❄️ ÖRÜMCEK ZAMBAĞI

43K 3.7K 1.2K
                                    

▏₰ Yazardan

Gece gökleri simsiyahtı ve parlak ay ufkun orta yerinde tek başına dikiliyordu. Uğuldayarak esen rüzgar kış vaktinin habercisiydi. Ayaza çevrilmiş soğuk çimenlerin üzerinde kırağı oluşturmuştu. Yakın zamanda kar yağacaktı. Sık ağaçların bir araya toplandığı ormanın içerisinde koşan dört ayaklı canavar, nefes nefese kalmış vaziyetteydi. Pençeleri bastığı toprağı kavrıyor, üzerine yıkımı indiriyordu. Burnundan verdiği sıcak soluklar dışarıda kristalleşerek, cisim kazanıyordu. Çıkan donuk buhar karanlığın ininde tek rengi barındırır gibiydi.

Saatlerdir kaçan-kovalayan döngüsünün içerisindeydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Saatlerdir kaçan-kovalayan döngüsünün içerisindeydi. Kulaklarını hareket ettirerek, ayak seslerinin geldiği yönü çıkarmaya çalıştı.

Çıt yoktu.

Hissettiği acıyla birlikte kaşları çatıldı. Peşindekilerden birinin fırlattığı ok postunu sıyırarak, geçmişti. Derin bir yarası yoktu yine de koşmak hasarı arttırmıştı. Tüylerinin ucundan çimene damlayıp duran kan, iz sürmelerini sağlıyordu. Çıktıkları ilk av olmadığı, gizlice hareket etmekteki ustalıklarından anlaşıyordu. Tecrübeliydiler lakin ona sataşacak kadar da aptallardı. Yine de böyle devam ederse kan kaybından odağı bulanacaktı. Bu da düşmanlarına fırsat tanıyacaktı. Bir an önce onlardan kurtulmalıydı.

Gümüşi irislerindeki siyah çentik ormanın içini tarayarak, pusu kuracak yer arıyordu. Lanet olsun ki iç güdüleri ellerinde o zehrin bulunduğunu bağırıyordu. Zira Kara Kurt'a saldıracak kadar yürek yemiş olamazlardı! gerçeği söylemek gerekirse onları parçalara ayırması çokta zor olmazdı. Boyları semaya meydan okuyan ağaçların dalları birkaç kişiyi aynı anda taşıyacak kalınlıktaydı. Bu yüzden yukarıya da dikkat etmesi gerekecekti.

Ciğerlerindeki yanma yorgunluktan değil, öfkesinden kaynaklanıyordu. Eğer onu serbest bırakacak olursa biliyordu ki kan gövdeyi götürecek, yeni bir katliamın mesuliyeti altına girecekti. Birilerini öldürmekten çekinmiyordu; zaten çoğunlukla canına kast eden topluluklardan oluşuyorlardı. Fakat o anda bilinci yerinde olmayıp Kurt'u tüm hakimiyeti ele geçiriyordu. Onu durduramadan evvel bir köye inip, inemeyeceğini kimse söylemezdi ve kendisi de Kurt'una güvenemezdi.

Yaşayan her canlının masum olduğunu sanmıyordu. Hele de yaşadığı ölüm kalım savaşları düşünüldüğünde kirlendiklerini görebiliyordu. Artık dünyayı siyah ve beyaz olarak değil, siyah ve gri olarak ayırt ediyordu. Beyaz... inancıyla birlikte geçmişe gömülmüştü.

İki, üç adımdan sonra atılarak, koşmaya başladı. Hava eksi derecelere meydan okuyordu buna rağmen üşümek şöyle dursun onun için serin bir esintiden ileriye gitmiyordu. Bakışları gökyüzüne çıktı. Güzel bir yürüyüş için mükemmel vakitti. Ne yazık ki bu şansı kan dökerek harcayacaktı. Pes etmek aklının ucundan dahi geçmiyordu, o hükmetmek için doğmuştu. Evrende sayısız ırk vardı ve onun kudreti idraklarının çok ötesindeydi. Varlığı onlara sunulmuş bir cezayı ifade ediyordu, sevilmezdi. Daha önce sevmeyi de denememişti. Kara Kurt ismi iliklere taşınan bir korkuya sebep olurken bile, onunla rekabet etmek isteyen yaratıklar hep bir yerlerden çıkıyordu. Mağlubiyetleri aşikarken, itaatsizlik ediyorlardı.

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin