Hafiften kaşlarımı çattım. 

Kalbimdeki kış beraberinde hiç durmayan bir kar fırtınasının mahsuru altındaydı. Donmuş buzların altındaki iz Yulier'in kelimeleriyle kendini hatırlatmak istercesine kaşınmaya başlamıştı. Kabuk tutmuş yaram yeniden açılarak kanamak istiyordu. Göğsümde ki ağrı bundandı.

Onunla neden bu kadar benziyorduk? 

Yaralandığımız yerler bile eşti. 

Anladığımı göstermek için başımı aşağı yukarı salladım. 

İrdelemek istediğimden değildi ancak bir an, sadece bir an... gerçekten Gideonun geçmişini öğrenmek için güçlü bir istek duydum. Yine de sorsam da bir cevap alamayacağımı kabullenmiştim. Bu ucu kopuk arzuya ters ters baktım.

Dinlenmeye ihtiyacım vardı.

Yulier'e de tam bunu söylemek üzereyken havayı kesen kanat seslerini işittim ardından üzerimizden koyu bir gölge gelip geçerek anlık karanlığa boğdu bizi. Başımı yukarı kaldırarak neler olduğunu anlamaya çalışırken, simsiyah kanatlara sahip bir yaratığın üstümüzden süratle uçarak klanın içinde bir yere indiğini gördüm. Kirpiklerimi kırpıştırarak kala kaldım. "O şeyde neydi öyle?" diye afallayarak sorduğumda Yulier'in çoktan çatılmış kaşları yaratığın indiği yere çevrilmişti. 

"O bir Ulak. Gel, gidip neler olduğunu öğrenelim" yaratığın indiği yere doğru yürümeye başladığımızda ben hala tedirgindim. Zararsız olmalı ki Yulier yanına gitmekten çekinmiyordu. Yine de bu elimin ayağımın buz kesmesini engelleyememişti. Bu tarz durumlara en kısa sürede alışmam gerekiyordu. Zira hala benim için tuhaf seçeneğinden çıkamamışlardı.

"Bahsettiğin şu Ulakta ne oluyor?"

"Klanın içinde kendi kendimize yetinsek de dış dünyada hala insan parasına ihtiyacımız var. Bu yüzden Gideon arada sırada insanların başının sıkıştığı problemlere el atıyor. Bunun karşılığında da ödeme alıyoruz tabiki"

Tek kaşımı kaldırdım. "İnsanlardan hoşlanmadığınızı sanıyordum"

Omuz silkti. "Bu garip düşmanlığı yaratan bizler değiliz Alysa. Klash klanı her zaman tarafsız olmuştur. Lakin insanlar bizden haz etmeseler bile başları sıkıştığında bize başvurmaktan da sakınmıyorlar. Bir nevi çıkar ilişkisi olarak düşünebilirsin. Ulaklar ise insanlar ve Klash klanı arasında -yada diğer klanlarla- köprü vazifesi görürler. İletişimimizi böyle kuruyoruz"

"Hmm..." bir süre duraksadıktan sonra aklımdan geçeni söylemeden rahat edemedim. "Yine de sen ulağın gelişine sevinmiş görünmüyorsun?" şüphemden bahsettiğimde Yulier yürümeyi bırakarak bana bakmaya başladı ardından bıkkınlıkla iç çekti. "Gideon sıradan olaylara bakmaz Alysa" 

"Nasıl yani?"

"Ulak bizden önce öteki klanları dolanır. Haberi kabul edene götürür ve klandakiler sorunun olduğu yere giderek çözüm ararlar. Bu böyle devir devran eder. En sonunda meseleyi çözemeyeceklerine kadar verdikleri vakit ulak son çare olarak bize gelir. Peki bu ne demek biliyormusun?" başımı iki yana sallayarak "Hayır" yanıtını verdim. 

Kasvetli bir bakış attı. 

"Bu bela demek"...

 ◈

Son konuşmamızdan sonra ikimizde sessiz kalarak tamamladık yolu. Çıktığımız bu yol bizi klanın merkezine getirmişti. Hani şu daha çok dükkanların olduğu kısma. Kimsenin olmadığı, tenha köşede dört kişi hararetli bir konuşma içerisindeydi. Klandaki kişiler gelen ulağı alışkan olduklarından olsa gerek sakinlikle karşılamışlardı. Arada onların olduğu tarafa ufak bir bakış atıp işlerine geri dönüyorlardı. Hyuga ve Metus'un aldıkları haberler karşısında kaşları sıkıntıyla çatılmıştı. Gideonun ise gözleri boşluğu deler gibi bakıyordu, düşünceliydi de. 

KIŞ ÖPÜCÜĞÜ |Tamamlandı|Where stories live. Discover now