❄️ MANTİKOR

45.5K 3.9K 1.5K
                                    

▏₰ Alysa

Yulier alması gereken şeyler olduğunu ve kısa süre içerisinde geri döneceğini belirterek beni evde bırakmıştı. Şuanda oturduğum koltuk dünyanın en rahatsız yeri olabilirdi! bacağımı sallamadan duramıyor, ne yapacağımı deli gibi düşünüyordum. Olabilecekleri hayal ederken karnıma kramplar giriyordu. İtirazlarıma herkes kulaklarını kapatmıştı. Ne bu yeri tanıyor, ne de karşıma çıkacak bilinmezlerin korkusunun üstesinden gelebiliyordum. Kesinlikle başlarına bela olacaktım! benim kadar tecrübesiz birini yanlarına alarak kendilerine fazladan sıkıntı çıkarıyorlardı.

Dişlerimle dudaklarıma işkence etmeye başladığım sırada dış kapının açıldığını duydum. Kimin geldiğine bakmayı dahi akıl edemeden, oturduğum yerden hızla kalktım. "Yulier ben bunu gerçekten yapamam! Gideonla konuşup bu işten vazgeçtiğimizi söyleyelim! dikkatli düşünürlerse kabul edeceklerdir zaten. Benim onların yanında olmak için yeterli olmadığım çok açık!" sert çıkışım karşısında bir onay yada itiraz beklerken aldığım tek şey sessizlik olunca hafiften kaşlarımı çattım. Kapının önünde dikilen kişiye bakışlarımı çevirdim. Gördüğüm yüze kitlenerek, kala kaldım.

"Gideon"

Gideonun kolunda viridian yeşili bir cüppe asılıydı. Diğer elinde ise siyah renkli bir kemer tutuyordu. Onu Yulier sanıp, aklımdan geçen her şeyi çekinmeden söylediğimi hatırladığımda yüzümü ateş bastı. İfadesiz yüzüyle bana bakmaya devam etti ardından yaklaşarak elindeki cüppeyi ve kemeri koltuğa bıraktı. "Seni bu kadar rahatsız eden şey ne?" diye sorarken oldukça sakindi. Kızmış gibi görünmüyordu?

Bakışlarımı kaçırarak, parmaklarımla oynamaya başladım. Ona ne söyleyebilirdim? ne söylersem beni de götürmekten vazgeçerdi? tam dudaklarımı açıp bahaneler sıralayacakken elini kaldırarak konuşmamı engelledi.

"Mazeretlerini değil, gerçeği istiyorum" tamda tahmin ettiği gibi yapacağımı nasıl biliyordu? aklımı mı okuyordu bu herif? hayır. Hayır, aklını karıştırmasına izin verme Alysa. Sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Gümüş renkli irislerini yüzümden bir an olsun ayırmadan cevabımı bekliyordu. Sanki yalan söylediğim anda zihnimi pençeleyerek, beni doğrulara itecek kadar ürkütücüydü bakışları.

"Hazır değilim" dudaklarımın arasından kendiliğinden dökülen kelimelere garipseyerek baktım. Böyle düşünüyordum elbette ancak kendime saklamak istediğim gerçeği ona itiraf etmeyi beklemiyordum. Üstelik bunu isteyerek yapmamıştım! kimseye, en yakınlarım olduğunu düşündüğüm arkadaşlarıma bile dürüst olmazdım ki ben. Zira birisine açık olmak kendimi çıplakmışım gibi rahatsız ediyordu beni. Bir gün ona söylediklerimi bana karşı kullanmayacağının da bir garantisi yoktu.

Yumruklarımı sıktım. Gideon bir süre sessiz kalarak doğruyu söyleyip söylemediğimden emin olmaya çalıştı ardından dudaklarını yaladı. Refleksle bakışlarım bir an oraya indi. Yaptığım şeyi fark ettiğimse ise telaşla elalarımı gözlerine çıkardım. Ne yapıyordum ben?!

"Peki ne zaman hazır olacaksın?" diye sorduğunda afallamıştım. Konuşmaya devam etti. "Yarın? ondan sonraki gün? bir hafta sonra? ya da bir ay? ne zaman?" sorguladığı şeyi ciddi ciddi sormadığını fark ettim. Cümleleri biraz alay kokuyordu bu yüzden kaşlarımı çatmadan edememiştim. Ben onlara zorluk çıkaracağım için endişelenirsen o iyi niyetimi süistimal ederek benimle dalga geçiyordu.

Bağrımın tam ortasında başlayan yangın tüm hücrelerimi ele geçirmişti. Öfke yüzünden sıklaşan nefeslerim göğsümü hızla inip kaldırıyordu. Gideon bu halimi görmesine rağmen geri çekilmedi. Aksine iyice yanıma yaklaşarak, yüzünü yüzüme doğru eğdi. "Bunun üstesinden gelmen gerekiyor. Senin yaşadığın yer, benim yaşadığım yer gibi tekinsiz değil. Klandaki herkes acaba yarın sağ çıkabilecek miyim düşüncesiyle kafasını yastığa koyuyor. Buradaki ölümler ecelinin gelmesiyle olmaz. Parçalanarak, yenilerek yada tahammül edilemez acıların sonunda bir lütuf gibi gelir. Sen daha bir şey görmediğin için bu kadar rahatsın ya da aklın elinde sonunda kendi dünyada döneceğinin güvencesiyle dolu..." elini çeneme götürerek tutup, kaldırdı. Bu daha da yakınlaşmamızı sağlamıştı. Göz dağıyla dolu sözleri omuriliğimden aşağıya bir karıncalanma başlatmıştı. "... O siktiğimin itimadına tutunmayı bırak. Ona tutunmaya devam edecek olursan ölüm her zaman ensende an kollar. Şimdi, üstesinden gelmek için eline geçen bütün fırsatları savuşturmayı bir kenara bırak da denemeye çalış"

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin