BÖLÜM 46

203 15 11
                                    

Bölüm müziğini açmayı unutmayın.

Oy ve satır arası yorumlarınızı da eksik etmeyin :)

Keyifli okumalar...







Kafamın içinde dönen bir savaş var,bazen kendime keşke ölü olsaydım dediğim zamanlar oluyor. Ruhumun aynaları paramparça, elleri kanlı, rahminde temiz bir fetüs. İşte bu yüzden artık yeni bir başlangıç yapmak istiyorum,bebeğimin babasıyla. O dünyamıza gelene kadar her şeyi silmek ve tertemiz yapmak istiyorum. İstemek de değil bu; mecburum.

Giderek hızlanan yağmurun altında onunla beraber ıslandım,kavga ettik ardından barışıp yine kavga ettik ve sonunda öpüştük. Her ilişki farklıdır ve bizim ilişkimiz hiçbir zaman sakin,durgun geçen bir ilişki olmadı. Her zaman ihtiraslı ve tutkuluydu bu.

Dudaklarımız yavaşça birbirinden koparken yağmurdan kısılan gözlerimiz birbirine tutundu. Onun gözlerine her baktığımda çocuk ruhunu görüyordum sanki. Şimdi de öyleydi,gözlerinin içinde parlayan yeşil zümrütler bana göz kırparken hafifçe tebessüm ettim. Dudakları aralandı.

"Gel benimle,"

Kaşlarımı çattım. "Nereye?"

Yüzümden düşen elleri bir bileğimi tutarken "sadece gel," Dedi ve arabaya doğru sürükledi. Sakince yolcu koltuğuna oturturken tekrar "nereye gidiyoruz?" Diye sordum. Karşılığında aldığım derin,bıkkın bir nefes verişiydi. Gözlerimi devirdim. Kendisi de şoför koltuğuna geçtiğinde arabayı çalıştırdı ve asfalt yolda ilerlemeye başladık. Fakat o an dikkatimi çeken bir şey oldu. Arabayı her zaman son sürat kullanan Savaş, şimdi oldukça yavaş ve temkinli gidiyordu. Gözlerimi kısarak hız ibresine,ardından onun yan profiline baktım. Gözlerimin üzerinde olduğunu hissettiğinde bana bakmadan "söyle," Dedi. Gülümsedim.

"İlk defa yavaş gittiğine şahit oluyorum."

Dudakları belli etmek istemezcesine çok hafif kıvrılır gibi oldu. Evet bu biraz bıyık altından gülümseme olmuştu ama elbette ki benim gözümden kaçmadı.

"Arabada çocuğum ve annesi var çünkü," Dediğinde ise kalbim kendini dışarı atmış da avucumun içindeymiş gibi kasıldı. Nefesim boğazımda tıkanırken karnımda tatlı bir kasılma gerçekleşti. Ona şefkatle baktığım sıra bir anlığına gözlerini bana çevirip tekrar yola döndü.

"İyi baba olmak için güzel bir başlangıç," diye mırıldandığımda bu sefer saklamadan gülümsedi.

Yirmi dakikanın sonunda yolculuğumuz bitmişti,araba durduğunda karnımı tutarak aşağı indim. Yağmur hızını azaltmış ancak hala çiseliyordu. Dışarıdaki soğuk hava birden ıslak vücuduma temas ettiğinde ürpererek kollarımı kendime sardım.

"Üşüdün mü?"

Savaş arabadan inip yanıma geldiğinde kollarını bana sararak hızla yürütmeye başladı. "Biraz," derken kafamı kaldırıp geldiğimiz yere baktım. Onların evine gelmiştik, her şeyin başladığı ve son bulduğu yerdeydik. Buraya en son Adana'ya giderken gelmiştim ve o zaman arasında bu zamanla büyük bir fark vardı. O zamanlar sadece liseli,aşık bir kızdım. Şimdiyse...

"Buraya neden geldik?"

Sessizlik.

"Savaş benim eve geri dönmem gerek."

Kapıya geldiğimizde anahtarı cebinden çıkarıp kilide soktu ve 'klik' sesiyle kapıyı açtı. Kalbim neden bu kadar hızlı atıyordu?

Savaş içeri girdi,ben ise olduğum yerde durmuş onu izliyordum. Kafasını omzunun üzerinden bana çevirdiğinde elini uzatarak "güven bana," diye fısıldadı sıcak bir ses tonuyla. Başımı sallayarak yutkundum ve elimi eline teslim edip içeri girdim. Koridoru aşıp büyük salona girdiğimizde önümdeki iki basamak merdiveni dikkatle indim. Hafızamda can bulan bir anı beni gülümsettiğinde yanak içlerimi ısırarak gülmeme engel olmaya çalıştım. Buraya Yaz'ı kıskanıp da geldiğimde hava atayım derken bu basamaklara takılıp düşmüştüm. Ah,ne çok anı biriktirmiştik beraber öyle!

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin