BÖLÜM 28

247 19 3
                                    

Multide hikayenin içindeki şarkı var ve bu şarkı Savaş ile Hayal'in şarkısıdır.


Yağmurun azizliğine uğramış asfalt yol altımızda yağ gibi akıp gidiyordu, başımı tamirden yeni çıkan arabanın soğuk camına yaslarken parmaklarımla, camdan usul usul süzülen su damlalarını takip ediyordum. Cama değen yağmur taneleri yılan gibi diğer damlaların arasından süzülüp hiçliğe karışıyorlardı. Bir seçim hakkı sunulsaydı eğer, bulutlardan düşen bir damla olabilir miydim? Hızla giden bir arabanın soğuk camına düşebilir miydim? Ya da yağmura sığınan bir kızın saçlarına dokunabilir miydim sessizce ve usulca?

“Nereye gittiğimizi sormadın.”

Yağmur taneleriyle içsel konuşmamı sonlandıran adama başımı camdan çekmeden baktım. Önce direksiyonu tutan beyaz ve büyük eli girdi görüş açıma. Daha sonra bakışlarımı kaldırıp sıkıntılı yüz ifadesine kirpiklerimin arasından bir bakış atıp tekrar yılan gibi kıvrılan damları izlemeye döndüm.

“Umurumda değil.” sesim bir fısıltıdan yüksek,bir haykırıştan alçaktı. Doğruları söyleyen zihnimle bu aralar iyi anlaşıyorduk çünkü ben de ona uyarak hiçbir şeyi umursamamaya karar vermiştim. Bakalım bu kaç gün sürecekti.

Barış cevap vermedi. Yolun geri kalanı sessizlikle sonlandığında kendimi işlek bir caddede,soft ışıklar saçan bir kafede buldum. Başımı ona çevirip sorgulayıcı bir bakış attığımda açıklama gereği duyarak el frenini çekti ve anahtarı kontaktan çıkardı.

“Bir şeyler yiyelim önce bir.”

Gözlerimi devirip kollarımı göğsümde bağladım. “Aç değilim.”

“O zaman sıcak bir şeyler içersin,in hadi” deyip beni beklemeden kendi kapısını açtığında, aniden içeri hücum eden soğukla bedenim irkildi.

Onunla bir tartışmaya girmek istemediğimden yavaş hareketlerle kapıyı açıp bir bacağımı arabadan dışarı attım. Siyah asker botum yağmurun oluşturduğu küçük göle düşünce etrafa küçük su damlaları sıçratmıştı. Diğer bacağımı da arabadan çıkardığımda Barış yanıma gelip elimden tutarak çıkmama yardımcı oldu.

Kendimi kaybolmuş gibi hissediyordum,el ve ayaklarımdaki bütün enerji parmak uçlarımdan çekilmiş de saçlarımı sağ omuzuma savuran rüzgara hediye edilmiş gibi hissediyordum. Bir saat önceki gücümü ve enerjimi o evde bırakmış gibiydim. Ev deyince zihnimde beliren simalarla bedenim tekrar irkildiğinde Barış beni hızlıca içeri sürüklemeye başladı.

“Üşüyor musun?”

Başımı olumsuz anlamda sallayıp yüzüme savrulan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

Savaş hiçbir tepki vermemiş,ben birkaç kıyafetimi aldığım sırada da banyoya girmişti. Yaz ise ondan bir adım öne çıkarak gitmemize mani olmaya çalışmıştı ancak Barış'ın o sinirli halini benim gibi ilk kez gören ablam da fazla üsteleyememişti. Zaten Barış'ın tek bir cümlesi herkesi susturmaya yetmişti.

“Ya Barış bizden ayrılmak ne demek? Ben de sana aşığım diye Hayal kolundan tutup seni başka yere götürdü mü?”

Yaz sevdiği adamın iki sırt çantasını öfkeyle bagaja atışını izlerken çaresiz ve öfkeliydi. Çaresizdi çünkü onu tutabilecek bir şeyi yoktu,öfkeliydi çünkü gitmesini istemiyordu. Yanında olmasa da her sabah gözünü açtığında onu görmenin yettiği bir hisle yaşamayı kabullenmişti.

“Hayal benim ona verdiğim sevginin ne derece olduğunun farkında ve bu yüzden seninle yan yana olmamdan korkmuyor.”

O an hissettiğim içimdeki gürleme dışa taşmış gibi şimşek çaktı ve bulutlar yeniden ağlamaya başladı.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin