İyi Ki Geldin!

By Nevinturgut

1.3M 74.3K 6.1K

Doğmadan önce anne babasını kaybeden bir bebek,onu kabul etmekte zorlanan ama ona sımsıkı bağlanan bir teyze... More

İyi ki Geldin!
İkinci bölüm
Üçüncü Bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm
On Üçüncü Bölüm
On Beşinci Bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Sekizinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Açıklama
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi Ikinci Bölüm
Yirmi Üçüncü Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm
Yirmi Sekizinci Bölüm
Yirmi Dokuzuncu Bölüm
Otuzuncu Bölüm
Otuz Birinci Bölüm
Otuz ikinci Bölüm
Otuz Ücüncü Bölüm
Duyuru
Otuz Dördüncü Bölüm
Otuz Besinci Bölüm
Otuz Altıncı Bölüm
Otuz Yedinci Bölüm
Otuz Sekizinci Bölüm
Otuz Dokuzuncu Bölüm
Kırkıncı Bölüm
Kirk BIrinci Bölüm
Kırk ikinci Bölüm
Kirk Ücüncü Bölüm
Kırk Dördüncü Bölüm
Kırk Beşinci Bölüm
Kırk Altıncı Bölüm
Kırk Yedinci Bölüm
Kırk Sekizinci Bölüm
Kırk Dokuzuncu Bölüm
Ellinci Bölüm
Elli Birinci Bölüm
Elli Ikinci Bölüm
Elli Ücüncü Bölüm
Elli Dördüncü Bölüm
Elli Beşinci Bölüm
Elli Altıncı Bölüm
Elli Yedinci Bölüm
Özür
Elli Sekizinci Bölüm
Elli Dokuzuncu Bölüm
FiNAL
FiNAL(Ikinci Kisim)
TEŞEKKÜR
Özel Bölüm
Özel bölüm
Selamlar

On Dördüncü Bölüm

26.1K 1.3K 125
By Nevinturgut

Selam, buyrun yeni bölüm. Bir şarkı ekledim bu bölüm. Yıldız gördüğünüz yerde şarkıyı açıp onun eşliğinde okursanız çok sevinirim. Aranızda hala "4N1K" okumayan var mı? Hemen başlayın ve gülün derim.Bir de "Ördü Kader Ağlarını" okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar...

Birbirlerine öyle dalmış ve aşkla bakıyorlardı ki dans müziğinin bitip hareketli parçaların çaldığını, yanlarında zıplayarak oynayan adamın kendilerine çarpmasıyla ancak fark ettiler ve büyülü anlardan dünyaya geçiş yaptılar. Nilüfer utançtan yanakları al al, Türker ise utangaç bir gülümseme ile masalarına hareket ettiler.

Sohbete o kadar dalmışlardı ki saatin ne kadar ilerlediğinden haberleri yoktu ama artık herkes yavaş esnemeye başlayınca gayri ihtiyari saate bakmayı akıl ettiler ve bayağı geç olduğunu görünce kalkma kararı aldılar. Hesap konusunda Harun, Nilüfer ve Türker nerdeyse birbirlerine gireceklerdi. Sonunda bu  karmaşa Harun'un sesiyle yarıda kaldı:

-Türker!

-Efendim ağabey!

-Biz şimdi yazın tatile geleceğiz Türkiye'ye ve İzmir'e de gelmek istiyoruz.

-Buyurun ağabey, başımın üstünde yeriniz var.

-Sağ olasın koçum. Şimdi gelince oturmayacağız elbet, bir yerlere gideceğiz değil mi? Türker başını "evet" anlamında salladı. "Hah iyi, işte o zaman hesabı biz mi ödeyeceğiz?"

-Olur, mu öyle şey? Siz benim misafirimsiniz, diye diklendi Türker.

-Eh, şimdi sen de bizim misafirimiz olduğundan o cüzdanı cebine koy ve karışma dedi Harun. "Ha sana gelirsek küçük hanım bıkmadın mı bu hesap kavgasından? Lütfen yeter artık. İnsana ağız tadıyla hesap ödetmiyorsunuz ya hu"

-Ama...

Harun'un keskin bakışlarıyla susmak zorunda kaldı Nilüfer, onları sessizce izleyen Füsun sadece gülümsedi. Harun hesabı ödedikten sonrada küçük çocuk gibi elini yumruk yapıp havaya savurdu:

-Oley! Biz kazandık, deyip kocasına sarıldı.

-Ne de olsa İzmir'e geleceksiniz deyip göz kırptı Türker de.

Hesap işi de hallolduktan sonra vedalaşıp iki çift kendi arabalarına yöneldiler. Nilüfer oturunca çantasını hemen Türker'in kucağına koydu. Sonra utanarak geri almaya çalıştı, ama Türker vermedi.

-Kalsın sorun değil, dedi.

-Kusura bakma alışkanlık dedi Nilüfer mahcupça.

-Hadi Nilüfer bir an önce gidelim de uyuyalım, dedi Türker ve sarf ettiği cümlenin pek de normal olmadığını fark edince:"Yani bir an önce otele gidip uyusam iyi olacak yarın uzun bir gün olacak." dedi.

-Hı-hım diyebildi ancak Nilüfer, söyleyebilecek  bir şey bulamıyordu çünkü. Yine güzel müzikler eşliğinde otele doğru yol aldılar. Bu arada yol üstünde bazı turistik yerleri gösterdi Nilüfer Türker'e. Otele gelince Nilüfer de inmeye kalkınca Türker onu durdurdu.

-Lütfen, gerek yok Nilüfer. Sen de bir an önce evine git, seni yalnız göndermek içime sinmiyor zaten; hemen gidip bana mesaj atarsan sevinirim dedi Türker. Türker'in bu ince düşüncesi Nilüfer'i çok mutlu etti ve her aşkta midede uçuşan o meşhur kelebekler harekete geçti.

-Tamam, peki yarın kaçta buluşalım? Eğer yorgunsan konferanstan sonra buluşuruz dedi Nilüfer. Bunu söylerken ebette ki Türker'in kabul etmemesini diliyordu. Türker de anında telaşla cevap verdi:

-Yok yok. Nöbetlerden alışkanlık fazla uyuyamam ben zaten, dedi.

-İyi o zaman saat 8 uygun mu senin için? Dedi Nilüfer rahatlamış bir şekilde.

-8'de burada buluşuruz, dedi Türker.

-Peki, iyi geceler deyip yanağından öptü Nilüfer Türker'i.

-İyi geceler dedi Türker de tutukça. Türker yanağında yanan korla odasına çıkarken, Nilüfer de dudaklarındaki kor ateşiyle evine yol aldı. Nilüfer evine girince hemen telefonunu eline aldı ve Türker'e mesaj yolladı:

Ben evime geldim, iyi geceler. Yarın görüşürüz.

Az kalsın son teknoloji avantajlarından yüz ifadelerine girip öpücük yollayan yüzü seçecekti, son anda kendine geldi ve mesajı gönderdi. Anında cevap geldi:

Mesajını bekliyordum, çok sevindim. Artık rahatça uyuyabilirim, iyi geceler. Yarın görüşürüz.

Aslında "İyi geceler, tatlı rüyalar, rüyanda beni gör." yazmayı ne de isterdi Türker, ama olmuyordu işte. Ama bu gece ikisi de birbirlerini rüyalarında göreceklerdi.

Ertesi sabah erkenden uyandı Nilüfer, saat 6 olmuştu biraz yatakta debelendi sağa döndü, sola döndü uyuyamayacağını anlayınca kalktı ve duşa girdi.  Sıcak bir duşun ardından kendisine kahve yaptı ve ne giyeceğine karar verdi. Saate baktı:6.48, zaman geçmiyordu oflaya puflaya ne yapacağını düşündü. Saçlarını kurutmaya karar verdi ve zamanın çabuk geçmesini diledi.

Diğer tarafta Türker de erken kalkmış duşunu almış ve kısıtlı sayıda getirmiş olduğu kıyafetlere teşekkür ederek eşyalarını yatağın üzerine bırakmıştı. Bu arada dün vermeyi unuttuğu hediyesini bugün de unutmamak için cüzdanının üzerine koydu. Odasına bir kahve istedi. Ne kadar ağır davranmaya çalışsa da vakit geçmiyordu. Kahvesini bitirince daha fazla odada oyalanmak istemediğine karar verip giyinmeye başladı, giyindikten sonra saate baktı. Ne yapsam diye düşünmesine gerek kalmadan telefonu çaldı. Arayan yine en sevgili arkadaşı Önder'di.

-Alo...

-Neden geç açıyorsun şu telefonu?

-Anlamadım?

-Neden diyorum geç açtın? Kaç kere çaldı telefon.

-Hayır, sorunu anladım da bu kıskanç sevgili tavırlarını anlamadım.

-Saçmalama.

-Asıl sen saçmalama. Neyse sinirlenmeyeceğim neden aramıştın?

-Elbette kremi aldın mı diye aradım.

-Bu saatte?

-Ne  varmış saatte?

-Önder sen matematikçi olduğuna emin misin?

-E eveeet.

-Aramızdaki saat farkı kaç?

-9

-Orada saat kaç?

-16.30

-Peki, burada saat kaç?

-7.30

Peki, benim güzel kardeşim bu saatte, bu kremi nerden bulacağım? Her yer kapalı.

-E nöbetçi eczane vardır.

-Tamam, güzel kardeşim anladım. Şimdi çıkıp buluyorum o eczaneyi yalnız senden bir ricam var

-Söyle kardeşim.

-Yapacaksın ama!

-Ayıpsın.

-Peki, o halde bu gece yarısı kalkıyorsun ve kendine nöbetçi bir tımarhane buluyorsun ve hemen yatıyorsun. Yoksa ben gelip seni yatırmayı bilirim. Şimdi kapat günümün içine etme, dedi Türker sinirle.

"Ya ama..." diyemeden telefon yüzüne kapandı Önder'in, "Sanki ben saat orada kaç bilmiyorum, nasıl konuya gireceğimi şaşırdım ne deseydim Nilüfer'le yattın mı mı? Yok zaten öyle bir şey olmamıştır olsa neşeli olurdu, olsa telefonu açmazdı, olsa müsait değilim derdi. Offf Türker seni düşünmekten oyun oynayamıyorum. Ah sahiden benim şehir ne âlemde acaba? Açayım da bakayım, sahte hesabımdan da can gönderirim Leyla ve Türker sanal âlemde ilerleyemememin tek suçlusu sizlersiniz." deyip laptopuna gömüldü.

Türker hızlı adımlarla lobiye indi. Siniri hala geçmemişti. Resepsiyondan dün rica ettiği çiçekleri aldı ve beklemeye koyuldu. Bir yandansa elinde hediye paketi çevirip duruyordu "İnşallah beğenir" dedi.

Saat 7.40 olmuştu. 5 dakikalık mesafeydi otel ama daha fazla dayanamadı aynada son kontrollerini yapıp otelin yolunu tuttu Nilüfer. Çok heyecanlıydı kalbi pır pır ediyordu ve yine midede kelebekler...

Otelden çıkmaya karar verdi Türker. "Biraz da dışarıda bekleyeyim." dedi. Çıktığında Nilüfer'in gelmiş olduğunu fark etti. Nilüfer de gelmiş "Acaba erken mi, arabada mı beklesem?" diye düşünüyordu ve Türker'in otelden çıktığını gördü göz göze geldiler ve gülümsedi Nilüfer. Türker Nilüfer'e bakınca içinden Edip Cansever'in dizeleri döküldü

Öyle bir çık ki karşıma

Her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi

Az kalsın ölüyormuşum gibi

Hissedeyim seni...

Nilüfer'i her gördüğünde tam da böyle düşünüyordu. Her görüşte tekrar aşık olabilir miydi insan? Evet, olabilirdi ve kat be kat artan bir şekilde. Nilüfer arabadan indi ve koşar adımlarla Türker'in yanına geldi ve sarıldı. Bir anda gelişen bu olayı yadırgamadı ikisi de, aksine her zaman böylelermiş gibi Türker de sıkı sıkı sarılarak karşılık verdi. Kollarını gevşeterek "Günaydın." dedi Nilüfer.

- Günaydın, dedi Türker sıcacık bir gülümsemeyle ve çiçekleri uzattı Nilüfer'e "Senin yanında sönük kalıyorlar ama..." dedi.

-Bunlar çok güzeller teşekkür ederim. Gidelim mi?

-Rehber sensin.

-O halde buyrun Türker Bey, kısa ama güzel turistik gezimiz başlıyor.

-Hay hay. Önden buyrun dedi ve arabanın kapısını açtı Türker. Nilüfer bindikten sonra kendisi de yolcu koltuğuna geçti ve serüvenleri başladı.

Önce güzel bir kahvaltı yaptılar. Ardından Notre Dame Bazilikası'nı gezdiler. Bazilikanın Celine Dion'un evlendiği Notre-Dame du Sacrè-Coeur Chapel'ine geldiler. Muazzam bir yerdi. Bir turiste telefonunu veren Türker ondan fotoğraflarını çekmesini rica etti ve o anda aklına gelen hediyesiyle fotoğrafı çekecek kişiye "One minute." dedi. Hediyesini çıkardı ve Nilüfer'e verdi.

-Küçük bir hediye, dedi Türker. Nilüfer yanakları al olmuş bir şekilde teşekkür etti ve küçük kutuyu açtı içinde biri pembe taşlarla diğeri mavi taşlarla bezenmiş, iç içe geçmiş iki kalbin olduğu bir kolye vardı. Nilüfer kolyeye büyülenmiş gibi bakıyordu:

-Bu bu çok güzel, diyebildi.

-Takmamı ister misin?

-Lütfen, dedi Nilüfer. Türker titreyen elleriyle kolyeyi aldı ve saçlarını toplayan Nilüfer'in boynuna güç bela taktı.  Nilüfer Türker'e döndü ve yanağına bir öpücük kondurup teşekkür etti. Türker aşk sarhoşu Nilüfer'in gözlerine bakarken bir öksürük sesi duydular dönüp bakınca Türker'in telefonuyla onlara bakan turisti gördüler ve hemen yakınlaşıp fotoğraflarını çekmesini istediler. Çekilen fotoğraftan sonra hem özür dileyip hem teşekkür etti Türker. Nilüfer de hemen fotoğrafa bakmak istedi ve görünce hemen kendisi de istedi Türker hemen onun telefonuna gönderdi. Aslında Türker'in sonradan fark edeceği bir sürü fotoğrafları vardı telefonda. Fotoğraf için bekleyen turist bu çiftin aşkla bakan hallerini görünce hemen her anlarını fotoğraflamıştı.

O an Nilüfer bir şey fark etti. Geri çekildi ve bastan ayağa Türker'e baktı, sonra kendine baktı ve gülmeye başladı. Türker anlamadan bakıyordu. Nilüfer eliyle işaret edip onun ve kendi kıyafetlerini gösterdi ve Türker de önce şaşırıp gülmeye başladı. Nilüfer'in fark ettiği şey baştan ayağa aynı giyinmiş olduklarıydı. Aynı marka ve aynı renk spor ayakkabılar, aynı renk kot ve aynı renk kazak ve yine aynı renk deri montları. Tek fark vardı o da Nilüfer'in annesi tarafından örülmüş atkı ve şapkası.

-Ayarlasak bu kadar aynı olamazdık, ne dersin? dedi Nilüfer.

-Gerçekten öyle dedi Türker. Bazilikadan çıkınca küçük bir fayton turu yaptılar hava soğuk olduğu için birbirlerine sokuldular ve tabii Nilüfer bol bol fotoğraflarını çekti. Ve vakit alışveriş vaktiydi öncelik tabiî ki Önder'in kremiydi. Bir kozmetik mağazasına girip kremi sordular ve buldular yanına da birkaç gece maskesi aldı Nilüfer, Türker ödeme yaparken maskeleri kendisinin ödeyeceğini söyledi. Türker ne kadar diretse de Önder'e hediyesi olduğunu söyledi ve ödemeyi yaptı. Sonra çikolatalar şekerler alındı ve konferansa yarım saat kala Türker'i oteline bıraktı Nilüfer konferans da aynı oteldeydi zaten. Sonra görüşmek üzere ayrıldılar.

Nilüfer soluğu hemen bir saat mağazasında aldı ve Türker'e özel bir saat bakınmaya başladı ve sonunda aradığını buldu. Akrep ve yelkovanın birleştiği orta noktada iç içe geçmiş iki kalp vardı tıpkı kolyesinde olduğu gibi, bunun iyi bir hediye olduğunu düşündü ve hemen aldı.

Eve geldiğinde nefes nefese kalmıştı biraz alış veriş yapmıştı ve yemekleri yetiştirebilmek için koşmuştu. Hemen yemek işine koyuldu. Bu arada sadece Türker'i düşünüyordu acaba yemeğini beğenecek miydi ya da evini. Kalbinde öyle bir heyecan vardı ki bunu daha önce yaşadı mı yaşamadı mı çözemiyordu. Ama Türker'e aşık olduğunu kendine bugün itiraf edebiliyordu. Ama nasıl olabilirdi ki. Eğer o da böyle hissediyorsa ve bir ilişkiye başlarlarsa nasıl devam edebilirlerdi ki: kendisi burada, Türker Türkiye'de. Hem ya bir ilişkisi varsa bu düşünceyle bir anda çöktü, olabilir miydi ki? Ah dün Cihan tam da vaktinde aramıştı aramasaydı şu an bilirdi Türker'in medeni halini. Neyse Füsun gelince sorardı bir ara. Hayır, hayır bir ara değil hemen sorardı. 

Yemek olarak önce ezo gelin çorbası yaptı. Annesinin önceden gelip yaptığı mantıları çıkardı ve Konyalı bir arkadaşından öğrendiği etli ekmek hamurunu ve iç harcını hazırladı, iki çeşit salata yaptı. Hemen etli ekmekleri hazırlayıp fırına sürdü biraz zahmetli olmuştu ama sonucun iyi olacağından şüphesi olmadığı için hazırlamak sorun olmamıştı. En son sofrayı hazırlamış ve duşa girmisti. Duştan çıktıktan sonra Türker'in aradığını gördü arayıp konferansın bitmiş olduğunu öğrendi. Tam gidip Türker'i alacakken Füsunlar aradı, yolda olduklarını  ve Türker gelmediyse alabileceklerini söylediler. Nilüfer kabul edip Türker'i aradı ve misafirlerini beklemeye başladı.

Aradan on dakika geçtikten sonra kapı çalındı. Nilüfer çok heyecanlandı ve midesine ne zaman yerleştiğini bilmediği kelebekler de harekete başladı. Kapıyı açtığında kucağında Ege ile Türker'i gördü. Nasıl da yakışmıştı kucağına. Naz'ı da böyle sarıp sarmalar mıydı acaba? Kendinden olmayan bir çocuğu sever miydi? İşte Nilüfer için sorun olacak bir nokta daha ortaya çıkmıştı: önce mesafeler, şimdi de çocuk. Düşüncelerinden hemen sıyrılıp misafirlerini içeri davet etti. Paşası hemen kucağına atlamıştı zaten.

Türker çok heyecanlıydı sevdiği kadının yaşadığı yeri görmek ona ait şeylere dokunabilmek inanılmazdı. Girdikleri an Nilüfer'e kilitlenen gözleri diğer misafirlerin sesleriyle evi keşfetmeye başladı. Hoş bir salonu vardı lila ve beyaz ile harmanlanmıştı bütün eşyalar. Duvarlarda bir iki tablodan sonra Naz'ın fotoğrafları vardı nerdeyse her hali mevcuttu Naz'ın. Gülümsedi o fotoğrafları görünce. Kötü duygular kendisini saracakken bacaklarına sarılan Ege'yi fark etti. Çocuklarla arası her zaman iyi olduğundan Ege'nin de ilgisini çekmişti Türker. Eğilip yanına oturdu ve Ege ile oynamaya başladı.

Bu sırada Nilüfer ve Füsun yemekleri ayarlamaya başladılar. Füsun Nilüfer'e bakıp gülümsüyordu. Nilüfer bunu fark edince:

-Hayırdır? dedi.

-Yok bir şey.

-Var bir şey, çabuk söyle.

-Daha önce seni Jonathan'a da yemek hazırlarken görmüştüm ama hiç bu kadar ışıl ışıl ve neşeli değildin.

-Daha neler, deyip kaçmaya çalıştı Nilüfer.

-Evet, kesinlikle öyle ve tahminimce sen bu adama aşık olmuşsun.

-Onu nerden anladın acaba?

-Dün yemekteki halinizden. Yemek yerken hoşlanma olduğunu düşünmüştüm ama dans ederken hiç de öyle olmadığını anladım. Gözlerinizi birbirinizden hiç ayırmadınız ve kaç şarkı dans ettiniz, müzik hareketlenince bile fark etmediniz. Kesinlikle havada aşk kokusu var. İtiraf et.

-Pekala, ama itiraftan önce bir şey öğrenmem gerek.

-Nedir? Nilüfer önce kapıya baktı kimsenin gelmediğinden emin olunca Füsun'a iyice yaklaşıp:

-Türker'in medeni durumu ne?

-Ha ha. Dün gece arayıp sormanı bekliyordum ama iyi sabrettin. Neyse meraklanma kendisi yakışıklı bir bekâr, dedi bilmiş bilmiş. Nilüfer gülümsedi.

-Hadi yemekler soğumasın sofraya geçelim, dedi.

-Nasıl ya, aşkını itiraf etmeyecek misin?

-Madem biliyorsun, itiraf edecek bir şey de yok demektir deyip göz kırptı ve salona ilerledi. Füsun arkasında şaşkın baktıktan sonra o da masaya ilerledi.

Her şey hazırlanınca erkekler masaya davet edildi. Masada bu kadar güzel yiyecekler gören Harun

-Oooo bize böyle yemekler hazırlamıyorsun hiç, bugün pek bir özenmişsin dedi.

-Aşk olsun Harun hepsi yediğin yemekler, hiç yememiş gibi konuşuyorsun, dedi Nilüfer.

-Valla son Türkiye'ye gidiş gelişinden sonra hiçbir şey görmedik dedi Harun ve o an yaptığı hatayı anladı. Nilüfer'in gülen gözleri doldu."Affedersin Nilüfer bir an düşünemedim" dedi Harun

- Sorun değil, ben geliyorum deyip banyoya koştu Nilüfer. Arkasından bakakalan Türker tekrar masaya döndü ve soran gözlerle Harun ve Füsun'a baktı. Füsun o arada Harun'a kızıyordu:

-Ahh Harun sen ve şu koca çenen bazen beni çok zorluyorsunuz.

-Özür dilerim düşünemedim, dedi Harun ve kafasını çevirince Türker'le göz göze geldi."Bilmiyorsun galiba Temmuz ayında Nilüfer ablasını kaybetti" dedi Harun.

-Bilmiyordum, dedi Türker sessizce.

-Nasıl olur sen Naz'ın... derken Nilüfer içeri girdi Füsun da ayağıyla Harun'u dürttü ve Harun sustu. Türker Harun'un son cümlesine dikkat etmedi çünkü o sırada gözleri kızarmış yüzünde kocaman bir tebessümle yanlarına yaklaşan Nilüfer'i izlemekle meşguldü.  Ağlaması hoşuna gitmemişti ama ağladığında bile harika ve çok güçlü bir kadın olduğunu düşündü Türker ve ayağa kalkıp Nilüfer'in sandalyesini çekti. Nilüfer teşekkür edip oturdu.

Nilüfer hiçbir şey olmamış gibi yemek servisini yaptı. Harun da Nilüfer'in bu tavrıyla derin bir nefes alıp oh çekti ve afiyetle yemeğini yemeğe başladı. Her lokmasında ayrı bir övgü sözü söylüyordu. En sonunda Füsun "Biraz sakin ol hayatım, sanki hiç yememiş gibisin tövbe tövbe." dedi ve herkes güldü.

Türker de Nilüfer'in elleriyle yaptığı lezzetli yemekleri yerken ona bir kez daha aşık olmak için başka bir bahane buluyordu, güzel yemek yapmak. Nilüfer Türker'in gözünün içine bakıyordu acaba beğendi mi diye. Türker son lokmasını yuttuktan sonra Nilüfer'e dönüp "Annemin yemeklerinden sonra hayatımda yediğim en güzel yemekti." dedi. Nilüfer çok sevindi, öyle ki neredeyse ayağa kalkıp sevinçten zıplayacaktı.

Yemekler bittikten sonra çaylar içildi. Ege çok mızmızlanmaya başlayınca Füsunlar kalkma kararı aldılar. Daha erken olduğu için Türker'i bırakmadı Nilüfer. Onlar gittikten sonra "Bir şeyler izleyelim mi?" dedi. Nilüfer

-Olur, dedi Türker.

-Dün "Güldür Güldür Show" u izleyememiştim, onu izleyelim mi?

-Çok iyi olur ben de sadece onu izliyorum, dedi Türker ve gülümsedi.

-Sen ayarlamayı yap ben kahvelerimizi yapayım, dedi Nilüfer.

-Zahmet olmasın, dedi Türker.

-Türkeeer! dedi Nilüfer

-Peki peki, ben hemen ayarlıyorum kahveler gelene kadar dedi. Bol köpüklü Türk kahvesi ve lokum esliğinde izlemeye başladılar "Eşofmanlı Şevket Hoca" çıkınca ayrı güldüler. Artık gülmekten karın kasları ağrımıştı. Program bitince başka bir şeyler izlemek yerine biraz sohbet ettiler. Saatin ilerlediğini fark etmediler. Sonra Nilüfer'in aklına hediyesi geldi ve kalkıp hediyesini getirdi.

-Bu da benden sana küçük bir hediye dedi, Nilüfer. Türker şaşırdı bir hediye beklemiyordu.

-Nilüfer, buna hiç gerek yoktu. Ne diyeceğimi şaşırdım, dedi hediye paketine bakarken.

- Hadi aç hediyeni, bakalım beğenecek misin.

************************************************************************************

-Senden gelen her şey kabulüm dedi Türker birden ve hediyesini açtı. Gördüğü şık ve spor saate hayranlıkla baktı. Daha yakından inceleyince kolyedeki kalplerin aynısını görünce "Bu kalpler..." dedi.

-Evet, kolyedekiyle nerdeyse aynı. Beğendin mi? dedi Nilüfer.

-Bayıldım, deyip hemen taktı saati ve "Hiç çıkarmayacağım." deyip Nilüfer'e sarıldı. Geri çekilip yanağından öpecekken Nilüfer'in biraz kıpırdamasıyla Türker'in dudağı Nilüfer'in yanağı yerine dudaklarıyla buluştu ve dünya durdu. Önce ikisi de kıpırtısız kaldılar sonra Türker dudaklarını hareketlendirmeye başladı sevgiyle şefkatle Nilüfer'in dudaklarını kendisine eşlik etmesi için davet etti. Nilüfer de bu davete dudaklarıyla cevap verdi ve kıvılcımlar ateş aldı, yangın başladı. Türker öpüşünü derinleştirirken gözlerini açtı Nilüfer'e bir an bakabilmek için ve o anda gördüğü şeyle dondu. Nilüfer'in tam arkasında duvarda duran bir aile fotoğrafıydı bu, Nilüfer'in çekirdek ailesi. Kocası  Cihan ve kızı Naz bir aradaydı. Tek eksik Nilüfer'di ve eğer Türker devam ederse bu tablonun hep eksik kalacağını biliyordu ve kendini geri çekti, alnı Nilüfer'in alnına dayalı Nilüfer'in sık nefesi kendi nefesine karışırken:

-Yapamam, dedi.

-Anlamadım, dedi Nilüfer.

-Yapamam, dedi ve kafasını kaldırıp fotoğrafa baktı. Nilüfer de dönüp aile fotoğrafını gördü ve o an anladı Türker çocuklu birini istemiyordu ve hemen toparlanıp "Anlıyorum." dedi.

-Yani? deyip derin nefes aldı Türker, devam edecekken Nilüfer:

-Bana açıklama yapmak zorunda değilsin, galiba geç olmuş dedi ve Türker'i kibarca kovdu.

-Haklısın, gitsem iyi olacak. İyi geceler, deyip kapıya yöneldi. Nilüfer Türker çıktıktan sonra kapıyı kapattı ve kapının arkasına yığıldı önce sessizce gözyaşları akmaya başladı. Türker'in gittiğini düşündüğü anda hıçkırıklarla ağlamaya başladı.

Türker merdivenleri indikten sonra kapıdan çıkmadan önce duvara yumruğunu geçirdi ve hızlı adımlarla apartmandan çıkıp yoldan gecen  taksiye atlayıp otele gitti. Odasına çıktı, soğuk bir duş aldı, yatağa uzandı ama uyuyamıyordu. Eli de fazlasıyla şişmiş, ağrıyordu ama daha büyük bir ağrı kalbindeydi ve asla geçmeyeceğini biliyordu. En sonunda dayanamayıp telefonuna sarıldı. Karşıdan telefonun açılma sesi geldikten sonra gözyaşlarının eşliğinde  konuşmaya başladı:

-Neden bu kadar imkansız olmak zorunda, neden? dedi ağlayarak.

-Öyle olmasa adı "Aşk " olur muydu? dedi karşısındaki kişi ağlayarak.

-İstemiyorum ben bu aşkı; kalbim acıyor, nefes alamıyorum, ne olur beni kurtar ne olur.

-Keşke yapabilsem, aynı acıyla kavrulurken keşke ikimize de çıkış yolunu gösterebilsem. Bu acıyı söküp alabilsem.

- Yoruldum, uzaktayken uzak olmak başka ama yakınındayken dokunamamak, gözlerinde kaybolamamak. Ne günah işledim Allah'ım beni yaktın? Ben onu istiyorum sadece onu. Bana onu ver ne olursun. Yakarışlarını ve hıçkırıklarını durduramıyordu, karşısındaki kişi sessizce ağlayarak ona eşlik ediyordu ne kadar ağladı ne kadar bağırdı bilmiyordu Türker, gözündeki yaşlar tükenmiş, sesi kısılmıştı "Kapatıyorum." dedi.

-Türker!

-Efendim?

-Kremimi unutma.

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 45.7K 42
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
4.2M 265K 45
Aylardır izlediği yayıncıya olan hislerinin arttığını düşünen İzem, artık onun dikkatini çekmek ister. Dağhan'a ilk mesajı değildi ama bu sefer onun...
310K 17.3K 61
Hadi ama nerden bilebilirdim ki okulun ilk gününden müdürün oğluna tekme atıcağımı!
305K 5.2K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...