❄️HADME

45.6K 3.3K 1.7K
                                    

Kesit, soru cevap, bilgi, yazar hakkında iletişim için ➡️ endless_q.r instagram adresini takip edebilirsiniz ❤️

▏₰ Alysa

Yüzüme gelen yumruğu sağa kaçınarak atlattım. İvmeyi kullanarak etrafımda üç tur dönüp aramızdaki mesafeyi açtım. Aramil bana savunma yapma imkanı tanımıyordu. Birden önümde belirip yeniden yumruğunu savurdu. Bu seferde sola kaçındım.

Kalash'ın dövüş sanatları daha çok kaba kuvvetten meydana geliyordu. Uzuvlarından biriymişçesine hareket ettirdikleri bıçaklarla da hamlelerini destekliyorlardı. Uygulamalarını bir şeye benzetecek olsam yüzde altmış beş sokak kavgası derdim. Geriye kalan dilimse suikast saldırılarıydı. Dövüşü uzatmaktansa hayati bölgeleri hedef alarak rakiplerini deviriyorlardı.

Temeli kavradığımdan Yulier ile birebir müsabakalar yapmaya başlamıştım. Nasıl hamle yapacağını öğrenmek güzeldi. Lakin iş hayatta kalma mevzusuna dönüştüğünde çok çalışan değil, deneyimi fazla olan kazanırdı. O yüzden bu iki ayı çeşitli tarzlarda dövüşen kişilerle rekabet ederek geçirmiştim.

Yulier, İan, Metus, Eira ve Aramil ise bu konuda ideal karakterler olduklarından bana yardım etmişlerdi. Plana göre beşini, beş seviyeye ayırmıştık. Her biriyle on kez kapışmam şart koşulmuştu. Müsabakadan galip çıkınca bir sonraki aşamaya yükseliyordum. Bu da rakibimin değişmesi anlamına geliyordu. Bir nevi yarışma konsepti yürütüyorduk. Keşke söylendiği kadar basit olsaydı. Daha ilk leveli geçmek için İan'la 6 raunt yapmam gerekmişti. Kaybettiğimde başa sarıyorduk çünkü.

Yulier ve Eira arasında çok ufak bir fark olsa da bunun gerçek hayatta uçuruma tahavvül edeceğinin bilincine varmak olayların içine girince kolaylaşıyordu. Böylece ikinci seviyeye Eira'yı, üçüncü seviyeye Yulier'i koymuştuk. Avcı kızı 8, kurt kadını 11 devre de nakavt etmiştim.

Hiç biri bana karşı gücünü kısıtlamamış, ellerinde ne varsa saldırmışlardı. Başlarda en çok dayak yiyen ben olduğum için eve morluklar ve çürüklerle gidiyordum. Çektiğim ağrılarsa anlatılacak gibi değildi. Gideon bu yüzden her gün vücudumu kontrol etmeyi takıntı haline getirmişti.

Çizik ve kesikleri yalayarak iyileştirse de darbeyle oluşanları tedavi edemediğinden homurdanıp duruyordu. Yine de dayak yemeden olgunlaşamayacağımın idrakındaydı. Mecburen boğazına dizilen itirazları yutuyordu. Onun yerine çocuk gibi azarlanıyordum. Bir ara fazla yüklendiğimden neredeyse morarmamış yerim kalmayana dek idman yapmıştık. Gideon ertesi sabah koyulaşan tenimi görünce çıldırmış Yulierle kavga etmişti. Cidden birbirlerine girecek gibi olduklarından bir daha böyle bir şey yapmayacağıma yemin etmiştim.

Hyuga ile Metus, Kara kurtla inatlaşsalar da sınırlarını biliyorlardı. Yulier ise kesinlikle alttan alan taraf değildi. İkisi de uzayan dişlerini birbirine gösterek göz dağı vermiş, üstüne üstlük hırlayıp durmuşlardı. Sinirden parlayan gözlerini gördüğüm anda aralarına girmiştim. Benim aksime klandakiler her gün şahit oldukları bir hadiseyi izliyorlarmışçasına doğal davranmışlardı. Halka bu manzarayı normalleştirecek ne yaşatmışlardı?

Sarhoş olduğum akşam Gideona verdiğim sözü tutmak için canla başla çalışıyordum. Derslerime asılmış, haftalarımı dolu dizgin geçirmiştim. Ruby ninenin büyü hakkında bana verebileceği bilgi kalmamıştı. Zira onunda çok şey bildiği söylenemezdi sonuçta kendisi şamandı. Şimdilik bitki dersi almaya devam ediyordum. Oradan kalan boş saatlerimi Aramilin önerdiği elf savunma sanatlarına adamıştım.

Ayrıca Eira beni avcı taktikleriyle beraber dövüş becerilerinde geliştiriyordu. Yalnızca kabile üyelerinin bilmesi kuralıyla yasaklandırılmış teknikleri göstermiyordu. Anlayacağınız tek bir dalda değil de karma alıyordum dersleri. Diğer ırklardan parça parça almaktansa soyumun öğretilerini takip etmeyi dilerdim. Maalesef geride öğretecek kimsem kalmamıştı.

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin