BÖLÜM 10

431 42 9
                                    

Kalmak ile gitmek arasındaki bir arafta sıkışıp kalmıştım. Beklediğim gibi beyaz bir ışık görmemiştim ya da annemi görmemiştim o tatlı bilinçsizlik arafında. Sadece boşluktu...ve karanlık...

Ölmek kolay,ölmek huzurlu. Yaşamak? Yaşamak daha zordu. Yaşamak demek acı çekmek demekti. Yaşamak demek gözyaşı,yaşamak demek tam mutlu olduğun anda hayatın sillesini yemek demekti.

Sıkıştığım o karanlık araftan yavaş yavaş sıyrıldığımı hissederken isteksizce aralamaya çalıştım gözlerimi. Uyanmak değil uyumak istiyordu bitap düşmüş ruhum. Zira gözlerimi açtığımda yaşayacakları yeniden göğüslemekten yorulmuştuk ikimiz de.

"Kızım gözünü açmadan ikiniz de buradan gidiyorsunuz."

Anne?

"Gülçin hanım abime olan tepkinizi anlıyorum ama bu konuda benim-"

Barış?

"Ah evet, kardeşim kahraman olan ben de kötü adam. Burada sizin Barış'a minnet duyup bana nefret kusmanız ve Barış'a bu senin nasıl abin diye hayıflanmanız lazım."

Savaş?!

"Bana yalan söyledin Barış. Ben sana ne olduğunu sorduğumda yalan söyledin. İkinizin de kızımdan uzak durmasını istiyorum."

"Teknik olarak sizin kızınız sayılmaz ve biz de teknik olarak sizi dinlemeyeceğiz."

"Bu ne küstahlık?! Güvenliği çağırmadan defolun!"

Annemin damarına basılmıştı. Ah Savaş!

Annemi cehennnem zebanisiyle daha fazla yalnız bırakamayacağımı düşünerek yavaşça araladım gözlerimi aydınlığa. Tepemdeki florans ışık gözümü aldığında gözlerimi kısaraka etrafa bakındım. Beni rahatsız eden bir şey daha vardı. Nefes almamla göğsümdeki yakıcı acı baş gösterdiğinde hafifçe inlemem doldurdu odayı. Böylelikle tartışan üç insanın dikkatini çekmiştim.

"Hayal,kızım,"

Annemin yumuşak ellerini önce alnımda sonra saçlarımda hissettiğimde  gözlerimi onun kahverengi gözlerine diktim.

"Ne oldu?"

"Anlatacağım bir tanem. Ama önce kendini toparlaman lazım."

Son bir denemeyle gözlerimi tamamen açmayı başarabildim. Kafamı yana eğdiğimde, görüş alanıma önce annem onun arkasında Barış, onun arkasında da Savaş girdi.

"Onun burada ne işi var?"

Annemin yumuşak ifadesi sertleşirken kafasını arkaya çevirdi ve "kızımı duydun." Dedi sert bir ses tonuyla.

Savaş ensesini kaşıyıp güldü ve bir şey demeden odadan çıktı. Arsız. Yüzsüz.

"Sen de."

Annemin bu seferki hedefi Barış'tı.

"Hayır,o kalsın." Dedim ama sesim o kadar güçsüz çıkıyordu ki annemin duyabildiğinden emin değildim.

Annem tekrar bana dönüp, "tamam hayatım sen kendini yorma. Ben diğer doktorlarına uyandığını haber verip geliyorum." Dediğinde başımla onayladım. Kapıdan çıkarken Barış'ın önünde durup ona 'annesel' bir bakış atarak dışarı çıktı.

Barış bu anı bekliyormuş gibi elleri ceketinin cebinde yanıma geldi. Az önce annemin oturduğu yere otururken, "aklından ne geçiyordu bilmiyorum ama... sakın. Sakın Hayal. Sakın bir daha böyle bir şeye kalkışma."  Dedi.

Gözlerimi kapattım. "Çok zavallıyım."

"Değilsin."

"Çok zayıfım."

SAVAŞ ve BARIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin