❄️ ÖLDÜR!

44.9K 3.4K 982
                                    

▏₰ Alysa

Nar kırmızısı közlerin üzerine tutuyordu kepçeyi. Evvelden harladığı ateşin odunları küle dönmek üzereydi. Kepçeye koyduğu her faktörün erimesi için korun derecesini değiştirip durmuştu. Bu ayarın kilit nokta olduğunu söylememe gerek yoktu. Zira en çok uğraştıran kısım yapılan malzemenin değerini katlıyordu. Kendimi bir deneyin ortasındaymış gibi hissediyordum. Önümdeki kalıba ve diğer eşyalara baktım. Odanın içerisini ekşimsi bir koku sarmıştı. Keskin sülfüre karışan civa kokusu umarım bizi zehirlemezdi. Sıvı yeterli kaynama seviyesine eriştiğinde Ruby nine kepçeyi ateşten çekerek hızlı adımlarla yanıma geldi. Tahta kepçenin altının neredeyse kömüre dönmüş olduğunu görebiliyordum. Sülfürü ilkten kaynatarak onu kuruması için kalıba dökmüştü. Kimya derslerinden hatırladığım bu elementleri eritmek ne kadar zorsa kuruması da o denli kolay oluyordu.

Acelesi de bu yüzdendi.

Orta diyardaki canlılar kullandıkları malzemeleri kendilerince adlandırmış olsalar da isimleri benim bildiklerimden pekte farklı değildi. Onlardan daha gelişmiş bir çağda yaşıyordum. Halbuki öğrendiğim her şey esasen geçmişin bir parçasıydı. Burada kaldığım süre zarfı içinde düşüncemin doğruluğunu gözlemlerimle kuvvetlendirmiştim. Hala kabarcıklar çıkaran civayı yavaşça kurumaya yüz tutmuş sülfürün üzerine yayarak, döktü. Kalıbın şeklini alan civa sülfürle buluşunca renk değiştirmeye başladı. Ruby nine boşalmış kepçeyi kenara bıraktı. Onu daha sonra atacaktı zira kullanılamayacak haldeydi.

Beş dakikanın sonunda iyice kuruyan bileşik kadmiyum kırmızısı rengine erişmişti. Ruby nine kalıbı çıkardı. Sabun büyüklüğündeki katı madde oldukça sert görünüyordu. Masada duran kumaşı tutarak önüne çekti. Kalıbı aldıktan sonra zımpara görevi gördüğünü düşündüğüm zemine sürtmeye koyuldu. Yirmi santimetrelik zımpara kumaşta mürekkep görevi görecek sıvı beliriyordu. Sürtünen kısımdaki parmak sudan gözlerimi ayırmıyordum. Nasıl yapıldığı hakkında bilgilenmem için her bölümü atlamadan, titizlikle gösteriyordu.

"Buna Zincifre denir. Tılsım yapmak için kullanılan en etkili boyadır. Büyüyü öteki malzemelerden daha iyi geçirdiğinden ilk başta tercih edilir" başımı anladığımı göstermek istercesine yukarı aşağı salladım. Gideonla konuşmamızın üzerinden bir hafta geçmişti. Bu bir hafta boyunca bedenimin büyüye alışması için dinlenmekten başka bir şey yapmamıştım. Ben dinlenirken elbette diğerleri büyü güçlerim konusunda ne yapabileceklerini tartışmışlardı. Beni Elf diyarına göndermediklerinden her an patlamaya hazır bomba gibiydim gözlerinde. Yaşlı Bianna'nın bahsettiği sesleri duyacak raddeye gelmediğim için şükrediyordum. En azından durumum o kadar beter değildi. Bir şekilde kontrol edebileceğimi bildiklerinden Gideon teraziyi eşitlemem fikriyle çıka gelmişti.

Tam uyanış gerçekleştirene kadar büyüyü en başından öğrenecektim. Yani çocuklara aktarılan biçimde yol haritamızı çizecektik. Bununla da kalmayıp eksik büyümü dengelemesi için dövüş sanatları ve tüm Kalash klanı kadınlarının ustalaştığı bıçak sanatında çalışacaktım. Zaten bu isteğimi önceden Yulier'e bahsettiğimden dersi de ondan alacaktım. Herkes tehlikenin farkındaydı. Şuan yalnızca birkaç ırk biliyordu varlığımı ama bir gün tüm diyarın kulağına ulaşacaktı dedikodular. O vakit geldiğinde hazır olmalıydım. Beyaz Cadıyı elde etmek için ne yapabileceklerinden bir haberdim. Çevremdeki Kurtların deneyimi ise benim aksime oldukça fazlaydı.

Koruyacaklarını ve beni kaderime terk etmeyeceklerini biliyorum. En azından içlerinden biri mühür yüzünden buna kalkışamazdı bile. Buna rağmen elim kolum bağlı oturup yapacaklarını izlemektense yardımcı olmak için var gücümle çabalamalıydım. İtiraf etmek gerekirse onlara yük olmak istemiyordum. Suçluluk duygusunun vicdanımı delik deşik ettiği vakitlerde gayretime sığınabilirdim.

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin