BÖLÜM 29

234 16 9
                                    

Uzun ve enfess bir bölümle geldimm :) Buyrun efendim taze taze sıcakken okuyunuz oy verip yorumunuzu yapınız ^^

Multide sizin için hazırladığım bir video var bakmadan geçmeyin.

Hep aynı başlıyor hikayeler,iki kişiden biri daha çok seviyor ve daha az seven mutlaka bir gün daha çok seveni terk ediyor. Aynı başlıyor ve aynı bitiyordu ama insanoğlu yine de sevmekten vazgeçmiyordu çünkü insanoğlu sevgiye aç doğmuştu aç ölecekti…

Geceye benzeyen düz saçlarımı ilk defa dalgalandırıp önden iki tutamını arkada birleştirmiştim. Koyu renkli ağır göz makyajımı,dudaklarıma toprak rengi ruj sürerek dudaklarımı arka plana atıp gözlerimi açığa çıkarmıştım. Kulaklarıma parıltılı tektaş bir küpe taktığımda artık hazırdım. Köprücük kemiklerimi belirginleştirecek kadar derin bir nefes alıp aynada son kez kendime baktım; Barış'ın aldığı siyah ince askılı uzun elbisenin tek dekoltesi dizimin bir karış üstüne kadar olan derin yırtmacıydı ve mat siyah topuklu ayakkabılarla tam bir uyum içerisindeydi. Bacağımın tamamını yırtmaçtan açığa çıkarıp siyah jartiyerin kemerindeki silahı son kez kontrol ettim. Yaz'ın mükemmel fikri buydu ve kabul etmeliydim ki gerçekten dahiyaneydi. Bir olay olması durumunda dans ederken Barış elini bacağıma atıp onu kolaylıkla oradan çıkarabilecekti,aynı şey de Yaz ve Savaş için geçerliydi. Silahın yanına kendim için siyah bir çakı yerleştirip bacağımı tekrar sakladım ve makyaj masasının önündeki minik gold rengi çantayı elime aldım.

“Eşsiz görünüyorsun.”

Ruhsuz bakışlarımı aynadan arkama çevirdiğimde siyah takım elbisesini kuşanmış sevgilimi görerek gülümsemeye çalıştım.

“Teşekkürler,” diye mırıldandım kuru bir sesle.

Ahşap zemine basan kundurası tok sesler çıkararak hemen arkamda durduğunda ellerini çıplak omuzlarıma koyup yavaşça kollarıma doğru indirdi. Titrek bir nefes aldım,sessiz bir nefes verdim. Başını usulca omzuma indirip boynumla omzumun birleştiği yere dudaklarını bastırdı ve derin bir nefes çekerek gözlerini kapadı. Tüm bu olanları uzaktan izliyormuş gibi aynadan izlerken Barış'ın yüzü bir anda sertleştiğinde gözlerimi kıstım. Başını büyük bir yavaşlıkla kaldırıp gözlerini açtığında karanlık bir ormanı barındıran gözleri görmemle bir çığlık atıp beni saran kollardan hızla çıktım. Gözlerimi sıkıca yumup açtığımda onun yüzü giderek eriyip yere döküldü ve o yüzün altında yine sevgilimin yüzünü görmemle derin bir nefes verdim dudaklarımın arasından.

“Hey, ne oldu?”

Barış'ın kaşları giderek kavis alıp çatıldığında bana anlam veremeyen ama endişeli bir bakış attı. Dudaklarımı araladığım anda telefonun zil sesi dökülmeyen kelimelerimin üstünü kara bir kalemle çizmişti ve ilk defa bundan memnun kalarak elimle telefonunu işaret ettim.

“Telefonun çalıyor.”

“Duyabiliyorum.”

Ancak hâlâ aynı tepkiyle beni izliyor ısrarla çalan telefonu umursamıyordu.

“Aç o zaman.”

Bıkkınca verilen bir nefesin ardından elini cebine atıp uzay grisi rengindeki telefona bakmadan kulağına yerleştirdi.

“Evet… tamam geliyoruz.”

Gözümün önüne düşen bir tutam saçı arkaya atıp yutkundum.

“Gidiyoruz,” deyip bir şey demeden omzuma değerek geçtiğinde sağ elimle sol omzuma dokunup peşi sıra ilerlemeye başladım.

Yirmi beş dakikalık gergin bir sessizliğin ardından terk ettiğimiz evin önünde durduğumuzda özlem taşıyan bir duyguyla camdan o eve baktım. Dış kapısı açılıp önden benim elbisemin benzerini taşıyan Yaz çıktığında baştan ayağa onu süzdüm önce. Kırmızı askılı elbisesinin benim elbisemden tek farkı yırtmacından ziyade sırtındaki derin dekoltesiydi. Onun zarif sırtını açığa çıkaran elbisesini tabanı kırmızı kendi siyah stilettoyla tamamlamıştı ve kısa saçlarını arkaya taramış hafif bir ıslak görünüm vermişti. Fazlasıyla seksi görünüyordu.

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin