ben de sizi evli sandım.

 -Peki neden hiç sormadın evli miyiz değil miyiz diye?

 -Soramadım işte, dün Önder söyleyinceye kadar da evlisin sanıyordum.

 -Ve evli olduğumu düşündüğün halde Kanada´da beni öptün.

 -Evet öptüm.

 -Neden?

 -Çünkü...

-Çünkü nee? Beni kocasını aldatacak, adi bir kadın olarak mı gördün? cevap versene.

 -Hayır, asla öyle görmedim, nasıl böyle düşünebilirsin?

 -Ne düşünmeliyim o halde hadi söyle, beni neden öptün?

 -Çünkü sana AŞIĞIM.

 

 

 

 

 

 

Continue Reading

You'll Also Like

Haz By 🍀

Romance

324K 4.6K 18
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
1.1M 49.5K 51
Ela'nın Siyah'ı...
666K 27.8K 45
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
224K 10.1K 34
Geçmişi yüzünden güven problemi olan Kadın, Kadını gördüğü anda Aşık olan adam. _________ "Sınırları aşma Yüzbaşı." dedim ciddiyetle. Aramızdaki boş...