"tepedeki adamlar torpil kullanıp nasıl kendi adamlarını kurtarıyorlar bi' denemek istedim."

ne? anlama- NE?

*karşımda otuz iki diş gülüyorken ben gözlerimi sonuna kadar açmış, şaşkınlıktan öylece kalakalmıştım. bu dediği... ne anlama geliyordu farkında mıydı acaba? hem de böyle bir ortamda-*

jaehyun, sen ne yaptığını sanıyorsun?

"of, susar mısın? boşuna mı şirketin başına geçtik ya, bi' işe yarayalım dedim. kötü mü ettim?"

tanrım. ondan mı bahsediyorum, ahmak. ulu orta yerde dediğin şeye bak. ayrıca, senden sadece tek bir şey istedim. şimdi başını daha da derde soktun. aferin!

"offff. OFFFF! yine dır dır etmeye başladın ya. hiç özlememişim cidden."

-

*bu, binaya adım attığımda beni neden ateşle etrafı sarılmış bir çarmıha germediklerini açıklıyordu yeterince. jaehyun, olayın üzerini örtmüştü ve bunu nasıl yaptığına dair en ufak bir şey bile anlatmadan, yarıya kadar içtiğim kahvemin üzerine kendi bardağında kalan sütü boşaltıp çekip gitmişti. bense şaşkındım. şaşkındım ve bu durumdan şikayetçi değildim. fakat bir yanım oldukça suçluluk duygusuyla kavrulmaya başlamıştı çünkü jaehyun'a benim yüzümden bir şey olmasını istemezdim.

buna rağmen kurcalamamıştım daha fazla. yoongi hyungla konuştuğumuzda bu sonuca varmıştık. kurcalamayacaktım çünkü değerli askerlik arkadaşım en iyisini bilecek kadar zekiydi. ve evet, sorgulanmak istemeyecek kadar da göt. şerefsiz herif, süt içirmişti sabah sabah bana.

neyse, yoongi hyungla tartıştıktan sonra vardığım bir diğer sonuç da çalışmaya başlamaktı. işte araştırma sürecim tam da o noktada başlamıştı.*

-

hyung, işin sonunda çok daha farklı şeylerle karşılaşırsak taehyung'dan özür diler misin?

"boşuna umutlanıyorsun, jungkook. üzülen sen olursun."

soruma cevap versene. ne olacağı umurumda değil.

"hah. dilerim ama eğer benim dediğim çıkarsa seni taehyung'la içeri tıkacağım."

anlaştık.

*kollarımı göğsümde birleştirip arabanın penceresine başımı çevirmiş ve tanıdık yol üstündeki taş kaldırımların desenlerini izlemeye başlamıştım. ve içimden de şunu geçiriyordum. eğer işler sandığım gibi çıkmazsa içeriye girmek sorun değildi, sonuçta bu saatten sonra benim yerim, senin yanındı.*

-

*tezgâhın üzerine çıkmış ne yapıyordun bilmiyordum ama seni görür görmez dudaklarım kıvrılmıştı ve sessizce sana doğru ilerlemiştim. böyle şeyler... ah, yani. eve döndüğümde seni sıradan herhangi bir şey yaparken bulmak, hoştu. küçük bir odada tek başına öylece yatıyor olmanı görmekten çok daha hoştu hem de ve sanırım... seni jimin'in yanına getirmekle de kötü yapmamıştım. bu duruma adapte edebilecek en sinir bozucu insan kendisiydi. biz yokken neler yaptığınızı merak etmiyor değildim.

kollarımı beline sarıp geldiğimin haberini sana verdiğimde ve yüksek sesle ismimi duyduğumda sessizce kıkırdamıştım. geldiğim için bu kadar sevineceğini kim bilebilirdi?*

bebeğim.

*seni dikkatlice kucağıma alıp yere indirir indirmez boynuma sarılınca ben de memnuniyetle seni belinden kavrayarak kendime daha çok çektim. şu ânı yaşamak her şeye değerdi.*

bad guys | taekookUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum