BÖLÜM 23

296 27 16
                                    

Acıyla yoğrulmuş ruhum sakinleştirici bir aşkın etkisiyle bedenimin içinde inine saklanıp kış uykusuna yatan bir bal ayısı misali inzivaya çekilmişti. Derin ve sessiz bir uykudaydı. Lakin ara sıra onu uyandırma gafletine düşüp rahatsız eden bir duygu vardı ki ruhum ondan köşe bucak saklanıyordu ama kaçamayağını biliyordu.

O duygunun adını ve sahibini biliyordum.

Üstümüzü örten siyah bir gecenin içinde sessizliği de üzerimize bir battaniye gibi geçirmiş hareket dahi etmeden birbirimizin gölge düşmüş harelerine bakıyorduk. Kafamdaki sesler bile susmuştu. Zaman,mekan,bulunduğumuz konum dahi beynimin süzgecinden geçmeden yere düşüp parçalara ayrılmıştı. Kırılan parçaların üzerine basarak karşıya geçip bir atak yaparak karnımın üzerinde sabit duran buz tutmuş elim yavaşça onun yüzüne doğru yol aldı, kemikli yanağını avuçladı. Gözleri bu ilahi ana teslim olurcasına kirpikleri bile titreyek kapandığında yüzünü avucuma doğru bastırdı.

Titrek bir nefes verdim.

Ona bir neden söyleyebilirdim hatta birden daha çok neden sıralayabilirdim burada ama bu nedenler teker teker avucumdan kayıp yere düşüyordu ve düştüğü an önemini yitirip silikleşiyordu. Bu mantıksızdı. Olanıksızdı. İmkansızdı. O benim,ben onun imkansızıydım.

Biz birbirimize yasak ve imkansızdık.

Geceye çökmüş nihai sessizliği dolgun dudaklarını araladığı an yırtarak üstümüzden sıyırdı. "Söyleyemiyorsun değil mi?"

Dudaklarım ona karşılık vermek için aralandığında aramıza giren yüksek sesli telefon melodisiyle yerimden sıçrayarak elimi yüzünden çektim ve gözleri bundan rahatsız olmuşçasına keskin bir ifadeyle açılmıştı. Yutkunarak komodinin üzerinde duran telefona uzandığımda kalbimin derisini kavlatan ince sızıyı hissederek telefonumu ona doğru çevirdim ve kimin aradığını gösterdim.

"Sana bir neden söyleyemem ama gösterebilirim," dediğimde sadece kaşlarını çatarak karşılık vermişti. Ona bir elimle kapıyı gösterip dışarı çıkmasını istediğimde yerinden milim dahi kıpırdamamıştı. Gözlerimi devirerek telefonu açıp sol kulağıma yerleştirdiğimde sırtımı yatak başlığına yaslamıştım.

"Sevgilim?"

Konuşmak hiç bu kadar zor olmamıştı.

"B-Barış,"

Savaş kısık sesli bir gülüşü dudaklarının arasından serbest bıraktığında panikleyerek boşta kalan elimi dudaklarının üzerine örtüp onu susturdum. Bu tepkime kendisinin de şaşırdığını gözlerinden geçen anlık şaşkınlıkla belli ettiğinde anında renk vermeden kendini topladığında yavaşça yerden kalkıp karşıma oturdu. Elim hala dudaklarının üzerindeydi.

"Uyumamışsın?"

Yutkundum. "Evet,uyku tutmadı."

Ahizenin diğer ucundan kısık sesli gülüşünü duydum. "Ya da bensiz uyuyamadın."

Cevap vermek için tekrar aralanan dudaklarım, Savaş'ın dudaklarının üzerinde olan elimin altında hissettiğim sıcak hareketlilikle anında sertçe kapandı. Kaşlarımı çatarak ona keskin bir bakış atıp dudak hareketlerimle 'ne yapıyorsun?' Diye fısıldadığımda işkencesine devam ederek avuç içimi öpmeye devam etti. Kalbimden karnıma doğru akan ılık sıvıyla bedenimden aşağı bir ürperti geçti. Elimi anında dudaklarından çektiğimde hedefinden şaşmayan keskin bakışları hala gözlerimdeydi.

"Hayal? Sen iyi misin?"

Barış! Barış'ı unuttum.

Kulağımda tuttuğum telefonu daha sıkı kavrayarak pürüzlü çıkan sesimi öksürerek temizleyip cevap verdim.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin